Güle güle Büyük Usta
Seksenlerin başı gibiydi. Küçüktük, çok küçüktük. Sabah’ın ilk saatlerinde çarşıda dükkânlar açılırdı. Önünden geçtiğimiz bakkal, manav, terzi esnafı hatta yolda geçen seyyar satıcıların bile radyolarında hep aynı şarkı çalardı.
“Aziz dinleyicilerimiz, burası 47.3
ve 6345 mhz üzerinden yayın yapan TRT Diyarbakır Radyosu. Şimdi güftesi ve
bestesi Alâeddin Yavaşça’ya ait bir şarkıyı yine üstadın kendi sesinden
dinleyeceksiniz:
“Bu şarkı sana ait sevgili dinle
Gönlüm, ruhum, benliğim doldu seninle”
Kim bilir o zamanlar esnafın
dinlediği radyo frekansı ya Diyarbakır radyosu ya da Çukurova idi. O
zamanlardan hatırlarım. Merhum babam “ajansı aç, ajansı derdi.” Ajans haberleri
sonunda burası Diyarbakır radyosu denildiği için bunu söylüyorum.
Bugün tekrar ajanslarda bu şarkının
nağmeleri duyuldu. Bu sefer ajans, bestecisi Alâeddin Yavaşça’nın vefat
haberini duyurmak için bu şarkıyı çalmıştı. O, Türk Musikisinin son büyük çınarıydı. Tam
adı Mehmet Alâeddin olan sanatçı, bestekâr ve tıp doktoru idi. Sadece tıp
doktoru değil kadın doğum uzmanı ve tıp profesörü idi.
Alâeddin Yavaşça, 1926 yılında
Kilis’te doğdu. 1675 yılında Yavaşça Süleyman Çelebi’nin tanzim ettiği ve
vakıfnamesi bulunan bir ailenin mensubudur. Babası Kilisli Şair Yavaşcazade
Sezai Efendi'nin oğlu Hacı Cemil Efendi, Annesi Kınoğlu Kadri Efendi'nin kızı
Enver Hanım’dır.
Yavaşça, musikide meşk usulünü takip
ederek bu alanda yetişmişti. Burada genç okuyucularımızı da düşünerek meşk
sistemine bir iki kelam değinmek istiyorum. Bir üstat tarafından musiki
parçasının tedricen çalınması ve okunması suretiyle talebeye öğretilmesi ve
talebe tarafından öğrenilmesine meşk denilir.
Alâeddin Yavaşca meşk terbiyesiyle
klasik Türk musikisi duayeni olmuştu. Peki, o kimin yanından meşk tutmuştu.
Yazayım. Saadettin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk olmak üzere birçok üstattan
meşk yaparak öğrenmişti klasik musikiyi. Tıp doktoruyken yani bir hastanede
çalıştığı zamanda konservatuvar sınavlarına giriyor ve bu sınavları kazanıyor.
Özellikle uygulama sınavında bir hoca ona “sende Fem-i Muhsin var” demişti.
Fem-i Muhsin, güzel bir ağız, güzel bir ses var anlamındadır.
Alâeddin Yavaşça, musiki dünyasına,
günümüz söyleyişiyle müzik dünyasına sayısız beste, semai, şarkı ve saz
eserleri kazandırmıştır (Sadece TRT müzik arşivinde kayıtlı 140’a yakın bestesi
vardır.). Yavaşça aynı zamanda bu müzikleri icra eden bir sanatçıydı. Yurt
içinde ve yurt dışında sayısız konsere de katılmıştır.
Alâeddin Yavaşça ile yapılan bir
röportajda “Güfte sahiplerinin hikâyesi vardır. Biz hazır duygulara, hazır
hislere, hazır hatıralara, hazır hikâyelere müzik giydiriyoruz ama aynı duyguyu
hissetmek lâzım. Hem beste, hem güftesi bana ait olanlar da var. Hayatta
yaşanmış pek çok şey var. Onlara akümle oluyorsunuz, doluyorsunuz. O dolduğunuz
şey size bir ufuk açıyor” demişti.
Yavaşça’nın bir şair tarafı da
vardı. O, sadece beste yapmıyordu. Güfte yani sözleri de ona ait olan şarkıları
vardı. Boğaziçi şen gönüller yatağı, Gönlümün bülbülüsün, Aşk Bahçemin Gülüsün.
Üslubu güzeldi, şakıyan bir başkaca sesti (Bekir Sıtkı Sezgin’ in vefatı
üzerine yazılmış ve bestelenmişti.)
Fakat büyük şairlerin yanında soyadı gibi yavaşça bir eda ile sükûta
ererdi. O, daha çok musikimizin başlangıcından musikimizi meydana getiren
bestekârların yakınlarında bulunmuştu. Ama şairin ne hissettiğini hissederek
şiirler besteledi ve icra etti.
Alâeddin Hoca, İbnül Emin Mahmut
Kemal gibi büyük bir zatın sohbetinde bulunmuş onun sohbet halkasına
katılmıştı. Yavaşça’nın yanında yetiştirdiği pek çok öğrencisi vardı. Onlardan
birini tanıyorum: Melihat Gülses. Ses sanatçımız Melihat Gülsel hanımefendiyi Merhum
Nevzat Yalçıntaş Hocamız için yapılan bir törende tanımıştım.
Alâeddin Yavaşça, bir tıp profesörü
olmasına rağmen bu unvanı sadece hastanenin makam odasında kullanmıştı. Dostları
onun hakkında şöyle bir cemile yapmıştı.
“Tıp fakültesinden her şey çıkar.
Ara sıra doktor da çıkar.”
Alâeddin Yavaşça ölümünden önce
kendi mezarı taşına yazılması için şu beyti yazmıştı. Yine kendi bestesi olan
hicaz makamında “Ayrılık da zor değil eğer hasret olmazsa/Baharı beklemezdim
kış gönlüme dolmazsa.” demişti. Biz de bu kış vakti onu kaybetmenin üzüntüsü
içerisindeyiz Ruhu şad olsun.