Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.83
Gram Altın
2970.45
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
08 May 2021

​Güle Güle Şehr-i Ramazan

Mahyaların ışıltılı mesajlarıyla göklerden dalga dalga yayıldın. Ruhumuza dokundun, bedenimizi dinlendirdin. Sokaklarımız tenha, sofralar sakin, camiler sessizdi. Kuraktı içimiz, damla damla yağdın. Rahmet ve mağfiret getirdin, kurtuluş müjdesini kalbimize bırakarak ayrılıyorsun aramızdan. Misafirdin her sofraya, her haneye. Ayrılık vakti geldi, yeterince karşılayamadık, kusurumuza bakma.

Şair Cevat Akkanat’ın sesine kulak verelim:

“Mahvın değil Ramazan/ Kardeşliğin ayıdır/ Nice vaveyla varken/ Gönlün kırık fayıdır”

Davulcuların manilerinde gümbür gümbür dolaştın sokaklarımızda. Evimizi şenlendirdin, soframıza bereket oldun. Çocukların sahur beklentisinde heyecan oldun. Tekne oruçlarındaki safiyet ve sabır oldun. Çiçeklerin meyveye durması misali bayramı müjdeledin. Şimdi ayrılıyorsun. Geçen yıl seni karşılayan nice insan şimdi yok. Gelecek yıl geldiğinde de seni karşılamak için ellerimizi açtık.

Şimdi seni şair İbrahim Eryiğit’in manileriyle uğurluyoruz:

“Dünya bir duvardı varıp dayandın

Üstüne çökünce ancak uyandın

Ömür çiçeğini solmaz mı sandın

Sefa sür bakalım sürebilirsen.”
Ramazan biraz da bizi dünyadan uzaklaştıran ayrı bir hava ve iklimle geliyor. Dünyanın gözümü alan, aklımız çelen yüzünden kendimizi çekebilmek zor. Ramazan ile uhrevî bir havaya giriyoruz. Ağırlığımız azalıyor. Öteye dair düşüncelerimiz ağır basıyor. Zira en kutlu ay. Kur’an ile insanlığın muhatap olduğu ay.

Ve şair İbrahim Eryiğit devam ediyor:
“Vadesi gelince sırlanır beden

Sırra erer isen sormazsın neden

Yakarsın gemini hiç düşünmeden/

Ruhunu vahiyle örebilirsen.”

Salgının daralttığı hayatımızda istediğimiz genişliği ve ferahlığı Ramazan ile buluyoruz. Nostaljiye daldığımız da oluyor. İstanbul’da Ramazan gecelerinde kahvehanelerde semai okunurmuş. Mani atışmaları yapılırmış. Hatta bilmeceler sorulur, bir hafta boyunca bilmecelerin cevabı beklenirmiş. Şairler devlet büyüklerine “ramazaniye” türünde kasîdeler yazarmış. Âlimler şehir şehir, kasaba kasaba gezer halka nasihat edermiş. Cami avluları veya vakıf bahçelerine sadaka taşları bırakılırmış. Fakir insanları iftar sofralarında ağırlayan zenginlerin “diş kirası” adıyla verdikleri hediyeler varmış. Tüm bunları düşündüğümüzde bu ay, aziz milletimiz için bir ay aç kalmak değil, hayatı tüm yönleriyle “oruç” ile süslemektir. Mana ve mahiyetini idrak etmeye çalışıyoruz. Ramazan boyunca padişahın katıldığı “huzur dersleri” olurmuş. Top atışları, zimen defterleri uygulamaları (borç defterlerinin zenginler tarafından ödenmesi), hilalin gözlenmesi ve evlerde yapılan temizlik ve diğer hazırlıklar gibi geleneklere baktığımızda Ramazan ayının ne kadar önemsendiği görülür. Ramazan, bizi bir araya getiren, kaynaştıran, huzur ve saadetle buluşturan manevî bir ay. Sonuna geldiğimiz kutlu ayı Cevat Akkanat’ın dörtlüğü ile uğurlayalım:

“Kestane şekerin yedim/ Höşmerim tatlısın sevdim/ Kızılcık şerbetine lâkin /Sayende birinci dedim/ Kadir gecesi Allah'a /Zulmünü havale ettim.”

Ramazan; helalleşmek, affetmek, yakınlaşmak, barışmak, paylaşmak ve birlikte bayrama kavuşmak için geçirilmesi gereken mübarek bir ay. Karşılayacağımız ve beklediğimiz Kadir Gecesi de şimdiden mübarek olsun. Her gün ölümlerle sınanıyoruz. Azalıyoruz, dünyanın gelip geçiciliğini daha iyi idrak ediyoruz. Dünya kısa, bizi bekleyen sonsuz bir hayat var. Ramazan sonsuza açılan en büyük kapı. Buyurun, birlikte girelim, birlikte geçelim dünyadan.