Gücüm yetene kadar
Dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi neticesinde günler
oluşur. Yani dünya ekseni etrafındaki dönüşünü bir günde tamamlar. Bunun içinde
de gece ve gündüz birbirini takip eder. Bu reel bilginin tuhaf tarafı ise bu
dönüşün en hızlı olduğu yerin ekvator olmasıdır. Bu da saatte 1670 km'dir. Bir
mermi dahi saatte ortalama 1800 km hızla giderken dünyanın dönüş hızı pek de
azımsanmayacak derecededir.
Dünyanın dönüşünün en hızlı olduğu noktanın ekvator bölgesi
olmasının nedeni ise kat edeceği mesafenin daha uzun olması ve diğer noktalara
nazaran merkezde olmasıdır. Dünya, hayatımızın özü ve bir bakıma merkezidir.
Hayatta var olma nedenimiz dünyada oluşumuzdur. Şimdilik başka bir âlemde
yaşamın olup olmadığı kesin ispatlanamadığı içindir ki dünyadan öğrenecek bir
şeylerimiz olduğu da aşikârdır.
Bir olayın merkezindeyseniz sizden beklenen ilk görev herkesten
daha fazla gayret göstermenizdir. Bu diğerlerinden farklı ve sorumluluk sahibi
olmanın gereğidir. Çünkü sizin kat edeceğiniz mesafe diğerlerinden daha
fazladır. Bu yüzden daha hızlı olmak zorundasınız. Her gün düzenli bir şekilde
dönüşümünü tamamlayan dünyada olmak da bunu gerektirir. Olayın kıyısında
köşesinde olan kişiler için bu durum böyle değildir. Onlar size ayak uydurarak
sorumluluk mesafesine göre sizden daha yavaş hareket edeceklerdir. Onlar
meselenin kutup bölgesinde olduğu için, sizin onlara bakarak hızınızı
yavaşlatma lüksünüz yoktur. Çünkü merkez sizsiniz ve olaylar merkeze göre
cereyan eder.
Dert sahibi olanların konumu ve durumu da tam olarak böyle
olmalıdır. Bir aile ortamını düşünelim. Ebeveynler ile çocukların aile içindeki
rollerinin aynı olduğunu iddia edebilir miyiz? Okulda öğretmen ile öğrencinin
aynı görevleri yerine getirmesini bekleyebilir misiniz? Herkesin sorumluluğu
kendi kalıbında ve kabında tartılır. Herkes dünyada kalıbı ve kalbi kadar yer
kaplar.
Öğretmen, sınıfa girerek bugün dersi öğrencilerin anlatmasını
isteyebilir mi? Yahut sorumluluk sahibi insanlar sorumluluklarını yerine
getirmezlerse ortaya çıkan tablo başıboşluğa neden olmaz mı?
Ki Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresi olan Bakara
Suresinin Amene'r-Resulü diye bildiğimiz son ayetinde giriş cümlesinde “Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar
(yük) yükler.” buyurarak sorumlu olduğumuz şeylerin kapasitemizin üzerinde
olmadığını bir bakıma bize bildiriyor. Herkes çapına göre değerlendirilir. Bu
anlamda da insan sadece yaptıklarından değil yapması gerekip de yapmadıklarından
da sorumludur.
Dünya üzerinde yaşadığımız gerçeğini inkâr edemeyeceğimiz
gibi dünyanın kurallarına göre yaşamamız gerektiği gerçeğini kabul etmeliyiz.
Şikâyet etmek, soruna sarılıp çözümü ötelemekten başka bir işe yaramaz.
Dünyanın dönüşü nasıl bir ahenk içinde ise insanoğlu da birbiriyle
ilişkilerinde o denli ahenk içinde olmalıdır. Aksi takdirde dünyada meydana
getirdiğimiz düzensizliğin ve kaos ortamının mimarı oluruz. Zaten içinde
bulunduğumuz sıkıntıların da temelinde bu sorumsuzluğumuz yatmıyor mu?
Yaptığımız yanlışlar, yapmadığımız davranışlar, ortaya
koyamadığımız tepkiler, konuşmamız gerektiği yerde suskun kalışlarımız, bana dokunmayan yılan bin yaşasın
edasında empatiden uzak duruşumuz, devekuşu misali başımızı kuma gömünce
sorumluluktan kurtulacağımız düşüncesi ve geliştirirerek kendimize siper edindiğimiz daha
nice savunma psikolojilerinin ardında günden güne küçüldüğümüzü fark etmeden
yaşıyoruz. Sonra da hepimiz ortak bir tepki olarak dünyanın dönüşünden, hayatın
umarsız gidişinden şikâyet ededuruyoruz. Son ve en kolay olarak da kaderi
suçluyoruz. Aslında ne dünya sorumluluğunu bir an aksatıyor ne de hayat bize
dışarıdan müdahale ediyor. İnsan ne yapıyorsa bizzat kendi eliyle yapıyor. Bu
yüzden de şikâyet etme hakkına sahip değiliz.
Belki de bize sunulan imkânların farkında değiliz. İmkânları kıymet
bilerek insanların beklentilerine göre değil Allah’ın bildirdiği gibi gücümüz
yetene kadar gayret göstermeliyiz. İnsanoğluna yaranmak yerine bize bu kodu
bahşeden Yaradan'a göre hareket etmeliyiz. Dahası daima hareket halinde ve yol
üzere olmalıyız.
Kendi, kendimize gücüm yetene kadar doğrunun ve hakkın
yanında olacağımıza, üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirme kudretinin o
sorumluluk ile birlikte bize bahşedildiğine inanarak hakikat üzere yürümeye
gayret etmeliyiz. Dert sahibi insanın duruşu da bunu gerektirir. Çünkü olayın
merkezindesiniz. Vesselam.