Güneş Motel hortladı
Yıllar sonra Bülent Ecevit’in, “En büyük siyasi hatam” dediği Güneş Motel Skandalı şöyle gelişmişti:
CHP-MSP Koalisyonu döneminde (1974)
Kıbrıs Barış Harekâtı başarıyla neticelendikten sonra Ecevit’in başında bulunduğu
CHP’ye teveccühler artmıştı. Karaoğlan dedikleri Ecevit girdiği 1977
seçimlerinde %41 oy alarak birinci parti oldu lakin bu oran tek başına hükumet
kurmasına yeterli gelmiyordu.
Uzatmayayım.
Bülent Ecevit, 1978 yılının ilk
günlerinde İstanbul Florya’da bulunan turistik Güneş Motel’de dönemin başbakanı
Süleyman Demirel liderliğindeki Adalet Partisi’nden milletvekili seçilen 12
kişiyi (Tuncay Mataracı, Şerafettin
Elçi, Mete Tan, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Fethi Acar, Mehmet Oğuz Atalay,
Cemalettin İnkaya, Ali Rıza Septioğlu, Enver Akova, Ahmet Karaaslan ve Güneş
Öngüt) partilerinden istifa ettirmek için görüşmeler yaptı. Sonunda 10 kişi
bakanlık vaadiyle partilerinden istifa ederek Demirel hükûmetine verilen
gensoruda CHP ile birlikte hareket ederek Demirel hükûmetini düşürdüler.
Türkiye’nin 77 yıllık çok partili
siyasetinde siviller tarafından tezgâhlanan en çirkin olayı olarak kayıtlara
geçen Güneş Motel Skandalının bir benzerini tam 46 yıl sonra yine CHP’nin
başını çektiği siyasi zihniyet sergiledi.
Bildiğiniz gibi bir buçuk yıldır 6’lı
masa adını verdikleri ama aslında Millet İttifakı’nın iki ortağı olan CHP ile
İYİ Parti tarafından sevk ve idare edilen oluşum 11 kere toplandığı halde bir
türlü Cumhurbaşkanlığı için aday belirlemeyi başaramadılar çünkü bu hususta
hiçbir bileşen yekdiğerine güvenmiyordu.
Nitekim geçtiğimiz hafta Saadet
Partisi’nin ev sahipliğinde düzenlenen 12. Toplantıda ilk kez Cumhurbaşkanı
adayı telaffuz edilmişti ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasına şiddetle itiraz etmişti.
Geçtiğimiz Cuma günü Akşener canlı
yayında zehir zemberek sözlerle 6’lı masayı yaylım ateşine tutmuştu. Herkes
Akşener bir daha masaya dönmez diyordu. İnanın bendeniz de insandaki hayâyı
esas alarak Akşener’in yeniden masaya dönmeyeceğini düşünüyordum. Lakin son
dönemlerde kurulan ay da kurdurtulan “hiçbir
parti öz inisiyatifiyle bir tasarrufta bulunamaz!” yaklaşımım gereği her an
her şey olabilir diyordum, oldu da. Ancak giderken de gelirken de
Kılıçdaroğlu’na ağır hasarlar veren Akşener, yeniden masaya oturdu ve
Kılıçdaroğlu’na adeta, “Ben bir hiçim!”
dedirtti.
Nasıl mı?
“Adayımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur” diyen CHP’lilerin aksine Meral Akşener aylardır kendi kurmaylarına
“Bizim Cumhurbaşkanı adayımız
kazanabilen biri olmalı” dedirtiyordu. Bu, ‘Sayın Kılıçdaroğlu’nun kazanamayacağına inanıyoruz’ anlamına
geliyordu. Zaten İYİ Partililer aynı açıklamalarında “Bizim tabanımız Kılıçdaroğlu’na oy vermez” de diyordu.
İşte bu şekilde ilerleyemeyen süreç
Akşener’in İBB ve ABB Başkanları Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş’ı
Cumhurbaşkanı adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu’na dayattı. Kemal Bey de bunu yuttu,
sonra bu iki isim hakkında Meral Akşener ile Cumhurbaşkanı Yardımcılığı konusunda
anlaştı.
Bu dayatma ve kabul Kılıçdaroğlu’nun
itirafıdır: evet ben bu iki isim olmadan kazanamam ve aslında bir işe de
yaramam…
Benzeri yoktur. Sadece bizim
ülkemizde değil, iktidarların seçimle el değiştirmeyi kabul ettiği hiçbir
ülkede benzerini bulamazsınız.
Kılıçdaroğlu aday olma uğruna kendi
şahsiyetini Akşener’in ayaklarının altına sermiştir.
Son olarak,
Bu 6+1-3 koalisyonunun seçimlere
kadar birlikte olacaklarına bile ihtimal vermezken, seçimde başarıyla çıkmaları
halinde ülkeyi ne hale getireceklerini düşünmek bile istemiyorum.
Ama bu cephenin vermeye çalıştığı
imaj sanki Pazartesi günü daha önce 6’lı masada yer almayan ve %20 oyu olan bir
parti 6’lı masaya dâhil olmuştur.
Yok öyle şey,
Meral Akşener gitti, sonra yaralı
meral Akşener döndü.
Olay bundan ibarettir.
Neyse avunmak da bir meziyet ister.