Güler yüzlü, tatlı dilli olmanın önemi-3
Unutmamalıdır ki güler yüz ve tatlı dil, hayatın güçlüklerini yenmede ve insanlarla iletişim kurmada en büyük yardımcımızdır. Mesela çok öfkeli bir insanı, güler bir yüz ve bir çift tatlı sözle yatıştırabiliriz. Yine yorgun, halsiz, morali bozuk ve aksi bir insanı da, güler yüzümüz ve tatlı dilimizle yerinden kaldırabilir ve işimizi yaptırabiliriz. Bunun için; “tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır,” demişler büyüklerimiz.
Güler yüzlü-tatlı dilli olmanın aile hayatında da çok büyük önemi vardır. Erkeğin; güler yüzlü davranıp ailesini sevindirmesi; sabah işe giderken bir ihtiyaçlarının bulunup bulunmadığını sorması; akşam eve dönünce de aynı şekilde onların hal ve hatırlarını sorması; ailede sevgi ve muhabbet bağlarını kuvvetlendireceği gibi, saadet, bereket, yardımlaşma ve işbirliği yollarını da açar. Ayrıca böyle davranan kişi, sünnet-i seniyyeye tâbi olmuş olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
“Erkek hanımına ve hanım da kocasına sevgi ve muhabbetle baktığı zaman, Allah onların her ikisine rahmet nazarıyla bakar. Erkek, karısının elini tuttuğu zaman ise, her ikisinin günahları parmaklarının arasından dökülür.” (İmam Suyuti)
Güler yüzlü tatlı-dilli olmanın, kişinin hayatta başarılı olmasındaki rolü de çok büyüktür. Çünkü insanlar, yeni karşılaştıkları kişiler hakkındaki ilk hükümlerini; önce onların yüzlerine sonra da sözlerine bakarak verirler. Hikmet Ehli buyurdu ki:
Huzurun anahtarı tebessümdür.
Tebessüm edemeyen zavallıdır.
Tebessüm ateşinde erimeyen maden yoktur.
Güler yüz ve tatlı dil, insanın kalbini imar eder.
Düşmanınıza iyilik edin, hediye verin. Kırıldığınız arkadaşınıza iyilik edin, sıkıldığınız insana güler yüz gösterin. Bunları yaparsanız rahat edersiniz.
Güler yüzlü-tatlı dilli olmak, birçok olumsuzluğu bizden uzaklaştırdığı gibi çevremize de pozitif enerji verir. Bu özelliğe sahip insanlar, çevrelerine adeta ışık ve güzellik yayarlar. Yüzüne; gülümseyerek bakıp, kendisiyle saygılı bir şekilde tatlı sözlerle konuştuğumuz bir insan, mutlu olur ve bize minnettar kalır. Güneşin sıcaklığı, nasıl ki sert buzları bile yumuşatıp eritiyorsa, güler yüzlü-tatlı dilli olmak da, aynı şekilde katı kalpleri yumuşatır ve kapalı gönülleri bize açar.
Her işte başarılı olmanın; bilgi ve tecrübenin yanında, güler yüzlü-tatlı dilli olmaktan geçtiğini anlatan şu güzel hikayeyi birlikte okuyalım:
Genç bir balcı vardı. Her sabah erkenden dükkânını Besmeleyle açıp işine başlardı. Dükkânı pırıl pırıldı. Kendisi de dükkânıyla uyum içindeydi. En büyük özelliği de gelen müşterilerine çok iyi davranmasıydı. Onları güler yüzle karşılamak ve memnun etmek onun en büyük özelliği idi. Çünkü o; her müşteriyi, Allah’ın gönderdiği birer rızık vesilesi olarak görüyordu. Genç adamın davranışları sayesinde müşterilerinin sayısı da gün geçtikçe artıyordu. Öyle ki, genç adam kısa zamanda çok zengin bir tüccar oldu. İşleri onunki gibi gitmeyen tüccarlar, ona özeniyorlar, başarısının sırrını anlamaya çalışıyorlardı. Bu tüccarlardan biri de, genç balcının dükkânının karşısında başka bir işle uğraşan komşusu idi. Bu kişi, genç adamın başarısını, bal satmasına bağlıyordu. İşini değiştirerek o da bal satmaya başladı. Adamın ilk günlerde işleri iyi gitmişti. Fakat bu durum uzun sürmedi. Dükkâna bir gelen bir daha gelmiyordu. Adam şaşkınlık içindeydi. İnsanların niçin balı, genç adamın dükkânından almaya devam ettiklerini bir türlü anlayamıyordu. Sonunda durumu yaşlı bir bilgine sordu.
Yaşlı bilgin birkaç gün adamı gözetledi. Artık başarısızlığının nedenini anlamıştı. Ona şöyle dedi: “Bunda şaşılacak bir şey yok. Gerçi sen de bal satıyorsun, ama yüzün sirke satıyor. Başarılı olmanın sırrı, güler yüz ve tatlı dildedir, fakat onlar da sende yok. Ne demiş büyükler: “Güler yüz ve tatlı dille sirke satılır, ama kaba ve sertlikle bal dahi satılamaz.”
Dolayısıyla gülümseyip mutlu olmak ve mutlu etmek varken, fâni dünyayı ciddiye alıp insanlara surat asmak ve kaba davranmak, hiç mi hiç akıllıca bir iş değildir.