Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.16
Gram Altın
2992.18
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Güç Birliği

Türkiye'nin yakın mazisini, 1960'lı yılların sonu ile 1970'li yılların başlarını hatırlıyorum. Çocuktum ama ülkede olan biteni az çok görebiliyordum. İnsanlarımız umumiyetle yoksul veya orta halliydi. Ama şükür de vardı. En sık duyduğum dua, "Allah devlete millete zeval vermesin"di. Bugün halkımızın refah seviyesi çok daha yüksek. Şükranlarımız da artmalı idarecilere, şükrümüz de Allah'a da ziyadeleşmeli. Zira "Nimet, şükür görmezse gider." buyrulmuştur.

Yollar dar, trafikteki araçlar az, maddiyat zayıf ama bir gönül zenginliği de vardı. Bugün geçmişle mukayese edilemeyecek kadar zenginiz. Yollarımız geniş, araçlarımız bol, maddi refah var. Fatih'ten Fındıkzade'ye kadar yürüdüğüm yolda iki taraflı yüzlerce özel araç görüyorum. Artık hemen herkesin arabası var. Peki ayağımız yerden kesildiği için huzur içinde miyiz? Sitemi, şikayeti bir yana bırakıp bu bolluk ve bereketi görüyor, yüzümüz gülüyor mu?

Kırk yılda bir küçük şehrimize bir gazeteci veya yazar gelir, konferans verirdi. Nasıl da heyecanlanırdık. Ailece koşup Halk Eğitim Merkezi'ni doldurur, büyük dikkat içinde hatibi dinler, anlatılanlardan ders, söylenenlerden ibret çıkarmaya çalışırdık. Bugün adım başı sohbet, konferans, panel ve sempozyum! Bu bereketin farkında mıyız, bu nimeti görüp şükrediyor muyuz? Gidip alimleri, hatipleri, edipleri ve sanatkarları can kulağıyla dinliyor muyuz?

"Bir piyes gelmiş!" dedilerinde nasıl da sevinirdi herkes. Piyesler ilgimizi çekerdi, büyük bir merak ve heyecanla seyrederdik. Tiyatro sevgimizin ilk tohumu ilkokulda atılmıştı ama profesyonelce oyunların sahnelenmesi bambaşkaydı. Hele yerli anlayışımıza, millu00ee duygularımıza hitap edince büyük bir zevk ve istifade ile seyreder, sonra da günler boyu yorumlar yapardık. "Hazret-i Ömer'in Adaleti", "Şeyh Şamil", "Çar Tabancası", "Sultan Abdülhamid" ve diğer oyunlar, zihin dünyamıza yerleşirdi. Hiç unutamazdık. Bugün Necip Fazıl'ın "Reis Bey" isimli muhteşem eseri Şehir Tiyatroları'nda sahneleniyor. Basınımız ne ölçüde ilgili, kaç televizyon bunu haber yaptı. Bu harikulade oyunu kaç aile gidip seyretti? Bir zamanlar "Necip Fazıl'ın oyunları niçin sahnelenmiyor?" diyen sitemkarlar, bugün çoluk çocuklarıyla, dostlarıyla gidip eseri seyrediyor mu? Gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda bu sanat eserinden bahsediliyor mu? Eseri tanıtmak için dertlenen kaç kişi var?

Andığım yıllarda doğru dürüst kitaplarımız yoktu. Sağdan soldan beş on yayınevi kurulmuştu ve onların da neşriyatı son derece zayıftı. Anadolu'da dağıtım yetersizdi. İstanbul'da basılan bir kitap yıllar sonra Anadolu'nun ücra köşelerindeki kitapçılarda bulunabiliyordu. Şimdi yüzlerce hatta binlerce yayınevimiz onbinlerce eseri irfanımıza sunuyor, kültür hayatımıza kazandırıyorlar. Kitapevleri çoğalmış, fuarlar artmıştır. İsteyen yeni çıkan bir kitabı internet marifetiyle kısa sürede edinebiliyor, okuyabiliyor. Bu rahatlığın, kolaylığın, güzelliğin bilincinde olursak belki de o hep bahsettiğimiz, hayalini kurduğumuz medeniyetimizin çizgisine yaklaşabiliriz. Aksi takdirde bundan 40-50 yıl evvel, "Önce Türk müsün, yoksa Müslüman mı?" gibi saçma tartışmalar yaptığımız gibi bugün de "İslamcı mısın, yoksa sadece Müslüman mı?" tarzında garip, anlamsız, faydasız, hayırsız, oyalayıcı münakaşalara devam eder gideriz.

Türkiye büyüyor, ekonomimiz gelişiyor, insanlarımızın morali şükürler olsun yüksek. Birileri halkımızı, aydınlarımızı gereksiz tartışmalarla meşgul etmek istiyor. Sun'i gündemler oluşturmaya çabalıyorlar. Bakıyorum, bazı aklı başında sandığımız köşe yazarları da maşallah hemen o fasit daireye dahil oluyor, sığ mevzuların etrafında dönüp duruyor. Keşke Cemil Meriç'i yeniden okusalar, Sezai Karakoç'a dönseler. Erol Güngör'ü yeniden keşfetseler, u00c2kif'e dönüp baksalar. Merhum u00c2kif, şaheseri Safahat'ta dertlerimizi yazmış, kardeşliği dile getirmiş. Kendisine gösterilen ilgi boş değil. "Bülbül" şairi, derdimizle hemdert, ızdırabımızla muzdarip olmuş, gönüllerde taht kurmuştur.

Güzel işler oluyor. Birileri karamsar tablolar çizebilir, başkası fitne fücur içinde debelenebilir ama Türkiye, aydınlık bir geleceğe doğru yürüyor şükürler olsun. Yedi düvel, süper güçler, Batıdaki emperyalist ülkeler, içerideki hainler elbirliği etmiş, bize hayasızca akında bulunuyor. Ama inadına ekonomimizde kalkınma görülüyor. İktisadu00ee inkişaf aşikar. Kültür sanat hayatımız çok canlı, moraller yüksek! Kim tuzak kurarsa kursun, kim ihanet çemberinden geçerse geçsin, ümidimiz kavidir şükür. Elli yıl önce yetmiş sente muhtaç olan ve bir iğneyi imal edemeyen Türkiye, bugün dünya siyasetinde başaktör. Bu, hepimizi bahtiyar, güçlü ve ümitvar kılmalı. Yaşasın dünyadaki İslam kardeşliği, var olsun mazlum insanların birlikteliği, Türkiye'nin istikbali daha da parlak olacak!