Gül yaprağı gibi ol!
Dost vardır, yaşantısıyla size ayna tutar, kendine de sizi.
Dost vardır “gül yaprağı
gibi” zarafet ve letafetiyle hayatınıza değer katarken, dostlarıyla da
kendi hayatına anlam kazandırır.
Benim de bu evsafta değerli mi
değerli, kardeş bildiğim, hasretini çektiğim bir kardeşim, dostum var. Kimi
zaman duruşuyla, bazen de paylaşımlarıyla bize özümüzü hatırlatır.
Evet,
Murat Evsen Bey kardeşimden söz
ediyorum. Varlığıyla bize hasbiliği, zarafeti hatırlatan Murat Hocam yine öyle
yaptı. Geçtiğimiz günlerde grubumuzda bir yazı paylaştı, çok duygulandık, yazıdan
payımızı aldık.
Ve dedim ki paylaşmakla
güzelliklerimizi çoğaltalım, sizlerle pay edelim güzelliği.
Murat Evsen Hocam’ın
paylaşımını biraz “düzenleyerek” yazmaya karar verdim. Teşekkürler aziz
kardeş, güzel yürekli dost, güller ve yaprakları adedince teşekkürler!
…
Vaktinde bilgeler, "suskunlar
meclisi" adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı.
Üye sayısı her daim sadece 40
kişiydi ve bu sayı sabitti, değişmezdi.
Ancak vefat halinde yeni bir talip alınabilir, meclis yeniden 40’a
tamamlanabilirdi.
Günün birinde suskunlar
meclisinin bir üyesi çok arzuladığı Rabbi’ne kavuşur. Bu vefat üzerine onun
yerine geçebilmek için en seçkin bilgeler de meclise müracaat ederler.
Büyük bilge Molla Cami de (r.h.)
Suskunlar Meclisi’nin bulunduğu dergâha geldi. Kendisini karşılayan sofiyle
selamlaştı. Meclise kabulü için içerdeki zevata bildirimde bulunması
gerekiyordu lakin “suskunluk”, meclisin adı gibi adabıydı da. Dolayısıyla
iletişim için talibin ‘ayar’ını gösteren bir üslup gerekiyordu. Bu
yüzden Molla Cami gelen sofiye hiçbir şey söylemeden bir kâğıda sadece adını
yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine iletmesini
söyledi.
Huzura varan sofi, elinde
tuttuğu kâğıdı Sohbet ehline sundu.
Ha, unutulmasın: sohbetin en
çok zaman alan kısmı suskunluktur, bu yüzden “sohbet” dediğimizde akla
ilk gelen şey sözlü sohbet olmasın.
Suskunlar Meclisi üyeleri, Molla
Cami’nin teklifini görünce üzüldüler. Çünkü talip Molla Câmî gibi değerli bir
alim ve oraya layık bir bilgeydi, lakin ölen sohbet ehlinin yerine Molla Cami
gelmeden az önce başka bir bilgini almışlardı.
Anlayacağınız, 40 kişi olan
mecliste yeni bir üye için yer kalmamıştı, kural böyleydi.
Meclis başkanı, Molla Cami’ye
ve kendilerine yaraşır bir üslupla, “kısmetse başka bir zaman” demek
için bir cevap ararken akıllarına bir bardağı tamamen suyla doldurup Molla
Câmî'ye göndermek geldi, öyle de yaptılar.
Sofi, elinde tamamen su ile
dolu bardağı Molla Cami’ye sundu.
Bilge biriydi Molla Cami, hemen
durumu kavramıştı. Su ile tamamen dolu bardak: Bir damla daha eklense bardak
taşacak, demekti. Yani, “Maalesef seni alacak yerimiz kalmamış…”
Bunun üzerine o da avludaki
gülden küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi ve bardaktaki
su taşmamıştı. Sofiden bardağı o haliyle içeri götürmesini talep etti.
Sofi içeri girdi, bardağı orta yere bıraktı, hazirun
40 kişi de bardağa bakınca Molla Cami’nin: Beni kendiniz gibi bir damla
değil, bir damla olamayan ve sizin biriken damlalarınıza tutunan bir gül
yaprağı kabul ediniz, dediğini anlamışlardı.
Meclistekiler, bu zarif ve bir
o kadar da kibar cevap üzerine tereddüt etmeden bu değerli bilgini de aralarına
almaya karar verdiler.
Başkan listeye Molla Câmî'nin
adını ekledi.
Meclis Listesine artık 40 yazılamazdı.
Bunun için Molla Cami’ye yakışır bir formül bularak 40 sayısının sonuna bir
sıfır daha ekleyerek, 400 yazdılar.
Bununla Molla Câmî sayesinde,
meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu.
Listenin son şeklini Molla
Câmî'ye gönderdiler. Molla Cami kendisine gösterilen teveccühe bakarak mahcup
oldu ve sağdaki bir sıfırı silip o sıfırı kırk sayısının soluna koyup, “040”
olarak yazdı. Alçak gönüllü Molla Câmî, böylece kendisini solda sıfır sayıyor,
bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek
istiyordu.
Evet,
Gül yaprağı olmak!
Kolay değil; hayatımızın her
safhasında “gül gibi” geçinmenin yolu “gül yaprağı” olmaktan
geçiyor. Değil mi ki Resul-i Ekrem as bizim için bütün yaprakları ile
güldür!
Yük olmayıp yük almak, gül
yaprağı kıvamında olmak şiarımız olmalı.
Kendimizle, ailemizle,
çevremizle uyumlu olmanın, ebedi güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi.
Gül yaprağı sırrına erenler,
sağdaki sıfır gibi bulundukları yere, ait oldukları topluma güç katarlar hem de
bire on, ama soldaki sıfır gibi davranıp kimseye yük olmazlar.
…
Peki, sizde durumlar necedir?