Güçlü Türkiye İçin Yapılması Gerekenler
Ekonomik meseleler sohbetlerimizin en önemli gündem maddesi haline geldi.
Ancak konuşarak çözülecek meseleler değil…
Çalışarak, üreterek çözülecek konular bunlar.
Bunu da başkalarından beklemeden bizzat kendimiz elimizi taşın altına sokarak başarabiliriz.
Büyük bir dönüşüm seferberliği başlatılmalı. İthal ekonomisinden üretim ekonomisine geçilmeli.
Yapılan çalışmalar var. Savunma sanayinin yerlilik oranındaki artış ve en çok ithal ettiğimiz ürünlerin yurt içinde üretimi için açıklanan teşvik paketi bunu gösteriyor.
Ancak bu akım her alana yayılmalı.
Ağustos ayında yaşanan kur dalgalanmaları sebebiyle artan fiyatlar bu dönüşümün ne kadar gerekli olduğunu yaşatarak bize gösterdi.
İthal edilen ürünlerin üzerine kâr koyup satmak yerine bizim en az ithal edilen ürünler kadar kaliteli bir şekilde üretip satmamız, hem yurt içine hem de dünyaya satmamız gerekiyor.
Dünyaya satalım derken üretip ucuza satalım anlamında değil. Ürünlerimizi markalaştırarak talep edilen, aranan hale getirmeliyiz.
Örneğin; Bir Kanada vatandaşı araba alırken neden Türk malını tercih etmesin.
Çin, bunu son dönemde başarıyor. Özellikle akıllı telefon pazarında yaptığı atılım bu başarıya örnek olarak gösterilebilir.
Bunu başardığımız takdirde cari açık azalarak dövize olan bağımlığımızı azaltacak böylece kur şokları yaşamamızın önüne geçecektir.
Nasıl başarırız?
Markalaşmak için özgün olmak, özgün olmak için ise tasarım önemlidir. Tasarım için ise sanat ve ar-ge önemlidir.
Tasarımın arkasında ciddi bir geçmişin olması gerekir. Bu geçmiş de bizim binlerce yıllık tarihimizde mevcuttur.
Avrupalı markaların taklidini yapmak yerine kendi medeniyetimizi anlatan bir tasarım gerçekleştirmeliyiz.
Hedeflerimizi büyütmeliyiz. Hangi sektörde olursak olalım işimizi dünyaya açmak için çalışmalı ve gayret göstermeliyiz.
Unutmayın! Kültürler markalar üzerinden yayılır. Türk-İslam kültürünü dünyaya yaymak istiyorsak özgün ve güçlü markalar oluşturmalıyız.
Marka çıkaramayan kültürler daima arka planda kalmıştır. Ancak bunu gerçekleştirirken de sadece ticari bir yapı olarak değil aynı zamanda bir misyon ile hareket eden bir zihni yapı oluşturmalıyız.
Yaşanan buhranlı dönemi fırsata çevirmeliyiz. İşlerin iyi gittiği dönemlerde yapılması gerekenleri ötelediğimiz için bugün bu sıkıntıları yaşıyoruz. Zor dönemler yenilik yapmak için önemli fırsatlar sunar.
Markalaşma derken elbette 1, 3, 5 yıllık kısa bir süreçten bahsetmiyorum. 10-20 yıllık bir birikimi kastediyorum.
Öz kimliğini koruyan yerli markalar olmadığı takdirde uluslararası rekabet gücümüz zayıf kalır. Oluşturulacak küresel markalar aynı zamanda ülkemizin yumuşak güç unsurları olacaklardır.
Küresel güç dengelerinin değiştiği günümüzde herhangi bir ülkeden veya ülkeler grubundan gerçekleştirilecek karşı girişimlere karşı küresel markaların oluşması elzemdir.
Üreticilerimizin marka oluşturması için yatırım yapması gerekir. Sadece reklam yapmak marka oluşturmak için yetmez.
Marka olabilmek için marka yerlerde hareket etmek de önemlidir. Markalar mekânlarda bütünleşmektedir.
İyi de kötü de bizim elimizde değildir. Ancak gayret göstermek bizim elimizdedir.
İş hayatında paydaşlarla iletişim ve sabır çok önemlidir. Bireysel hareket etmeden toplumsal çıkarı düşünerek hareket edilmelidir.
Marka oluşturmada en büyük problemimiz öğrenilmiş çaresizliktir. Bunu aşmak zorundayız.
Tüketicilerin Türk malına güvenmesi gerekirken üreticilerin de Türk malını güvenilir bir kalitede üretmesi gerekir.
Dünya büyük bir gümbürtüyle değişiyor. Bu değişimin sonunda kimi ülkeler yok olacak, kimileri güçlenerek çıkacak.
Türkiye’nin beka mücadelesi verdiği bugünlerde ekonomik anlamda güçlü olabilmek için sabrederek çalışmak zorundayız.
Çalışmayı bir inancımızın bir gereği olarak görerek, insanlara hizmet odaklı, işimizi en güzel bir şekilde yapmalıyız.
İşte o zaman her anlamda kazanan biz oluruz.