Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

07 Kasım 2022

Gülten Akın'dan kalan: Orda kaldım

Gülten Akın’dan Kalan: Orda Kaldım

Güneşin yüzüme çağan sıcaklığını hissedemiyorum. Erkenci kuşlar ağaçların dallarında pek birikmiyor, günü şarkılarla karşılamak zorlaştı. Bir şair uçtu: Gülten Akın.

Onu hep hisli, temiz bir dil ve sevgi dolu dizelerle okudum. Hatta okuyamadığım zamanlarda düşünmem bile yetti. Yazmaktan önce yaşamak mı gerekiyordu? Bir dönemin ince ruhlu sesi, şiirimizin nahif yüzü Gülten Akın’dan bahsetmek istiyorum. 1933’te Yozgat’ta doğmuş. Büyükçe bir ailede dünyaya gözlerini açan Akın, Anadolu kültürünün ve geleneğin hâkim olduğu bir evde büyümeye başlamıştır. Annesini erken yaşta kaybetmesi sorumluluğunu artırmıştır. Babasının Ankara’ya tayini sebebiyle eğitimine burada devam etmiştir. Bu zorunlu hâller onda bir yalnızlık hissi doğurmuştur. Erken yaşta başlayan aile içi sorumluluk onu biraz yormaya başlamıştır. Kendisinin sevgiye, ilgiye muhtaç olduğu bir dönemde o, kardeşlerine bakmış, ailenin yükünü omuzlamaya başlamıştır. Ankara’nın ağır havasını teneffüs eden Gülten Akın, hukuk okumuş, bir taraftan da çalışmıştır. Aslında biyografik hayattan bahsetmek yerine daha çok onun şiirlerinden bahsetmek istiyorum ancak hayatıyla şiirleri arasındaki organik bağın daha iyi anlaşılması için hayat hikâyesine de göz atmak gerektiğini düşünüyorum. 1956’da Yaşar Cankoçak’la evlenen Akın’ın Murat, Can, Aksu, Onur ve Deniz adlarında beş çocuğu olmuştur. Kocasının mesleği gereği Anadolu’yu gezmişlerdir. Gittikleri yerlerde de boş durmayan Gülten Akın, avukatlık ve öğretmenlik yapmıştır. Bu dönemde Gülten Akın, ailesine karşı sorumluluğunu yerine getirdiği gibi çevresine karşı da ilgili olmuş, özellikle kadınlar için okuma-yazma kursları düzenlemiş, onların sosyal sorunlarıyla uğraşmıştır. Bireyden başlayıp toplumsal zeminde ilerleyen bir görüşle şiirini de var etmiştir.

1972’de Ankara’ya dönen Gülten Akın, burada çeşitli kurum ve kuruluşlarda çalışmış ve 1978’de emekli olmuştur. Yaşadıkları bazı olaylardan dolayı suskunluk devri başlamış ve bu dönem 1991’e kadar sürmüştür. “Sevda Kalıcıdır” isimli eseriyle tekrar sesini duyurmuştur. 1956’dan itibaren bireyci bir anlayışla şiir kozasını ören Akın, bu ilk dönemde “Rüzgâr Saati, Kestim Kara Saçlarımı ve Sığda” isimli şiir kitaplarını yayımlamıştır.

“Uzaktı dön yakındı dön çevreydi dön

Yasaktı yasaydı töreydi dön

İçinde dışında yanında değilim

İçim ayıp dışım geçim sol yanım sevgi

Bu nasıl yaşamaydı dön” (Kestim Kara Saçlarımı,1960)

Gülten Akın, modern Türk şiirinin öncü kadın şairidir. Kendi döneminde olduğu gibi, genç kuşakları da etkileyen Akın, birçok şaire de ilham olmuştur. “Rüzgâr Saati”(1956) şiirinde de içinde hep içinde kalan, taşmayan sakinliğini görürüz:

“Yorgun çayırlar serçeler, yorgunum

Nasıl taşısam ellerimi şimdi

Damda saçakta bacada bir mavi

Sallana sallana uyur”

Gülten Akın’ın dili, benzetmeleri, sıfatları ve çağrışımları kendi dönemi itibarıyla değerlendirildiğinde yenilikçi ve özgündür. Bugünün şiirini, Akın’ın gençliğinde görebilmekteyiz. “Ey ses” diye muhtemelen kendisine seslenen Akın, karamsarlıktan kurtulmak ve mutlu olmak istemektedir:

“Ürküt kara martılarını kıyımızın

Yankılan, mutlu kayığımı sığdan kurtar

Ey ses, ey yakın geçmişe ağzımla verdiğim.” (Sığda,1964)

Gülten Akın Anadolu’nun her hâlini, yaşanmışlığını, çilesini ve Türkiye’nin yakın dönem siyasi geçmişini ve çalkantılı dönemlerini bildiği için toplumsal olaylardan kendini alıkoymamış ve duyarlı bir sanatçı kimliğiyle şiirinde yakın döneme yer vermiştir. “Kırmızı Karanfil” (1971) isimli eseriyle toplumcu bir şair görmekteyiz. Halkın içini bilen, onların duygularına ortak olan şair, daha coşkulu bir dile geçmiştir.

“Ah, kimselerin vakti yok

Durup ince şeyleri anlamaya...” diyordu ve toplumun damarlarında dolaşan ne varsa onu bulup haykırmak istercesine şiirinde işliyordu.

Gülten Akın, toplumsal olaylara karşı duyarsız kalmayan bir şairdi ancak onun sevgiyi, ayrılığı, aşkı ve özlemi içten içe dokuduğu mısraları ezberlenecekti:

“Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim

‘Uyandım bir sabah’ gibi değil, öyle değil

Nasıl yürür özsu dal uçlarına

Ve günışığı sislerden düşsel ovalara”

Gülten Akın, sessizce başladığı şiirini bireyden toplumsal alana taşımış, destanlaşan bir yüksekliğe çıkmış, yer yer kabını taşan ama saldırmayan, kelimelerin gücünü bilen, dilin kıvamını bulan, olamayacak olanı şiirde olduran, hisli ve kendi şiir kalesini kuran bir şairdir. Onu, kasımın ilk haftasında ( 4 Kasım 2015) kaybetmiştik. O, şiirlerini bize bırakıp gittiğinde güzdü ama kalan ve unutulmayacak olan büyülü sözdü. Hepimizin kalakaldığı yürekleri anlatan “Orda Kaldım” şiiriyle sözümüzü noktalayalım:

“Giden gitti -yiten zaman-

açtığın kapıdan girdim, adımı söyledin

işte orda kaldım

herkes nerde? (gibi yanlarında durdum)

yiten zaman -onlar öyle sandı-

hiç ayrılmadım ki -aklım-

ben orda kaldım

senden bana hiç durmadan akan neyse

olsan olmasan

yansıladım -yüreğim ben-

sen yoksan da iki olduk

gidenlerle gittim -gibi-

dünya -zaman-

ben orda kaldım”