Gündemi meşgul etmek
Yaşananlardan görülüyor ki hiçbir gündemi enine boyuna tartışıp sonuca bağlamadan başka konulara geçmek yeni trend. Bu her alanda böyle. Daha ciddi daha önemli gündemler suni çıkarılan gündemlerin gölgesinde kaybolup gerçek manada çözüme ulaşmadan uçup gidiyor. Çözüme kavuşmadığından ve neticelenmediğinden hiç ummadığımız bir dönemde karşımıza tekrar çıkınca ne yapacağımızı şaşırıp kalıyoruz.
Cuma günkü yazımızda seçmen tabanındaki hareketliliğe dikkat
çekmiştim. Çünkü bu hareketlilik bugünkü var olan siyasi yapıların halkın
beklenti ve taleplerinde ortaya çıkan yetersizlikten kaynaklandığı ortadadır..
Usulünce gelecekte siyasete devam etmek isteyen siyasi yapıların kurmayları
ders çıkarıp bugünden tedbirlerini alarak halkın beklenti ve taleplerine uygun
yeni stratejiler yeni projeler üretmek için harekete geçmelerine uyarıydı.
Bizim vazifemiz gazeteci ve köşe yazarı olarak hangi konu
olursa olsun iyi ve doğruyu ilgililere sunmaktır. Bugün mevcut siyasi
partilerin tabanlarında çok ciddi bir oynama var. 24 Haziran 2018 seçimlerinde
oy verdiği partiden ister iktidar isterse muhalefet açısından seçmen memnun
değil. Oysa iktidarlar yıpranır. Yıpranan iktidarların karşısındaki muhalefet
güçlenmiyorsa suçu vatandaşta aramanın bir manası yok.
Türkiye’de 20. Yüzyılın hiçbir akımı ve ideolojisi
kalmamıştır. Yavaş yavaş ideolojiler, dini anlayışlar, sosyal ve kültürel
dinamikler kökten değişmektedir. Sağ-sol, laik-dinci tartışmaları birbirine
karışmıştır. Yan yana gelmez fikir ve düşünceler ittifaklar kurabilmekte,
ayrılmaz denilen yapılar çatırdayabilmektedir. Günümüzde özellikle siyasi
yapılar karşıtlarından çok kendi içindeki ayrışmalara sahne olmaktadır.
Bugün özellikle siyaset alanında siyasi partilerin en büyük
handikabı kendi iç dengelerinin sarsılmasıdır. İzlediğim ve gördüğüm kadarı ile
partilerin iç mücadeleleri ve kendi içlerindeki ötekileştirmeleri siyaseti bir
çıkmaza doğru götürmektedir.
Öyle görülüyor ki gelecek dönem siyasi yapı tıpkı 1990’lı
yıllar gibi dağınık bir tabloya dönüşecek. Allah’tan Cumhurbaşkanlığı Hükümet
Sisteminin getirdiği zorunluluktan dolayı Başkan seçiminde %50+1 için siyasi
bloklaşmalar en azından Yürütme’nin zaafa girmesini önlemektedir.
Tüm bunlara benzeyen problemler yaşayan Türk siyasetinde son
günlerde bu gerçekleri örtercesine habbeler, kubbeye döndürülmeye
çalışılmaktadır.
Kavram kargaşası ve kelime oyunları siyaseti esir
almamalıdır. Gerçek manada iktidara talip olanlar ve iktidarda olanlar seçmen
tabanındaki hareketliliğin ne manaya geldiğini iyi görmelidir. Yoksa önümüzdeki
günlerde çok gereksiz ve dünyada sonuç vermeyen partiler üstü siyaset modasına
kendinizi kaptırır ileride toparlanması imkânsız yeni siyasi krizlerin önünü
açarsınız.
Oysa hem bizde hem de dünyada siyaset kurumunun istikrarı o
ülkenin hem içte hem de dışta gücülüğünün ana ölçeğidir. Türkiye’nin dışarıya
karşı gücü siyasetin dağınık olduğu dönemler çok ciddi azaldığı bilinmelidir.
Böyle dönemlerde siyasetçilerin üç günlük çıkar için ülkeyi
ipotek vermek zorunda kaldıklarını geçmiş dönemler deki örneklerden biliyoruz.
Sonra bu ülkenin kaynaklarının bir 100 yıl daha ipotek altında kalmasını
engelleyemeyiz.
Kalın sağlıcakla…