Güç Savaşının Gündemi
Küresel güç dengeleri değişirken yapılan hamleler birbiri ardına gelmeye devam ediyor. NATO liderler zirvesinin ardından gerçekleşen G7 zirvesinde Trump'ın, Obama döneminde yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması'ndan ABD'yi geri çekileceklerini açıkladı. Trump yaptığı açıklamada Amerikan halkını ve ülkenin rekabet gücünü riske attığını savundu. Trump aldığı bu karar ile ABD'de çevre kirliliğini bahane göstererek ABD'ye yatırım yapmayan şirketlerin ABD'de yatırımlarını artırmasını böylece istihdam oluşturmayı planlıyor.
Trump'in İklim Anlaşması ile ilgili aldığı kararın ardından Putin "Rusya küresel ısınmanın etkilerini hissetmiyor" açıklamasında bulundu. Küreselcilere karşı ulus devletçi olarak nitelendirebileceğimiz bu iki liderin yaptığı açıklama küresel ısınma konusunun bir kez daha küreselcilerin hedeflediği tek dünya devleti kurulması yönündeki projeleri için bir bahane olup olmadığı sorusunu akıllara getirdi. Nitekim Putin, küresel ısınmanın insan kaynaklı olmadığını ve aslında sadece hava durumu olaylarından ibaret olduğunu savunmuştu.
Tüm bunlara ek olarak ulus devletçi Trump'ın "Make America Great Again (Amerika'yı Yeniden Harika Yap)" sloganına Fransa Devlet Başkanı Macron, "Make our Planet Great Again (Gezegenimizi Yeniden Harika Yap)" sözleri ile karşılık vermesi ulus devlet ve küreselcilerin arasındaki çekişmeleri ortaya koyan önemli bir gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır.
Trump'ın aldığı bu kararın ardından küresel sermayenin en çok yatırım yaptığı ülkeler olan başta Almanya/AB ve Çin olmak üzere Trump'ı eleştirmeye başladılar. Küresel güç dengelerinin değiştiği bu dönemde küresel sermayenin en önemli yayın organlarından New York Times gazetesi "Paris iklim anlaşmasını kaldırırken, Trump, müttefiklerine ve düşmanlarına dünyanın güç yapısını yeniden sıralamak için olgunlaşmış fırsatlar sunan küresel liderliğin boşluğunu yarattı" şeklinde haber yaptı. Ardından Çin haber ajansı, Trump yönetimindeki ABD'nin oluşturduğu liderlik boşluğunu AB, Çin ve Hindistan'ın doldurabileceği yönünde haber yaptı.
Gelin parçaları birleştirmeye devam edelim.
Alman Spiegel dergisi, Brüksel'de Avrupa Birliği (AB) üst düzey temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda Trump'ın Almanya'nın ticaret bilançosundaki fazlalığından şikayet ederek, "Almanlar kötü, çok kötü" sözlerini sarf ettiğini iddia etti. Trump'a ait olduğu iddia edilen bu sözler haberin detayları incelendiğinde güç savaşında ticaret cephesini işaret ettiğini söyleyebiliriz. Çünkü Trump'ın ayrıca, "Onların ABD'de sattığı milyonlarca araçlara bakınız. Dehşet verici. Bunu durduracağız." ifadesini kullandığı ileri sürüldü. Nitekim rakamlara baktığımız zaman bu durumu biraz daha netleştirebiliriz. ABD'nin 2016 yılında dış ticaret açığı 797,9 milyar dolar seviyesindeyken aynı yıl Almanya'nın dış ticaret fazlası ise 284 milyar dolar seviyesindedir. Almanya'nın 2016 ihracatına baktığımızda 1 trilyon 440 milyar dolar ile ABD ilk sırayı aldığını görebiliyoruz. ABD'nin Almanya'ya ihracatı ise 2016 yılında 49,4 milyar dolar seviyesinde olup en çok ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında altıncı sıradadır.
ABD Başkanı Doland Trump'ın bu söylemlerine karşılık Almanya Başbakanı Merkel, ABD ve İngiltere'nin izlediği siyasete ilişkin olarak "Başka ülkelere güvenilebilecek zamanların geride kaldığını" ve "Avrupa'nın, kaderini eline alması gerektiğini" söyledi. Aynı şekilde Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Trump'ın gelişiyle uluslararası arenadaki güç dengesinin değiştiğinin altını çizerek, "Trump'ın dar görüşlü politikalarıyla Batı'yı zayıflattığı ve AB'nin çıkarlarına zarar verdiği" suçlamasında bulundu.
Yaşanan bu yeni nesil savaşta Türkiye'nin de yer aldığını hatta tam merkezinde yer aldığını önceki yazılarımda belirtmiştim. Yaşanan savaşın diplomasi cephesinde Türkiye "Batı" dünyasının uzun yıllardır karşılaşmadığı hamleler yaptığını görebiliyoruz. Gerek FETÖ konusunda gerekse PKK ve DHKP-C teröristlerinin iadeleri konusunda üstüne düşeni yapmayan Almanya'ya karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ajan terörist" diye nitelediği Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel konusunda taleplerini yerine getirmemeye devam ediyoruz.
Bunların yanında Alman milletvekillerinin İncirlik üssüne girmelerine izin verilmemesini diplomatik savaşın hamleleri olarak değerlendirebiliriz. Alman muhalefet partileri seçimlerin yaklaştığı bir dönemde iktidar partilerini eleştirmekte ve İncirlik üssünden çekilme konusunda Merkel hükümetine baskı kurmaktadırlar.
Bugün ülkemize gelen Almanya Dışişleri Bakanı Gabriyel ile görüşecek olan Mevlüt Çavuşoğlu "Türkiye'yi iki eşit ortak olarak görmek durumunda Avrupa. Almanya şunu anlamalı. Ben Türkiye'ye istediğimi yapacağım yine de Türkiye'den istediğimi alacağım. Böyle bir şey yok. O Türkiye geride kaldı. Bize böyle blöf yapmasınlar. Tehdit etmesinler. "Yok, başka yere gideriz." Eğer illa da gitmek istiyorlarsa o zaman ısrar da etmeyiz." dedi.
Kıymetli okurlar. Küresel güç dengeleri yeniden kurulurken incelememiz gereken birçok ülke ve birçok denklem var. Bir yandan kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Katar'ın kredi notunu düşürürken, Diğer yandan Trump'ın Ortadoğu ziyaretinin ardından Katar'ın Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn ve Mısır ile arası açıldı. Katar'ın Türkiye ile ilişkilerinin iyi olduğunu ve Türkiye'nin yeniden bir bölgesel savaş çıkmaması için mücadele ettiği bir dönemde İran ve Suudi Arabistan arasında herhangi bir tarafgirlik yapmadığını düşünürsek küresel güç dengesi oturana kadar geçen sürecin ne kadar zorlu devam edeceğini tahmin edebiliriz. Nitekim BAE Washington büyükelçisinin hacklenen mail adresinden çıkan Türkiye ile Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıkları yönündeki yazışmalar da bölgesel bir savaşın çıkmaması için çabalayan Türkiye'nin işinin ne kadar zor olduğunu göstermektedir.