Dolar (USD)
35.44
Euro (EUR)
36.18
Gram Altın
3060.39
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Ocak 2025

​Gülüş Tasarımı

İnsan dişlerinin estetik bir görünüme sahip olması adına çeşitli işlemlere tabii tutulması ve gülerken estetik görünmesi için yapılan tüm işlemlere “gülüş tasarımı” ya da bir diğer ifadeyle “Hollywood gülüşü” denilmektedir.

Esasen insan yüzüne doğal olmayan bir gülüş kondurmak, yaratılış farklılıklarını ortadan kaldırarak herkesle aynı tipte olmak için yapılacak cerrahi faaliyeti ifade eden bu uygulama, dünyanın sahtelik üretim merkezi ve pop kültürün ana aracı/yayıcısı/vatanı olan Hollywood’dan başka bir isimle anılsa bu kadar etkili olamazdı. Çünkü reklamlar, bu işlemin “Hollywood Gülüşü” adı altında pazarlanmasının etkili bir yöntem olduğunu açıkça göstermektedir.

Bununla beraber her anlamıyla doğal ve yaratılışa uygun bir hayat sürmenin zorlaştığı, sadece gülüşün değil hayatımızı çevreleyen her şeyin sahteleştiği bir çağın içinde debelendiğimiz de bir gerçek. İç ve dış dünyamızı şekillendiren ve bize ait olmayan duyma, düşünme ve davranış biçimleri, sahtelikler çağına bağlılığımızı gösteren en önemli unsurlardan.

Anlaşılan o ki tabiatı kontrol ve tahakküm altına aldığını zanneden Batı, sıranın insana geldiğini hesap etmiş ve icat ettiği tüm araçlarla beraber hem insana hem de onun değerlerine karşı topyekûn bir taarruza kalkışmış. Bu saldırılara karşı bağışıklığı yok edilen insanın, icat edenlerin dahi şaşıracağı şekilde bu araçlara sarılması sonucunda; duyargaları körleşmiş, düşünme melekeleri uyuşturulmuş, düşüncelerini oturtacağı temel dini çerçeve kırılmıştır. Sahteliğin, etrafını çepeçevre kuşattığı insan aynaya baktığında kendi medeniyetinin izlerini taşımayacak şekilde estetik operasyonlara maruz kaldığını pişmanlıkla izlemektedir.

Fransız Sosyolog J. Baudrillard’ın da belirttiği gibi yaşadığımız çağda gerçeklik ortadan kalkmış, simülasyonun hâkim olduğunu bir çağ başlamıştır. Simülakr üzerinden ifade edilen bu kuram, yine Baudrillard’ın; “Simülakr dediğimiz hakikati gizleyen değil, hakikatin yokluğunu gizleyendir.” ifadesiyle daha çarpıcı ve sarsıcı hale gelmektedir.

Hakikat’in gizlenemeyeceği gerçeğine vakıf olan Batı, takdire şayan bir şekilde hakikatin yokluğunu gizleyecek yeni yollar bulmakta; insanı ve ruhunu ayakta tutan inanç ve değerleri yok ederek onların yerine ‘insanı değersizleştirecek değersizlikler’in sürekli bir şekilde var olduğu bir dünya tasarlamaktadır. Dahası bu tasarım sahipleri insanı, değerlerini ve ruhunu yok etmek için kendi hâkim paradigmalarını yok edecek ve yüzyıllar süren tekâmülü hiçe sayabilecek kadar gözünü karartmış bulunmaktadır.

İşte bu nedenle dünyanın büyük bir çoğunluğu zulüm, açlık, sefalet, susuzluk, savaş vb. zorluklarla boğuşurken Batı insanı, dünyayı bu hale getiren yüzünü gizlemenin, manidar bir şekilde simasına “Hollywood gülüşü” oturtmanın peşinde. Oysa gerçek, kalıcı ve doğal gülüş yukarıda bahsedilen zorluklar sona erdiğinde bir başka değişle insan eşrefi mahlûkat olmanın gereği gibi yaşayabildiğinde simamızda ve gönlümüzde yer edinebilecektir.

Hülasa yüzümüzü güldürecek olan sistem, bütün değerlerimize savaş açan, keyfi için mazlum üreten, kendi hâkim paradigmalarını yok eden ve ruhsuzluğun izlerini gizlemek için sahte gülüş tasarlayanların sistemi değildir; adaletin, merhametin hüküm sürdüğü, insanın en şerefli varlık olarak addedildiği ve tebessümün dahi sadaka kabul edildiği İslam Medeniyetidir.