Gündeme dair kısa kısa değiniler
Sıcak gündemi bunaltıcı sıcak havalar eşliğinde takip ediyoruz. Yüzümüz gülse de içimiz kan ağlamaya devam ediyor.
Terörist İsrail Örgütü tarafından Filistin’de aylardır sürdürülen katliam, vahşet günlüğüne her gün iğrenç ve hayâsız yeni sayfalar ekliyor. Filistin’de insanlar ölmek için adeta sıraya girmişler sanki. Yokluk, açlık, susuzluk ve her an tepelerinde patlayan bombalar onlara başka bir şans vermiyor… Yüreğimizi yakan en acı husus ise hâlâ beylik laflarla, kınamalarla geçiştirilen bu vahşi katliamı durdurmak için somut hiçbir adım atılmaması. Amerika’sı, Avrupa’sı vahşeti körüklerken İslam dünyası hâlâ bir araya gelemiyor.
Tam da bunlar yaşanırken Trump’a düzenlenen başarısız suikast girişimi gündemin ilk sırasını işgal etti. Yaklaşan seçim öncesi böyle bir olayın yaşanması manidar. Amerika gibi sicili bozuk bir ülkede böyle bir şey yaşanıyorsa mutlaka altında dünyayı yönetmeye kalkışan gizli teşkilatların eli vardır. Daha önceki yaşanan suikastlarda olduğu gibi suikastçının hemen infaz edilip susturulması da Amerika’ya özgü bir durum. Demek ki derin Amerika, Trump’ı istemiyor. Ancak bütün dünyanın nefretini kazanmış, Siyonizm’in kanlı emellerine hizmet eden ve artık akıl sağlığı da yerinde olmayan bir başkanı da kimse istemiyor. Diyeceksiniz ki Trump gelince ne değişecek? Çok şeyin değişeceğini sanmıyorum ama Üçüncü Dünya Savaşının eşiğine geldiğimiz bu günlerde derin Amerika’nın karanlık aktörleri hiçbir şeyin değişmesini istemiyor gibi.
Bu suikast için tiyatro diyenler de var. Bu söylem bana merhum Turgut Özal’ın vurulduğunda da “bu bir tiyatro” diyenleri hatırlattı. Bu olayın yaşandığında Erzurum’da üniversite öğrencisiydim. Bana böyle diyenlere “siz kendinizi hedef yapacak kadar cesur iseniz Özal da kendisini vurdurtmuştur” diye karşılık vermiştim. Hâlbuki birileri onu gerçekten yok etmek istiyordu ki zaten ölümü bile şaibeliydi. Özal’a suikast düzenleyen kişi yakalanmış, iki üç yıl hapis yatıp çıkmıştı. Hatırlayacağınız gibi Özal’ın zehirlenerek öldüğüne dair iddialar üzerine ölümünden 19 yıl sonra kabri açılarak otopsi yapılmıştı.
Ciddi olayları önemsizleştirme işi sadece bunlarla sınırlı değil. Yaşadığımız 15 Temmuz Darbesine de tiyatro diyen aklı evvelleri de gördük. Başta Meclisin ve Özel Harekât Merkezinin bombalanması dahil yaşanan onca hadiseyi, uçakların Ankara’ya bombalar yağdırdığı, tankların araçları ezip geçtiği, sivil insanların üzerine havadan ve karadan kurşunların sıkıldığı, 248 şehit verildiği, 2196 vatandaşımızın ise yaralandığı, darbeye karışan10 bin kişinin tutuklandığı bir darbeye tiyatro demek o darbede yaşanan bunca hadiseden daha ağır bir trajedidir. Yazıklar olsun demekten başka bir şey aklıma gelmiyor.
Tam bunlarla ilgili bir yazı yazalım diye kafamızda bir metin kurgularken Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği toplantılarında tanıdığım ve gazetemizin de köşe yazarlarından olan Kâmil Çakır Bey’in rahmeti rahmana kavuştuğunu öğrendik.
1968 yılında Trabzon Of'ta dünyaya gelen Kâmil Çakır, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunuydu. Bir dönem İstanbul İl Genel Meclisi üyeliği de yapan Çakır Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği, Yönetim ve Yürütme Kurullarında uzun yıllar görev yapmış son olarak da derneğin Genel Müdürlüğünü üstlenmişti. Ensar Vakfı Küçükçekmece Başkanlığı görevini de yürüten Çakır'ın "Sînedeki Cevher", "Kristal Kelebekler", "Medeniyetimizin Mimarları" adlı denemeleri ile "Şehir Şehir Yâr" adlı gezi ve "Hazan", "Gülsema" ve "Gül-ü Hezâr" adlı şiir kitapları bulunmaktadır.
Sevdiğimiz bir arkadaşımızdı Kâmil Bey. Onun hayat hikâyesini ilk okuduğum da aklıma onunla Marmara İlahiyatta beraber okuyacağımız ihtimali gelmişti. Eğer tercih hatası yapmasaydım Erzurum Ziraat yerine Marmara İlahiyat’a gidecektim. Nasip değilmiş. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.
Bu olaydan sonra gazetedeki köşemizde gündeme dair kısa kısa değinide bulunalım diye niyet ettik. Lakin elimiz bir türlü klavyeye gitmedi. Yarın yazalım dedik ancak akşam da kıymetli şair hocamız, hemşehrim ve Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi yönetim kurulu eski üyesi şair, yazar A. Hamit Göksoy’un vefat haberi geldi. O da tatil için gittiği Balıkesir'in Erdek ilçesinde maalesef denizde boğularak vefat etmişti. İyi bir insandı, hoş sohbetti, mütevazı bir kişiydi Hamit ağabey…
1 Ekim 1956 tarihinde Çorum’un Bayat İlçesi Barak köyünde doğan A. Hamit Göksoy 1974 yılında Çorum Öğretmen Okulundan, Samsun Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünden ve 1991 yılında Anadolu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Hamit Göksoy, uzun yıllar öğretmen olarak hizmet ettikten sonra emekliye ayrılmıştı. Onun, Karıştırılan Kelimeler Sözlüğü, Anadolu Bağrında Bir Türkmen Köyü Barak, Kafiye Kılavuzu, Seher Vakti Sözleri, Kader Evleri, Küldeki Kor, Bağban ve Gülşan / Evlilik Öyküleri-1, Ortaokullar İçin Uyak Kılavuzu, Liseler İçin Uyak Kılavuzu, Başsız Beyitler, Ömürname, Can Çiçekleri, Karıştırılan İkiz Kelimeler Sözlüğü, Deyimler İskelesi, Senetsiz Sevgiler, Gönül Gülleri ve Serra – Berra isimli kitapları bulunuyor.
Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.