Güçlü değil kadınım!
Uzun yıllardır “Güçlü
Kadın” önermesine karşı çıktım.
Bu kavramsallaştırmanın
doğru ve fıtri olmadığını ifade ettim.
Her nedense -özellikle
kadınlar cephesinde- söylediklerim, kelimelerin karmaşası arasında silikleşti.
Nedense önce kadınlar anlamadı! Sözlerim, ifadelerim suskunlukla karşılandı.
Kimi zaman da sanki kadınların kazanımlarını, görünürlüğünü istemiyormuşum gibi
önyargıyla karşılık buldu.
Yıllardır kadınlar için
çalışan, mücadele eden ben değilmişim gibi sözlerim zihinsel yargı kalıplarına
çarparak durduruldu.
Ben de artık konu üzerine
daha az konuşur oldum.
Söz konusu ifade artık o
kadar yaygın ki gündelik dile inmiş durumda. Bu kavramı siyasilerin,
feministlerin, kadın aktivistlerin konuşmalarında duyduk, dezavantajlı
kadınların kişisel amaç ve hedeflerini anlatırken de işittik.
Peki ne demekti güçlü
kadın? Kimdi güçlü olan? Bir kadın nasıl güçlü olurdu, güçlü kadın sıfatını
nasıl hak ederdi?
Güçlü olma yolunda özendirdiğimiz,
özendirilen kadına neyin peşinde koşmasını salık veriyorduk?
Güçlü kadın prototipi
kimdi, peşinde koştuğu neydi?
Güçlü kadın; erkeğin
görevlerini, sorumluluklarını yüklenen bir tip miydi?
“Sen güçlüsün, yaparsın!”
yüreklendirmesiyle kendisine ait olmayan yükleri sırtlanan kişi miydi?
Bir erkek kadar iş
yerinde çalışıp bir ev kadını kadar evde mesai yapan kadın mıydı?
İşyerinden eve geldikten
sonra televizyon karşısında uzanan erkeğe karşılık mutfağa dalan, yemek yapıp
bulaşık yıkayan kadın mıydı?
Üstüne bir de hamile
kalan, doğum yapan, çocuk emziren, evin düzenini sağlayan mı?
Bir erkek kadar iş
ortamında gerilen, rekabet eden, yorulan bir kadın kadar da evde mesai yapan
kadına mı güçlü sıfatını veriyorsunuz?
Ya da erkeğe ait olan
evdeki ekonomik düzeni oluşturmayı, sürdürmeyi üstlendirilmiş; çocuğun
büyütülmesi, eğitimi, hayat disiplini, sosyalleşme süreci tamamen omuzlarına
yıkılmış kadın mıdır?
Giyinip kuşanmaktan başka
bir şeyle ilgilenmeyen, evine ait hiçbir sorumluluğu almayan, çocuklarının
hayatlarına dair bir derdi olmayan bu adamların görevlerini yani babalık
işlerini de üstüne attığınız kadın mıdır güçlü dediğiniz?
Her daim çalışkan her
zaman fit her konuda bilgili her sorumluluğu alan hem anne hem baba rolünü
üstlenmiş, insanüstü bir mekanizmanın mı adıydı?
Güçlü kadınlarla ilgili
benim icat ettiğim bir mottom var, sizlerle de paylaşayım.
“Her güçlü kadının
arkasında görevleri yapmamış bir erkek bulunur!”
Bu motto ilk bakışta
biraz ekstrem görünse de aslında yüksek oranda gerçeklik içerir.
İçerisinde bulunduğumuz
sistem, kocanın bıraktığı eksikleri tamamlamak, yapmadığı sorumlulukları
üstlenmek zorunda kalan kadınları peyda etmiştir. İşte kapitalist, post modern
dünya erkeğin vazifelerini üstlendirdikleri kadına ön sıfat olarak “güçlü”
ifadesini ekleyerek kadında bir gönüllülük oluşturmuştur.
Tüm bu dizayn edicilere
inat yüksek sesle; “Güçlü kadın sizin olsun, bize güçlü erkeklerimizi getirin!”
diye ünlüyorum!
Güçlü değil kadın olmayı
seçiyorum!
Erkeğin kendi
sorumluluklarını yerine getirdiği, kadının sırtında duran erkeksi/erkeğe ait
yüklerini attığı bir kadın tasavvuru içindeyim.
Kadınlığıyla mutlu olmayı
bilen, erkeğe ait yük alanına girmeyen hayat dolu, yaşam menbaı, fikri ve
zihinsel tekamülünü sağlamış, kendini gerçekleştirmiş bir ideal kadın imgesi
peşindeyim.
Her alanda erkekle
yarıştırılmak zorunda bırakılmayan, kendi doğrusunu kendine göre seçebilme
özgürlüğüne sahip olmaktadır gerçek güç! Mütemadiyen rüşt yarışına çekilmeyen,
ürettikleri kapital ile ölçülmek zorunda bırakılmayan kadındır huzura erişen!
Kalbinin gösterdiği yolda
gidebilen, yaptıklarını topluma deklare etmek zorunda kalmayan, ben de
buradayım bana bakın diye haykırmak zorunda kalmayan kadın…
Dünya kadınlar gününe
hapsedilmemiş, zamanlar ötesi bir imaj ve algıyla “kalbimizin gösterdiği yolda
gidebileceğimiz günler güçlü kadın sloganına galip gelsin” diyerek sözümü sona
bağlamış olayım.
Kadınlar günümüz kutlu
olsun, en kısa zamanda ruhumuzla bakabildiğimiz günlere ulaşmamız dileğiyle,
huzurla kalınız!
Twitter.com/sabihadogann