Görünen köy
Allah aşkına her şey ayan beyan cascavlak ortada değil mi de insan üç maymun oyunu ile oyalanmaya devam ediyor. Soyu sopu bozuk medyanın ahlak ve namustan yoksun arenasında şeşi beş gösteren, dulu kız olarak satan soysuzların oyununa neden ikide bir geliyoruz?
Bu duruşta hainlik yoksa saflık ve akıl dışılık olmalı diye düşünenlerdenim.
Düşünenlerdenim diyorum.
Çünkü başka bir hinlik aklıma gelmiyor. Hem devletini milletini memleketini sevecek hem de üç kuruş etmezlere memleketini satacaksın.
Nedir şu son günlerde yaşadıklarımız ve yaşatıldıklarımız?
Okyanusun ötesinden bidon kafa ve avenesi daha ötmeye başlamadan bizdeki tilkiler gözlerini ve kulaklarını dört açarak emir beklemeye başlamanın provasını yapıyor. Provanın seçildiği yer öyle bir yer ki, ülkemizin gözdesi geleceğimizin teminatı ilim ve irfan yuvası can evimiz.
Görünen köy kılavuz istemez.
Eğip bükmeye amalı mamalı lakinli cümlelere milletimizin karnı tok.
Hem de tıka basa da dolu.
Osmanlı dedelerimize bu dünyayı dar eden ve onların en doğal hakkı olan yaşama hakkını bile elinden alan zihniyetin ürünü bu tokluk.
O günden bugüne yaşanmışlıklar ve atlatılan badireler milletimizin kahır ekseriyeti tarafından bilinir olmasından dolayı bu tokluk.
Bu toklukta 27 Mayıslar, 31 Martlar, 12 Eylüller, 28 Şubatlar, 27 Nisanlar ve 15 Temmuzların milletimizin hafizasına kazınmış aldatılmışlıkları ve travmaları var.
Hürriyet ve demokrasi adına yapılan benzer her türlü eylemler nerden kimden gelirse gelsin göğsünü siper etmeyi şeref olarak gören milletimiz, gezi zekâlı, kaz kafalı güruhun ara sıra çıkardığı hav hav seslerine de hoşt hoşt diyerek şerre fırsat vermemiş ve vermeyecektir.
Milletin duruşunun bu olduğu bilindiği halde defalarca tekrarlanıp fiyasko ile neticelenmesine rağmen Boğaziçi üniversitemizde üç beş çapulcunun son günlerde yediği herzeyi nasıl ve ne ile açıklamalıyız.
Görünen köy kılavuz istemez elbette ancak devletimiz bir kere daha kendine yakışanı yaparak buradan size bir kemik çıkmaz dağılın bre densizler dedi diye Amerika'dan Avrupa'dan ağababalar hemen harekete geçip o..plarımıza toplarımıza dokunmayın zırvaları ile hak hukuk demokrasi gibi kutsal kelimeleri ağızlarında sakız yaptıklarını görünce bir kez daha görünen köyün klavuz istemeyeceğini anlamış oldum.
Sevgili gençler bende sizlerin geçtiği sıralardan geçtim. Sizin yaşlarınızda iken bende bazı şeyleri göremiyordum. Ülkemizin gayya çukuruna itildiği seksenli yıllarda İstanbul tıp fakültesinde öğrenci idim. Yaşadıklarımdan birkaç örnek vermek istiyorum
Meydanda fol ve yumurta olmadığı halde bir bakarsın sınıfın ortası savaş alanı. Dersin tam ortasında bizim sınıftan olmadığı için tanımadığım birkaç kişi gelir ortalığı toz duman karmakarışık hale getirir ve gözden kaybolur. Kaybolur kaybolmasına da ne ders kalır ne hoca. O yıllarda medyanın soyu sopu bugünkü kadar bozuk değildi ama fısıltı gazetesinden hemen Beyazıt’taki merkez binada ölenler yaralananlar olmuş haberini alırdık.
Ülkemizde henüz televizyon yayınları yeterli olmadığı için akşam olanı biteni ayrıntılı bir şekilde radyodan dinlerdik. Olayların öbeğinde o yıllarda Ortadoğu ve İstanbul teknik vardı.
O yıllarda devletimiz şimdiki gibi güçlü kuvvetli ve kudretli değildi. Polis öğretmen ve hatta tüm devlet erkânı ikiye üçe bölünmüş ve hak aramak şöyle dursun canını kurtardığına şükrederdin.
Fazlası var elbette ancak bu kadarı ile iktifa ederek makalemi sonlandırmak istiyorum.
Sevgili gençler siz siz olun yaşınızdan kaynaklı dolduruşlara gelmeyin. Birileri her daim kullanacak piyon arar kolay piyon olmayın.
Malum zihniyetin bozuk plaklarını dinlemeyin.
Bu zihniyetin genetik kodlarında hastalık var.
Devletimiz eski devlet değil.
Türkiye’miz eski Türkiye değil.
Bakmayın siz onların demokrasi hürriyet hak hukuk havariliğine.
Buldukları ilk fırsatta dinimiz milliyetimiz birlik ve bütünlüğümüz ile yeniden uğraşmaya başlarlar. Can çıkmadan huy çıkmaz. Kedinin namusu ciğeri görene kadar gibi atasözlerine onlarcasını daha ilave edebilirim.
Devlet varsa millet vardır.
Sağlık ve mutluluk dileklerimle.
