Güç ve İktidar
Güç sözcüğünü D. Mehmet Doğan’ın ‘’Büyük Türkçe Sözlüğü’’ eserinde ilk anlamı: ‘’yapabilme hâl ve iktidar’’ olarak geçer. Uluslararası ilişkiler veya dış politika açısından ‘’güç’’ kavramı: Bir devletin diğer bir devleti etkileyerek yapmayacağı bir şeyi yaptırabilme yeteneği olarak tanımlanır.
Demek
ki, güç ile etki arasında direk bir ilişki bulunmaktadır. O hâlde bir devletin
etkileme kapasitesi ne kadar ise, gücü o kadardır diyebiliriz. Güç etkiyi, etki
de iktidarı doğurur.
Ancak
dış politika açısından ‘’iktidar’’
terimi ‘’güç’’ teriminden daha geniş
bir anlam içerdiğini düşünüyorum. Güç ile iktidar arasındaki ayrımı, ABD’yle
Saddam’ın ilişkisi üzerinden örneklendirebiliriz.
Bilindiği
gibi ABD Irak’ın zengin enerji kaynaklarını elinde tutmak için Saddam’ı İran’a
karşı kullanmıştı. Daha sonra Halepçe’de katliam yapmasına, Kuveyt’i işgal
etmesine göz yummuştu. Bir taraftan Saddam’ın zorbalık yamasına fırsat tanıdı. Diğer
taraftan onu yok etmek için yakından izledi. Bu sömürgecilerin birçok
coğrafyada nasıl bir iktidar kurduğunun işaretidir.
Bütün
bu acı hadiseleri bir filim şeridi gibi başa sarıp izlediğimizde her birinizin
çıkarttığı veya çıkaracağı kıymetli dersler mutlaka vardır. Benim çıkarttığım
en önemli ders: Sömürgecilerin tuzağına düşen liderler, kendileriyle birlikte
ülkelerini de canavarların ağzına düşüren birer kurban olurlar.
Asla
unutulmaması gerekir ki: Canavarın ağzına düşen bir kurbanın kurtulmak için
artık ne zamanı ne de manevra alanı kalır. O artık canavarın acımasız dişleri
arasında vicdanları titretircesine ezilir durur.
Bütün
yaşanmış bu acı tecrübeler, bölge ülkelerinin sömürgecilerin sinsi planlarına
karşı dikkatli olmaları gerektiğini bize gösterir. Bu bakımdan son günlerde
bölge ülkelerini ziyaret eden sömürgecilerin adımları dikkatle izlenmelidir.
Örneğin Macron, Cumartesi günü Suudi
Veliaht Prens’i Muhammed bin Salman ile görüştü. Bölge gezisi kapsamında
Afganistan'daki durumu görüşmek üzere Katar'ı da ziyaret etti. Yaptığı
açıklamada: ‘’ Fransa ve diğer AB üye
ülkelerinin Kabil'de ortak diplomatik bir misyon açmayı düşündüklerini’’ söyledi.(France 24)
Örneğin Rusya Devlet
Başkanı Vladimir Putin, Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile görüşmek için Delhi'ye
gitti. İki ülkenin dışişleri ve savunma bakanları da görüşmelerde hazır
bulundu. Bu görüşmenin son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Sonuçları
dikkatle takip edilmelidir.
Örneğin Çin, Afgan kaynaklarına
gözünü dikmiş durumda. Bazı Çinli maden şirketlerinin Afganistan'daki bakır ve
lityum yataklarına erişim sağlamak için Taliban ile görüştükleri belirtiliyor.
(New York Times)
Örneğin ABD, NATO ortağı
Türkiye’yle ilişkilerini tamamen kopartmamak için PKK konusunu Rusya’ya havale
etmek için iki ülke heyetlerinin görüştüğü söyleniyor. Bu görüşmede
herhangi bir kararın alınıp alınmadığını henüz bilmiyoruz. Bu da dikkatle takip
edilmesi gereken bir konudur.
Toparlayacak
olursak, bugün küresel ve bölgesel gelişmelere baktığımızda dünya rotasını
kaybetmiş büyük bir belirsizliğe doğru gittiğini görüyoruz. Kaynaklara sahip
olmak için ‘’güç ve iktidar’’ temelinde
büyük hazırlıklar yapılmaktadır.
Bölge
ülkeleri geçmişten dersler çıkartıp canavarların dişleri arasında ezilmemek
için barış ve adalet temelinde işbirliğini geliştirmelidir. Bu bağlamda BAE’nin
Ankara ziyaretinden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ziyareti bu açıdan
oldukça anlamlıdır.
Not:
iletişim: [email protected]
Twitter:
@MehmetB78849685