Güç kayması
Dünya, büyük bir güç mücadelesi yaşarken küresel hegemonik gücün "batı" dan "doğu" ya kayması bir çok ülkede küreselcilik ve milliyetçilik tartışmaları çerçevesinde ideolojik söylem değişikliğine yol açtı. 1980 sonrasında küreselleşmenin merkezi olan ABD ve AB ülkelerinde aşırı milliyetçilik yükselirken Çin serbest piyasa ekonomisinin en güçlü savunucusu durumunda geldi.
Küresel ticaret haritaları yeniden çizilirken para sürekli yer değiştiriyor. İletişim ve ulaşım alanında yaşanan teknolojik gelişmeler ekonomik, askeru00ee ve siyasi anlamda yapısal değişikliklere yol açıyor.
Paranın ve beraberinde gücün yer değiştirmesi beraberinde ülkeler ve ülke büyüklüğündeki şirketler arasında çatışmaların yaşanmasına neden oluyor. Bir yandan ABD, AB ve Rusya arasında güç mücadelesi yaşanırken Çin, Hindistan ve Brezilya yükselen güç olarak karşımıza çıkıyor. ABD küresel hegemonik gücünü sürdürmeye çalışırken BREXIT ile beraber İngiltere, Suriye iç savaşıyla beraber Rusya, OBOR ile beraber Çin ve AB liderliği ile beraber Almanya yeni güç dengesinden pay kapma mücadelesine girdiler. Ancak Türkiye, İran ve Güney Afrika gibi eksen ülkeler yeni dönemde güç dengesinin oluşmasında kritik rol oynayacaktır.
NATO, Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte son dönemde terörle mücadele kapsamında format değiştirse de etkinliği tartışılır hale geldi. Türkiye'nin terörle mücadelesinde gerekli desteği vermeyen NATO kendi içindeki birliği sağlayamadığını dünyaya göstermiş oldu. Bu durum başta Türkiye olmak üzere ülkelerin kendi güvenlik politikalarında köklü değişimlere yol açtı.
Türkiye, NATO'dan beklenen desteği görememesiyle birlikte kendi savunma yatırımlarını artırarak gerek karada, gerek havada gerekse uzayda önemli yatırım hamleleri gerçekleştirdi. Yapılan hamleler sadece ülkemizin güvenliği ile ilgili olmayıp değişen ticaret haritalarında merkez ülke konumunda gelirken ticaret yollarının da güvenliğini de içine almaktadır.
Ekonomik ve ticari alanda da köklü politika değişikliklerine giden Türkiye yeni düzende önemli bir güç haline gelmek isteyen ülkeler ile ayrı ayrı görüşmeler yaparak ikili antlaşmalar imzalıyor ve denge politikası yürütmeye çalışıyor.
Kıymetli okurlar. Türkiye jeopolitik konumu gereği de dünyanın merkezinde yer almaktadır. Klasik dünya haritasını önümüze aldığımız zaman haritanın neredeyse tam ortasında Türkiye'nin olduğunu görürüz. Üç kıtayı birbirine bağlayan Türkiye ticaret ve enerji yollarının da merkezinde yer almaktadır. OBOR projesi ile yeniden çizilecek ticaret haritasının merkezinde yer alan Türkiye hazırlıklarını sürdürüyor. İstanbul'un kuzeyinde en son teknolojiye göre inşa edilen ve yolcu kapasitesi açısından dünyanın en büyük havalimanlarından biri olacak olan üçüncü hava limanı, Yavuz Sultan Selim ve Osman Gazi Köprüleri, Avrasya ve Marmaray tünelleri, yeni hızlı tren hatları ve geniş otoyollar doğu ile batı arasındaki ticaret yollarını birbirine bağlayacak. Diğer taraftan inşaatı devam eden TANAP ve Türk Akımı projelerinin yanı sıra İsrail ile yürütülen müzakereler merkezinde Türkiye'nin olduğu enerji rotasının da yeniden çizildiğini göstermektedir.
Dünya yeni bir döneme girerken Türkiye uluslararası ticaretin merkezinde yer alarak kritik bir rol üstlenecektir. Tek Kuşak Tek Yol projesi Türkiye'nin de dahil olduğu 68 ülkeyi içine alırken yaklaşık 4,4 milyar insanı ve dünya GSYİH'nın %40'ını kapsamaktadır. Çin'den başlayan karayolu hattı Türkiye'den geçerek AB'ye bağlanacaktır. TKTY projesinin iki ucuna baktığımız zaman bir tarafında AB ülkeleri diğer tarafında ise Çin bulunmaktadır. Çin ile AB arasındaki ticaret hacmine baktığımızda ise Çin'in, AB ülkelerine olan ihracatını 2001-2011 döneminde %460 oranında artırdığını görüyoruz. Son döneme baktığımızda ise 2016 yılında Çin'e 170,4 milyar avro ihracat yapan AB'nin 344,6 milyar avro ile en çok ihracat ve ithalatı Çin ile gerçekleştirmesi bu anlamda önem arz etmektedir. AB'nin en önemli ikinci tedarikçisine baktığımızda ise karşımıza ABD çıkmaktadır. AB'ye karşı büyük bir dış ticaret açığı veren ABD başkanı Trump, Obama'nın faaliyete geçirmeye çalıştığı TTIP projesini askıya almıştı.
Çin bir taraftan Güney Çin Denizi bölgesinden enerji ihtiyacını karşılamak için bölgede hakimiyet kurma çabası yürütürken diğer taraftan OBOR projesinin çalışmalarını yürütmeye devam ediyor. Kasım 2015'te Güney Afrika'daki Johannesburg'da düzenlenen son Çin-Afrika İşbirliği Forumu süresince Çin, Afrika'ya 60 milyar $ destek sözü verdiğini düşünürsek Türkiye ile beraber Güney Afrika'nın ismini söylememin nedenini daha iyi anlatmış olurum.
Ekonomi ve ticaret küresel siyasi gündemin temelini oluşturmaktadır. Ekonomik çıkarlar siyaseti etkilerken siyasi iradeler hedefleri doğrultusunda sert veya yumuşak güçlerini kullanarak ülkeler üzerinde baskı oluşturmaya çalışıyorlar. 1980 sonrasında birçok ülkede sermaye gücünü kullanarak kendi kadrolarını oluşturan "şirketokrasi" gücün yer değiştirdiği bugünlerde oluşacak yeni sisteme etki etmeye, varlığını ve gücünü devam ettirmeye çalışmaktadır.