Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Ekim 2024

Gün uyanma ve tedbir alma günüdür

400 milyonluk Arap dünyasının 9 milyonluk İsrail engelini aşamamasının perde arkası bir hayli trajik bir o kadar da karanlık ve kirli ittifaklara dayanır.

Bugün ABD başta olmak üzere İsrail, "Tanrı'nın iradesi" diyerek dünyanın anasını ağlatırken İslam ülkeleri kendi aralarında mezhep kavgası vermeye devam ediyor.

Geçenlerde terörist Netanyah’u BM’de elinde iki haritayla çıktı. Haritada siyah renkle işaretlediği İran, Irak, Suriye ve Lübnan gibi ülkeleri düşman devlet statüsüne soktu.

Yeşil renkle işaretlediği ülkeleri ise kutsal müttefikler ve dost ülkeler olarak gösterdi. O ülkeler, Arabistan, Mısır, BAE, Ürdün, Sudan ve Bahreyn.

Sonra sırf mezhep kavgası yüzünden Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın İsrail tarafından katledilmesini sevinen insanlar oldu.

Hamas, lideri İsmail Haniye'nin İsrail tarafından öldürülmesinde de aynı sevinci paylaşanlar olmuştu.

Müslümanlar kendi içinde çatışırken İsrail her gün bir liderin kafasına sıkıyor. Şii, Sünni diye de ayırmıyor. Kendisine engel olan kim varsa ortadan kaldırıyor.

O halde İslam dünyası neyi bekliyor? Neden bir araya gelemiyorlar?

Biz bu soruları sorarken ‘iki devlet tek millet’ olarak nitelendirdiğimiz ‘gardaş’ devlet Azerbaycan, İsrail silah şirketi Ari Arms ile iş birliği anlaşması imzalayarak kadeh tokuşturuyordu.

İsrail'in Azerbaycan Büyükelçisi George Deek de ‘bu paha biçilmez bir ortaklık’ yorumunu yaptı.

Tüm bunlar İsrail’in son bir yılda 40 binden fazla sivil insan ve çocuk öldürdüğü ve Lübnan’da da öldürmeye devam ettiği bir ortamda oluyor.

Anlamadığım şey şu, emperyalist güçler, mezhep, din ve ideoloji farkı gözetmeden ortak hareket ederken ve yine mezhep, din ve ideoloji farkı gözetmeden İslam dünyasını kan gölüne çevirirken bu ülkeler neden bir araya gelemiyor?

Belli ki liderleri, yeni dünya düzenine ikna edilmiş uysal, itaatkâr birer kölelere dönüştürülmüş.

Bir ara Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Benim dinim Sünnilik de değildir Şiilik de değildir, benim dinim İslam‘dır. Ben tıpkı 1 milyar 700 milyon kardeşim gibi sadece ve sadece bir Müslümanım. Diğer tüm farklılıklar bu inancımın, bu sıfatımın gerisindedir’ demişti.

Bu anlayış tüm İslam ülkelerinde olabilseydi İsrail bu denli pervasızca hareket edebilir miydi?

Bakınız, Yeni Dünya Düzeni yani “yeni bir dünya” ideali, vahiy formatlı seküler bir inanç ütopyasıdır. Asıl tehlike bu sapkın inanca dayalı olarak sergilenen vahşet ve yıkımdır. Ve bunu gördüğünüz gibi acımasızca ve hukuk tanımadan yapıyorlar.

20 Ocak 2005 yılında Başkan Bush, yemin merasiminde; “Amerika’nın hayati çıkarları ile köklü inancımız artık yekvücut” diyerek kurgulanan bu korkunç senaryoda bir oyuncu olduğunu deklare etmişti.

12 Eylül sonrası ABD'nin Türkiye Büyükelçiliği görevini yürüten R. Strausz Hupe; “Milli devletleri tarihe gömmek, ABD'nin ve bizim en önemli misyonumuzdur" derken açıkçası büyük sıfırlamacı elitlerin gelecek planlarını deşifre ediyordu.

Dünya siyasetinde etkili rol oynayan yüzlerce kişinin Evanjelist örgütüne üye olduğunu söylememe bilmem gerek var mı?

BM, Dünya Bankası ve merkez bankaları gibi dünya çapında örgütlenmeleri kuran bu örgütlerin nihai amacı, tüm dünyayı BM’de kuracakları bir hükümet aracılığıyla tek elden tek amaç için yönetmek ve yönlendirmektir.

Türkiye bu anamda devleti, milleti ve ordusuyla ezoterik örgütlerin hedeflerini iyi okumak ve anlamak durumundadır.

Büyük İsrail Projesi’nin adım adım gerçekleşmeye başladığı bir süreçte sorgulama ve muhakeme yetilerini yitirmiş, duyarsız, hissiz, ruhsuz insanlarla işimiz yok.

Gün uyanma, tedbir alma ve birlik olma günüdür. O yüzdendir ki küreselci zihniyetin hedeflerini iyi okumalıyız. Her türlü çatışma ve ayrışma Amerika ve İsrail’e yaramaktadır.