Dolar (USD)
35.34
Euro (EUR)
36.58
Gram Altın
3007.93
BIST 100
9972.03
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Eylül 2024

Gündem ve beklenti

Hakikatin üstünü örttüğümüzden beri bize her gösterileni hakikat olarak kabul eder olduk. Mensubu olduğumuz dinin hakikat kaynağı Kur’an-ı Kerim duvarımızın süsü olduğu gün hakikati idrak yetme yetimizi yitirdik. Şimdilerde ise hayatımızdan tamamen çıkarttık. Sunî gündemlerin telaşında sanallığın ‘like’larında boğuluyoruz. Bir maraton koşucusu misali ölüme koşuyoruz hayat maratonunda. İpi göğüslediğimizde kazandığımızı düşünerek sevineceğimiz anda kaybettiğimizin farkına varacağız. Ancak o zaman da o yolun geri dönüşü artık olmayacak.

Kendi hakikatimiz ile iştigal olup kendi gündemimizi belirleyemediğimiz müddetçe bize dayatılan gündemlerin takipçisi olmaya devam edeceğiz. Sunî gündemlerle meşgul oldukça da hakikati her arayışımızda meşgul çalacak. Çözüm için gerekli adımları atmak yerine bize dayatılan gündemlerle iştigal olunca can sıkıntısından kurtulduğumuzu düşünerek günü kurtarmış olmanın anlık hazzıyla başımızı yastığa rahat koyarak uyuyunca huzura erdiğimizi düşünüyoruz. Ancak sabah yeni bir gündemle güne uyanıyoruz.

Gündemleri hayatımızda yıllık, mevsimlik, aylık, haftalık, günlük hatta saatlik olarak planlıyorlar ve biz de bu gündemlerle oyalanıp ömrümüzü tamamlıyoruz. Bundan dört yıl önce pandemi diye yıllık bir gündemle bizleri oyaladılar. Orman yangınları ise mevsimlik gündem olarak her yıl hayatımızda yer aldı. Günlük ve saatlik gündemlerimizi ise sosyal medya platformları belirliyor bugünlerde. Bu aralar da içinde bulunduğumuz Eylül ayı itibariyle eğitim öğretim gündemiyle aylık bir gündemin telaşındayız.

Hepimizin malumu ilk ders zili çaldı ve eğitim öğretimin yeni yılına başlamış olduk. Şimdi yeni gündemlerle meşgul oluyoruz. Kırtasiye alışverişi, servis kayıtları, Bakanlık her ne kadar yasaklamış olsa da kaynak kitap arayışları, özel okulların yemek, servis ve kitap ücreti tartışmaları, etüt ve sınav merkezleri polemiği, bazıları için özel ders öğretmeni bulma telaşı, derken liste uzayıp gidiyor ve Eylül ayının gündemi olarak takvimdeki yerini alıyor. Üniversiteyi kazananların beslenme, barınma, yurt, ev sorunları da listenin başka bir maddesi olarak kenarda şimdilik dursun. Sadece eğitim öğretim ile ilgili bize dayatılan gündemlerden bazıları bunlar. Bir de haber kanallarının, televizyon programlarının, sosyal medya platformlarının gündemleri de işin cabası... Mesele böyle olunca insan kendi gündemine gelmeye bir türlü fırsat bulamıyor. Bu kadar yaşanmışlığın yanında insan olduğunu unutuyor insan. Kendine dönüp bakmaya fırsatı olmuyor. Kendi gündeminden uzaklaştıkça da kendisine dayatılanı gündeme ram oluyor.

Devlet okulunda idarecilik yapan biri olarak bu sene başında öğretmen arkadaşlarımla yaptığım bir toplantıda aynaya bakmalarını ve önce insan sonra da bir öğretmen olduklarını hatırlamalarını istedim. Bu teklifim ilkin garip karşılanmış olsa da sonra anlaşıldığını düşünüyorum. Evet, insan olduğunu hatırlamak ve yaptığın işin hakikatine vakıf olmak! Her meslek grubu bu söylemi kendisi için de kullanabilir. Önce insan, sonra doktor, hâkim, usta, velhasıl hangi işi yapıyorsa o işin erbabı olduğunu hatırlamak! Belki o zaman yaptığımız işten dolayı sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirebilmiş olacağız.

Çevremdeki öğretmenlerle karşılaştığım zaman onlara dua ederek “Rabbim, çocuklarınıza sizin gibi öğretmenler nasip etsin.” derim. Genellikle bu sözümü dua olarak kabul edenler olsa da bazıları ise maalesef beddua ettiğimi düşünür. Beddua olarak algılayanların aynaya daha uzun ve derin bakmasını ümit ederim. Ki aynaya bakmaya cesaret edebilirsek bize ne olduğumuzu ziyadesiyle söyleyecektir. Bu duayı aslında sadece öğretmenler için söylemiyorum. Diğer meslek grupları için de söylüyorum: “Rabbim, sizlerin ve sevdiklerinizin karşısına sizin gibi insanlar çıkarsın.”

Unutmayalım ki; iyilik de kötülük de bumerang gibidir. Döner dolaşır ve nihayetinde bulur sahibini. “Ne ekersen onu biçersin.” diye boşuna dememiş atalarımız. Lakin bildiklerimizi kendimize söyleyecek kadar cesaretimiz kalmadıysa hiçbir söz tesir etmez yanlışlarımıza ve yanılışlarımıza.