Güldürmeyin, mesele rektör değil!
Uygar dünyada, “özgürlük!” diyerek özgürlüğün
hunharca katledildiği başka bir ülke yoktur. Bu hunharlık devletten değil,
özgürlük adına söz söyleyen, eylem yapan insanlardan çıkıyor.
Dünyada özgürlük abidesi olarak kabul gören devletlerin hiç
birisinde 10 yıl, 20, 40 yıl boyunca terör eylemleri ile on binlerce insanı
öldüren bir terör örgütünün propagandasını yapanlara müsamaha gösterilemez.
Bu ülkelerin hiçbirisinde siyasi partiler, vakıflar, sendika
ve sair kuruluşlar 60 bin insanın ölümüne sebep olan terör örgütlerinin arka
bahçesi olamaz.
Bu ülkelerin üniversitelerinde, adliyeyi basıp savcıları
öldüren terör örgütleri ve destekçileri eylem yapamaz.
Bu ülkelerde hiçbir dernek, vakıf, kuruluş terör örgütlerini
övemez.
Bu devletlerde hiçbir siyasi parti temsilcisi terör
örgütleri ile ‘kanka’lık ilişkilerine giremez.
Bakınız, daha 25 gün önce ABD’deki Kongre baskınında
göstericilere bitcoin yardımında bulunan Fransız blog yazarı Laurent Bachelier
Paris’te bir otelde ölü bulundu. Batı’da özgürlük adına ülkenin huzurunu
kaçıranlara en kestirmeden verilen ceza gıda ile zehirleme, kalçadan zehirli
iğne, boğma, intihar süsü gibi cezalardır.
Peki,
Bu ülkelerde terör örgütüne destek verenlere, onu övenlere,
ona arka bahçe olanlara başka ne yapılıyor?
Parti ise kapatılır,
Dernek ise kapatılır,
Öğrenci ise okuldan atılır,
Ve bunlara para ve hapis cezası gibi sair yaptırımlar da
uygulanır.
…
Peki, böyle yapmayan bir ülke, bir devlet ne olur biliyor
musunuz?
Yı-kı-lır!
Osmanlı Devleti’nin yıkılması gibi yıkılır gider.
Osmanlı Devleti’nin yıkılış sürecini hatırlayın ne demek
istediğimi anlayacaksınız. Osmanlı, içerdeki hainler ve onlarla işbirliği yapan,
hain olmayan ama ahmak bir güruhun aymazlığı yüzünden yıkıldı.
Batı, hiçbir zaman bu devleti istemedi,
Batı, asla bu milleti bu topraklarda istemedi, istemeyecek
de.
Batı, dünya durdukça Müslüman Türk’ü, Kürdü, Laz’ı bu
coğrafyada görmek istemez. Çünkü bu milletin nelere kadir olduğunuçok iyi bilir
Batı.
Batı, Malazgirt’te tattığı acıyı unutacak öyle mi? Batı, Alparslan’ı
unutsaydı Batı diye bir şey kalmazdı.
Batı’nın, Selçuklu Komutanı Kürt Selahaddin’in Türk, Kürt,
Arap askerlerden oluşan ordusuyla fethettiği Kudüs’ün acısını unuttu mu sandınız?
Batı, Mohaç’ı, Varna’yı, Kostantiniyye’nin Fethini,
Çanakkale’yi, Sakarya’yı unutsaydı Batı değil, Nijerya gibi olurdu.
Batı’nın en büyük meziyeti ve dolayısıyla kazancı
unutkanlığı unutmasıdır.
Batı asla unutmaz!
Şimdi devletimiz ÇOK CEPHELİ SAVAŞvermektedir.
Sosyolojik savaşın, hibrit savaşın bütün aparatları cepheye sürülmüştür. En son
Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri alet edilerek bu savaşın cephesini genişletme
çalışmasındadırlar.
Biliyorum,
Kiminiz, “Boğaziçi öğrencilerinin atanan rektörü istememesi
üzerine gerçekleştirdikleri eylemi de savaş yaptınız ya aşk olsun” diyeceksiniz.
İşte bahsettiğimiz sosyolojik savaş tam da budur: masum taleplerde bulunanlar
üzerinden, makul istekleri dile getirenleri ve taleplerini araçsallaştırarak,
yasal haklarını istismar edilerek, yasal boşluklardan girerek kuyumuz
kazılıyor. Bu tür savaşların acelesi yoktur; iğne ile kuyu kazılır, sonra
alıştığınız kuyunun üzerinize kapandığını gördüğünüzde kelime-i şehadet
getirmekten başka çareniz kalmaz.
Bakınız,
Boğaziçi öğrencileri beğenmedikleri rektörü protesto ediyor.
Tamam, olabilir. Bunun için hukuka uygun eylemlerin mahzuru yoktur lakin
Boğaziçi öğrencileri protesto düzenlerken;
PKK orada,
DHKP-C orada,
FETÖ orada,
MLKP orada,
LGBT ve türevleri orada… Bunların rektör derdi olduğunu
söylemek aptallıktır,“kendi lisanlarınca” kaos için çalışıyorlar. Bunun
son örneği LGBT’lilerin 2 milyar Müslüman ve sair “insan-adam olan”
gayrı Müslimler için kutsal ve saygın olan Kabe-i Şerif desenli örtüyü paspas gibi
yere sermeleridir. Hemen akabinde sosyal medyada Karl Marx’ın “Din
Afyon’dur” sözü on binlerce kere paylaşıldı.
Bu ülkenin huzurunu kaçırmak için her fırsatı kullanan
uluslararası güçlerin içeriden destek görmeden bizi zor durumda bırakması
mümkün değil, lakin yıllarca uğraşıp devşirdikleri elemanları ile
sosyolojimizle oynayabilirler.
Amaç belli:
Ülkeyi yormak, ülkeyi idare edenlerin dikkatlerini dağıtmak
ve en ince yerimizden vurmaktır.
Burada YÖK’e bir çift sözüm var: sahi ne iş yapıyorsunuz? Bu üniversitenin bu hale gelmesine neden göz yumdunuz? Atadığınız Rektör Yardımcılık için akademisyen bulamıyor, bu normal mi? Akademik ırkçılığın hakim olduğu Boğaziçi’nde yıllardır süregelen nasıl bir faşizm ki bu sizi de etkisiz kılmış?