Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

15 Kasım 2021

Günaha Son Çağrı

Yunanlı yazar Nikos Kazancakis'in 1953 tarihli romanından uyarlanan “Günaha Son Çağrı” adlı filmi izlediniz mi bilmiyorum? Bugün izleyenlere de izlemeyenlere de film hakkında bir iki hatırlatma yapma niyetindeyim.

Çünkü filmde, yaşadıklarımızla alakalı ibretlik diyebileceğim birkaç enteresan sahne var. Neticede 2 saat 44 dakikalık bir filmden bahsediyoruz. Dolayısıyla bir bütün olarak değerlendirmek biraz vaktimizi alabilir.

Özgün adı “O Telefteos Pirasmos” olan roman, 1960 yılından itibaren “The Last Temptation of Christ” adı ile yayımlanmaya başladı. 1988 yılında da filmi çekildi.

Yönetmenliğini Martin Scorsese’nin yaptığı filmde, Danimarkalı yönetmen Larsvon Trier'in filmlerinden tanıdığımız başarılı oyuncu Willem Dafoe de İsa rolünü oynuyor.

Harvey Keitel’i Yahuda rolünde, Barbara Hershey’i de Mecdelli Meryem rolünde görüyoruz.

Peter Gabriel’in Passion albümünden alınan film müziği ise gerçekten muhteşemdir.

Yunanlı yazar olan Nikos Kazancakis, Nietzsche’den etkilenmiş bir yazardır. Bu eseriyle Rum Ortodoks Kilisesi tarafından dinden aforoz edilmiştir. Kitap Roma Katolik Kilisesi tarafından da yasaklı kitaplar listesine alınmıştır.

Veİtalya, Yunanistan ve Rusya’da bu filmin gösterimi yasaklanmıştır.

Öyle ki Kazancakis 1957 yılında öldüğünde Ortodoks Kilisesi defin izni vermiyor. Bu yüzden cenazesi Kandiye'yi çevreleyen Venedik surlarının dibine gömülüyor.

Kazancakis ise ölmeden evvel; “Bu kitabı yazmamın nedeni mücadele eden insana ulu bir örnek vermek isteyişimdir. Bu kitap mücadele eden herkesin itirafıdır. Yayınlamakla ödevimi yaptım” demiştir.

Film, elbette İslam inancına göre bakıldığında çok saçma bir kurguya dayanıyor. Ancak karşımıza çok farklı bir İsa figürü de koyuyor. Ve tamamen insani tarafını ve özelliklerini gözler önüne seriyor.

Ölümden korkması, cezalandırılmaktan kaçmak istemesi, kandırılması, dans edip eğlenmesi, genelev sahnesi vs.

En çarpıcı repliklerinden biri; “Ben insan ruhunun özgür olmasını istiyorum” sözüdür.

Çölde önce yılanla (kadın) ardından aslanla (özbenliği) sonra da ateşle (şeytan) sınanıyor ve hepsiyle baş ediyor. Ve sevginin en büyük silah olduğunu bilerek eline aldığı balta ilegerçek dünyaya dönüyor.

Çünkü ona göre dünya, şeytan ile savaşın gerçekleştiği bir meydandır. Sevmenin de bu şeytani güce karşı bir başkaldırma olduğunu haykırıyor. Ne var ki çarmıhta bile yine şeytan tarafından kandırılmaktan kendini kurtaramayacaktır.

Şimdi gelelim benim dikkatimi çeken iki sahneye;

İsa kendi köyüne Nasıra’ya döndüğünde karşısında zengin din adamları, elitler ile fakir insanları aynı karede görüyor.

Onlara seçilmiş kişi olduğunu söyledikten sonra “Elinizdeki gümüş, altın her neyse bir zaman sonra sizinle birlikte çürüyüp gidecek neden onları şu fakir insanlara vermiyorsunuz” diye seslendiğinde din adamları onunla dalga geçiyor ve İsa’ya deli muamelesi çekiyorlar.

Günümüzde de öyle değil mi?

Bugün fahiş fiyat artışlarının yaşandığı, ekonomik olarak zorda kalmış insanların çoğaldığı bir dönemde zengin dindarların fakirler için kampanyalar düzenlememesi gibi garabetle karşı karşıyayız. Haluk Levent adlı bir sanatçı çıkıp ülke genelinde kampanyalar düzenliyor, darda kalmışlara yardım elini uzatıyor ama ne zengin dindarlardan ne de Müslüman din adamlarından ne de dindar sivil toplum örgütlerinden bu konuda ses çıkmıyor.

Diğer bir sahne ise daha hazin;

Bedel ödeyen, büyük acılar çeken İsa, yıllar sonra bir yerden geçerken birinin kendi adını kullanarak vaazlar verdiğine şahit oluyor. Kulak kesildiğinde ise, adamın dediklerinin yalan üzerine kurgulanmış bambaşka bir inanç biçimi olduğunu görüyor.

Adamı bir yerde sıkıştırarak, söylediği her şeyin yalan olduğunu haykırıyor. “Hayır, ben böyle bir şey yapmadım ve söylemedim” dese de artık kimse ona inanmıyor!

Çünkü gerçek İsa’nın yapıp ettikleri, ya da öğütleri; ağır bedeller gerektiren ve taşınması zor yükler.

Oysa adam, etrafına topladığı insanlara bir konfordan bahsediyor. İsa’nın üzerinden bir konfor elde eden insanlar da buna o kadar çok alışıyorlar ki(işlerine öyle geliyor) artık karşılarına dikilen gerçek İsa’nın ne sözlerine itibar ediyorlar ne de ona inanıyorlar.

Bu sahneyi bugün yaşayan Müslümanlara uyarlayalım mı? O yüzden bu sahne hakkındaki yorumu siz değerli okurlarıma bırakıyorum.