Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Şubat 2022

Gün görmüş sevgililik

Hazır 14 Şubat. Eşleri sevgili olan veya sevgilileri eşleri olan bir toplum olmak dileğiyle söze başlayalım.

Sevginin ve aşkın cesaret etmesi gerektiği şey evlilikken, evlilik gibi üst bir sorumluluğa cesaret edememenin sevgili olmaya indirgenmesine hep gülümsemişimdir. Bu gülümsemede ister istemez bir küçümseme var. Beni affetsin sevgililer…

Bütün sevgiler; “Evlenmiyoruz, evlenmeyeceğiz bari sevgili olalım”dan, umuyorum ki “Sevgili olduk hadi evlenelim”e çıkar.

Öyle ya madem bu denli büyük, yüce, aşkın bir sevgi var evleniveriniz. Yani yalnızca güzel zamanların ve bazı zamanların değil, kötü zamanların da dostu oluvermeye cesaret ediniz. Parça evlilik yerine bütüncül bir birliktelik yaşayınız, korkmayınız. Bir veya iki, canınızın istediği kadar değil, hayatın bütün sorumluluklarını birlikte kaldırabilecek kadar aynı çatının, aynı hayatın iki cesur adanmışı oluveriniz. Ha evliliği gelenekten beri yaşanagelen içerik ve şekliyle benimsememekte haklısınız, haklıyız. Yaşanılmış onca yanlış evlilik örneğinden, hatta örnek izdihamından sonra, sevgileri, aşkları, hayatları tüketmiş onca tecrübeden sonra evliliğe ret oyu vermekte çok haklısınız. Çoğu evliliğin aşkın taçlanması değil aşkı söndüren bir birliktelik, hatta ayrılık başlangıcı olarak yaşandığı da ortada… Fakat neden sorgulamak, değiştirmek ve ıslah etmek, hatta devrim niteliğinde yapılacak yenilikler ile güzelleştirmek yerine böyle terkedilmiş bir viraneye dönüştürülüyor? Ve hemen yan bahçede sevgililik gibi bir ilişki biçimi kuruluyor?

Merak ediyorum; sevgililik evliliği protesto etmek midir?

Evlilik neden sevgililiği de içine almaz? İki eş neden aynı zamanda sevgili olmaz? İki sevgili neden evlilikten çekinir, korkar?

Oturup ciddi manada sorgulayıcı, iyileştirici konuşmamız, tatlı tatlı atışmamız, birbirimizin ego göbeğini şişirip tokatlamak için değil, yalnızca aşkın, sevginin selameti, ömür uzunluğu hatta olabilirse sonsuzluğu için evliliği deli dolu tartışmamız lazım. Çocuk konusuna henüz hiç değinmiyorum bile… “Evlilik kurumu” demiyorum zira kurumsallaştırmada aşırıya kaçan her şey aslından, aslındaki safiyetinden, sivilken yaşadığı heyecandan uzaklaştırılıyor. Nitekim sevgililiğin sivil evlilik olarak yaşandığı ve neredeyse evlilik olduğu da malum.

Öte yandan “imza hiç önemli değil önemli olan aşk” diye birbirini kandıran ve kalbiyle attığı imzaları davranışlarıyla tepeleyen, silen ve “o soyut, ıslak değil kupkuru imza bana ait değil!” diyen yüce aşıkları da gördü bu dünya… Hey gidi… Bu dünya neler gördü…

Çünkü evlilik kurumu gibi bir kurumla kurumsallaşan evli insanlar da birbirlerinin hak ve hukuklarını vicdansızlıkla yediler, bitirdiler. Evlilik iyi ve güzel yaşanmadığı için insanlar kitleler halinde sevgililiği evlilik yerine ikame etti.

Halbuki "Sevginin sevgilisi saygıdır. Sevgi saygısız yapamaz." Ha tırnak içine aldımsa bu da şahsıma ait bir sözdür. Yani Tolstoy söylemedi. Veya Goethe söylemedi. Bizzat ben söyledim.

İnsanlar eşlerine sevgili olamamışlar. Bu yetmemiş... Sevgilileri de eşleri olamamış.

Eşi neden sevgilisi değildir bir insanın? Veya seviyorsa, asıksa bu kadar neden eşi değildir?

E hadi yeter üzüldüğümüz. Üşüdük bu konulardan. Aşk ta sevgi de ortada kaldı. Aslında birbirimize soyut ya da somut sarılmak için bir tek bahane kâfi... O da sevmek. Kalbin tek mevsimi.

Hep beraber tekrar edelim mi? Sözün içeriğini benimseyenlerle birlikte:

Umurumda değil ne günü olduğu...

Gün benim ve ben nasıl değerlendireceğimi kendim bilirim. Ömrümü belirlenmiş, dayatılmış takvime asmadım. Kime ne? Belki sakince yaşayacak, belki dolu dolu öleceğim.

Seversem tam sevecek, sevdiğimden sorumlu olacağım. Sevgi bir ödülse onun bedelini öderken ödülü aldığımdaki sevinci yaşayacağım. Sevgimin bir tek günü olmayacak. Hemen her gün sevgilerim gün görecek. Bitti.