Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Aralık 2019

Görüntümüz artık kimliğimiz değil!

Eskilerde her şey daha kolaydı. Görüntü, şekil, kıyafet az ya da çok bizleri karşımızdaki insana dair fikir sahibi yapıyordu. Ne olduysa oldu, kıyafet/görüntü kişiye ilişkin belirteç olma özelliğini yitirdi.

Oysa eskiden böyle miydi? Birinin bıyıklarından fikrini, giyiminden ideolojisini, hayat standardını, zevkini, ahlaki tutumunu en azından yaklaşık olarak tahmin ederdik.

Bu iyi bir şey miydi yoksa kötü mü bilmiyorum ama emin olduğum, artık kıyafet üzerinden kimlik sağlamasının pek de anlamlı sonuçlar çıkarmadığıdır.

Bunu hızlıca kavramamı sağlamaktaki en büyük pay -hakkını yemeyelim- Müge Anlı oldu. Peşinen söyleyeyim, Müge Anlı programları izleyicisi değilim zaten istesem de nahif bünyem bunu kaldıracak güçte, yapıda değildir!

Müge Hanımın ekran performansı oldukça iyi olmalı ki gerek sosyal medyada gerekse sanal medyada habire maruz kalıyorum. Oradan buradan gözümüze sokulan olaylar, korku/gerilim filmi hissiyatı oluşturan yaşam öyküleri zihnimizdeki insan kodlarını tarumar ediyor.

Kendi halinde, geçim telaşı peşinde, işinde gücünde kılıklı nice insanın birer gerilim filmi karakter gibi medyanın öznesi olması şimdiye dek biriktirdiğimiz tüm dizayn ve kategorize biçimlerimizi tüketiyor.

Sokakta görsek muhterem insan, sevimli dede, yaşlı-mazbut teyze olarak yorumlayacağımız insanların rahatlıkla birkaç sezonluk Hint veya Brezilya dizisi çekmeye yetecek malzeme, karmaşık ve çirkin ilişkiler, tacizler, ihanetler, cinayetler ve daha fazlasına sahip bir öyküyü/trajediyi hayatlarına istiflemelerine şaşırmamak mümkün mü?

Yıpranmış, ütüsüz, özensiz kıyafetleri ya da yaşını başını almış, kemale erdiği düşünülen insanların heva ve heves peşindeki ayarsızlıkları, değerleri yok sayma biçimleri, inanç ve ahlaktan uzak tutumları sade beni mi şaşırtıyor bilemem!

Komşuda rastlasak “teyze” diyerek saygıyla eline eğileceğimiz, markette karşılaşsak “yaşlı amca” muamelesi edeceğimiz adamların sevgililerinin, yasak ilişkilerinin çıkması karşısında neden afalladığımı ben bile anlamıyorum!

On bir yaşımdan bu yana sivil toplumculuk yapan birisi olarak neredeyse on yıldır: “dezavantajlı mahallelerde ahlaki erozyon had safhada, madde satışları fırlamış durumda, fuhuş olabildiğinde yayılmış ve kanıksanmış” diye feveran ederken bunun sonuçlarına tanıklık etmek neden şaşkınlığımı besler?

Yıllardır dezavantajlı bölgelerde değerler eğitimi, inanç, etik, erdem, madde bağımlılığı gibi konularda ciddi ve sistematik bir çalışma planı oluşturulması gerektiğini, aksi takdirde bu bölgelerde gayri ahlaki olaylarda patlama yaşanacağını dillendirmeme rağmen sonuçlara hayret ediyor olmanın manası nedir?

Eğer yerel yönetimler, ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere bu bölgelere ilişkin ciddi bir politika geliştirmezse daha çirkin hadiseler daha sıklıkla hayatımızın içerisinde yer alacak. Henüz ciddiyeti tam olarak anlaşılmamış madde bağımlılığı ise gençlerin dünyasını hızla yok ederken ciddi toplumsal olaylara yol açacak.

Ümidim o ki duyarlı yetki sahipleri konuya eğilir ve sorunun çözümüne ilişkin ciddi çalışmalar başlatırlar. Yoksa hepimizi dejenerasyonun, ahlaki erozyonun yaygınlaşmış zor günleri bekliyor olacak!

Twitter.com/sabihadogann