‘Görünmeyen Üniversite’
Osmanlı münevverleri, âlimleri, mütefekkirleri ve ârifleri, hemen hemen tüm sahalarda meydana gelen çoklu meseleleri aşmanın ideali içinde, farklı çözüm yolları ve önerilerde bulundular.
Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç’un yüksek hikmet ve tefekküründen feyz alan Ersin Nazif Gürdoğan’ın ifadesiyle Türkiye’deki çağdaş yerli ve milli düşünce bir çınar gibidir. Bu çınarın kökleri Necip Fazıl ve Büyük Doğu, gövdesi Sezai Karakoç ve Diriliş ile Nurettin Topçu ve Hareket, dalları Yedi Güzel Adam ve Mavera’dan oluşur.
Çağdaş İslamcı ekollerin önemli bir ayağı olan Mavera dergisinin kurucu ve yazar kadrosu ‘yedi güzel adam’ içerisinden biri olan Ersin Nazif Gürdoğan ve onun klasikleşmiş eseri, Görünmeyen Üniversite geçmiş/kadim ile geleceği/atiyi buluşturması açısından önemlidir.
İlâhi kaynaktan damıtılan hakikat tohumlarını, bu ‘Edebiyatın 68 Kuşağı’nı yetiştiren ruh, görünmeyen üniversitelerin âlim, âkil ve âriflerinin nefesleriyle olgunluğa ulaştırır. (Ersin Nazif Gürdoğan, Görünmeyen Üniversite, İz Yay., 55)
Buhara’dan ve Bağdat’tan gelen irfan ışığı, kadim şehir Peygamber’in (s) müjdesi olan şehre, İstanbul’a düşer. Bu çekim gücü yüksek ışıkla beslenen Mehmed Zahid Kotku, Nakşilik yolunun son büyük temsilcilerinden birisidir. Kapısı ve sofrası herkese açık olan, Kotku, görünmeyen bir üniversite, görünen bir dergâhtır. Eflatun’un kurduğu salt aklın merkezi Akademi’yi, kalple buluşturmaya çalışan Mehmed Zahid Kotku, böylece Görünmeyen Akademi’nin varlığını bize gösterir.
Mütevazı bir Nakşi şeyhi olarak Mehmet Zahid Kotku, bir gönül avcısıdır. Onun mekânında ve menzilinde kanaat vardır, huzursuzluk ve tedirginlik orada vücut bulmaz. Öfkenin yerine sekinet, kulların beğenisi yerine Allah’ın sevgisi ve iç dünyanın zenginliği onun dergâhının güzelliklerindendir. Görünmeyen Üniversite, Zahid Kotku, gönüllerin imarı ile uğraşan bir mimar; edep ve ahlâkı yaşayarak öğreten bir gönül mühendisidir.
Dergâhların kapılarının kilitlenmesiyle Mehmet Zahid Kotku, ‘ruhaniyetli şehir’ Bursa’ya gider. Aziz Mahmut Hüdaî’yi yetiştiren yüce gönüllü Üftade’nin camisinde, vazifeyi uzun yıllar devam ettirir. İstanbul’da Ahmed Ziyaüddün Gümüşhanevî’nin Dergâhında bulunan Abdülaziz Bekkine bulunmaktadır. Üniversite öğrencilerine yüksek lisans ve doktora yapmalarını öğütleyen bir dergâh şeyhi düşünün ki, Nurettin Topçu’nun ruhu onun yanında ıslah ve tımar olur, kemâlata erer, imanla buluşur. Tefekkür dünyasını besleyen yeni bir âkil ve ârif mütefekkir ortaya çıkar.
Her biri açık bir akademi olan Nakşi yolunun rehberleri, İlahî Güç’e sığınarak, Rahman’ın yardımını her daim isterler. Kapıları açık, dışarıda kimseyi bekletmeyen, dertleri paylaşan ve tedavi etmeye çalışan bu ârifler, her sıkıntının çözümünde varlıklarını ortaya koyarlar. Bilgi ve bilgelik iksirini, yanlarına gelenlerle yudumlayan gönül mihmandarları, hakikatin sözcülüğünden başka hiçbir gücün yanında olmazlar. Bu tavırları, onların yollarını ve dergâhlarını büyüterek yeni gönülleri ve kalpleri kazanmalarına zemin hazırlar. Yardımlaşma ve kardeşlik, onlarla somutlaşarak insanî bedende görünür hale gelir.
Kotku’nun sohbeti, İskenderpaşa külliyesinin açık görüş mahfilidir. Sorular ve sorunlar, bu mecliste cevap ve çözümlere kavuşur. Düşünceler ve görüşler, açık bir müzakere halinde sunulur. Karşılıklı bilgi paylaşımı, kırıcı ve yorucu tartışmalar yapılmaksızın sulh ile salaha kavuşur. Bu sohbetlerde ‘yitik cennetin’ bu dünyada değil de, Görünmeyen öteki dünyada olduğu yinelerek hatırlatılır. Böylece “Kotku ekonomik, siyasal ve kültürel boyutlarıyla, hayatı kolaylaştırmanın yolunun, varlığa sevinmeden, yokluğa yerinmeden, yaşamakta olduğunu yaşayışla göstermiştir.” (s.37)
Sohbetin dili sadedir. Dergâh kültüründe sohbette, söz kararında söylenir, ne az ne de fazla kelam yoktur. Hayatın içinden örnekler, anlaşılır ve akılda kalıcı bir şekilde ele alınır. İki dünya, sohbetle zenginleşir. İyilikler, sohbetle özendirilir, kötülükler ise zararlarıyla kötülenir. İkaz, nasihat, tavsiye ve öğüt, sohbetin meyveleridir. Boş durmak, tembellik, hiçbir iş yapmadan miskin miskin oturmak, sohbetin uyarılarıyla hayırlı görülmez. (s.45)
Geniş sohbet halkaları, herkese açık açık öğretim kurumları gibi hizmet verirler. Dergâh kültürü, sohbetle gelişir, insanları eğitir, nefsi güzelleştirir. Dergâhlar, iyilik ve hayırların provasının yapıldığı mekânlardır.
Sohbetin dilinde, ayet ve hadisler ana merkezdedir. Bütün düşünceler ve fikirlerin kaynağı, sohbet ortamında, Kur’ân ve Hadis’tir. İskenderpaşa geleneğinde Hadisler Deryası’na seyahat vardır. Ramuzu’l-Ehâdis, yaşanabilir bir hayatın resmini, inananlara gösterir. Sohbetin mevzuları, Gümühanevî’nin derlediği, Bekkine’nin tercüme ettiği bu hadis külliyatından çıkarılır. Hayatı kolaylaştırmak ve güzelleştirmek için, Ramuzu’l-Ehâdis, Kur’ân’dan sonra hadis külliyatıyla birlikte, en önemli sohbet kitabıdır.
Nazif Gürdoğan’ın ifadesiyle “Kotku’nun çevresindeki sevgi halkası, ömrünün son yıllarını geçirdiği İskenderpaşa Camisi’nde dalga dalga büyümeye devam etmiştir. O çevresindeki arkadaşlıkların kardeşliğe dönüştüğü, yardımlaşmanın doruk noktasına ulaştığı, sevgi ve saygı bağlarının sürekli olarak güçlendirildiği, dostluğun en güzel örneklerinin verildiği bir çekim alanını oluşturmuştur. Onun yolundan giden Esad Coşan ve ardından gelenlerle, İstanbul’un Görünmeyen Üniversitesinin geleneği, Avustralya’dan Amerika’ya kadar, bütün dünyaya taşınmıştır. İskenderpaşa halkası, değişik alanlardaki çalışmalarını, daha da genişleterek başarıyla sürdürmektedir. … ziyareti önleyen, dostlukları örseleyen, yalnızlığı ve tedirginliği büyüten bir ülke büyüklüğündeki İstanbul’da, İskenderpaşa Camisi, kalabalığın ortasında, ancak büyük şehrin gürültüsünden uzak, dostluğun ve kardeşliğin açık üniversitesi olmuştur.” (s.34)
Görünmeyen Üniversite Mehmed Zahid Kotku, yardımlaşma ve dayanışmayı teşvik ederken, bir yandan da, bilim ve teknolojik gelişmelerinin kazanımlarının peşindedir. Bu vesileyle Necmettin Erbakan ve Sabahattin Zaim’le birlikte Gümüş Motor’un kurulmasını teşvik eder. Sanayi kuruluşunun ortaya çıkmasında Kotku, sürekli destekleyici ve teşvik edicidir.
Sonuç olarak dergâh kültürü, İstanbul’da Görünmeyen Üniversite’yi ihya etmiştir. Bu kutlu ilim, hikmet ve irfan merkezini Mehmet Zahid Kotku’yla simgeleşmektedir. O, Anadolu insanın geçmişinden hareketle, yaşadığı zamandaki ıslahını gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Kotku, asıl amacın, dünyevî ve görünen geleceğe hazırlanmakla sınırlı olmadığını, ebedî hayatı da kapsadığının altına çizmektedir.