Dolar (USD)
34.49
Euro (EUR)
36.40
Gram Altın
2957.51
BIST 100
9352.2
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Görmek acıyı kanatsın

Öyle bir kanat çırpacaktım ki

Gökler umut yüklenecek

Yağmurlar sabır...

Ezilirken yer ‘’Görmek acıyı kanatsın! Alıştırmasın’’

Gazze’nin acısıyla kıvranırken yüreklerimiz, sessizliğe ram olmuş dünyanın, alıştığı ahvale kırgınlıktır, kızgınlıktır, çığlıktır bu satırlar…

YAŞAMAK Kİ; NAHİFCE BİR PARMAK İZİ BIRAKIP ÇEKİLMEKTİ

DELMEDEN DÜNYAYI!

Denge bozulduğu anda da imtihan gereği! Kolları sıvayıp en küçük adımı bile önemseyerek yola koyulmalıydı insan.

Boynumuza dolaşmış prangalar var

Rüzgârımız açacaktır tel tel dolaşıkları

Tutuşan Filistin! Tutuşan yüreğim …

Tutuşan yüreğimize çare; el ele tutuşmak, bir duvarın tuğlaları gibi olmak değil miydi? Tutuştukça bir olan, bin olan...Eller sadece tutmaz, kavramaz, eller de kanatlanır, kanatanları kanatmak için. Tiyatral gösterilerden,’’ biz de bir şeyler dedik’’ demeçlerinden, kınamalarından uzak kenetli olmalı değil miydik? Cennete susayan bir avuç Müslümanın bizlere şahitlik etmesi ahirette; bir onur değil miydi?

Yavrucaklar ölürken, yağmalanırken coğrafyalar, kadınların iffetine dokunulurken ellerin ayakların, zihinlerin, kalplerin görevi kat kat artmıyor muydu? Zihnimdeki bu soruları bireysele indirgediğimde Bursa’da, Gazze için tek başına nöbet tutan Cahit Gül ağabeyimiz aklıma geliyor. Tekil, çoğul, toplumsal, ulusal çokça şey yapabilecekken susmak, susa kalmak. Ve izlediklerine alışmak. Acı veren kendi vicdanlarımızdaki ses…

Merhametliydik. Nice insan var bu hasleti kaybetmeyen. Dünyanın dört bir yanında vardı. Savaşın çocuklarına gözyaşı döken. Gelecek nesiller için iyi işler yapmalı idik, sonsuz bir gayretle. Herkes kendi ruhunda, elinde avcunda olanı ardına koymadan…

Bizden bunu bekliyordu Rabbimiz, imtihan gereği düzeltmeyi. Şahitliğimizi artırıp hiçbir şey yapmıyor isek bunlardı bize vebal olan…Karanlığın içinden kaç tel aydınlık ayırdığımızdı bize mesuliyet olan.

Şahitliğimiz arttı

Gök demir /Yer pas yağanla ...

Ne elimiz düzeltebiliyor/Ne kalem ...

Dilimiz ki suskun

Buğuz ettiğimiz hal-i ahval

Zayıf imanın sedası mı? Demekten alamıyorum kendimi.

Toprak vatan terkedilemez. Uğrunda can vermek şiarımız olmuştur. Atalarımızın kanlarıyla suladığı topraklar İstiklal Marşı’mızda satır satır işlenmiştir. Filistin halkı da bunu bize canlı canlı göstermiştir. Vatan savunulurken ölüm pahasına acziyetin olmadığını. Gelen ölümün şehadet olduğunu. Bu ölümlerin imanı olduğunu göstermiştir, göstermeye devam ediyor.

Şehrimize gelen Filistinli kardeşimize şöyle bir soru yönelttim.

‘’ Yardımlar, yürüyüşler yapıyoruz. En mühimi boykot. Ve çokça duamız var sizin için. Ama içimin yangınını söndürmek için ne yapmalıyım bunlar bana yetmiyor ben bir öğretmenim, çocukların kan revan halleri, gözyaşları ve korkuları kalbimi dağlıyor ‘’ dediğimde bana güç veren şu cevap geldi:

‘’Madem ki bir öğretmensiniz sizin bu ümmete katacağınız en önemli şey; sevgi barış merhamet üzere, sağlam nesiller yetiştirmeniz.’’ Bu inanç ve ahlakla insan yetiştirme gayretinde olan kalbim mutmain olmuştu. Gayretime sonsuz gayret eklemeye yeniden söz verdim.

Unutmak insanidir fakat unutmaktan korkmadığımız değerlerle imtihan olursak çetindir.

Bir bayram yolculuğuna çıktığını sanan belki de en yeni elbise ve ayakkabıları giydirilerek evinin bahçesine ‘elveda’ diyen çocuklar vardı.

Belki de evinden eser kalmamış yalın ayakla şehrine dönüp dönüp bakan ama çıkmak zorunda kalan kadınlar vardı.

Görmek acıyı kanatmalı ruhumuza işlemeli, bir şeyler yaptırmalı, alıştırmamalı.

Biz fotoğraflara bakarken, TV’den izlerken önce nefsimizde acının derunini yaşamalıydık düz bir seyirci olmadan. Yapacaklarımızı da göz ardı etmemeliydik…

Gözyaşı yakarsa, yakarken bir eyleme vesile olursa ateşleri söndürür.