Dolar (USD)
34.59
Euro (EUR)
36.27
Gram Altın
2987.98
BIST 100
9645.43
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Aralık 2018

''Gönüllü Piyonlar''

DEAŞ bahanesi ile süregiden Suriye tiyatrosunda Fırat’ın doğusunda oluşturulan terör yuvasına müdahale kararlılığımız, 10 bin 765 km uzaktan gelip milyonlarca dolar masraf ederek, tırlar dolusu silah ve binlerce asker getirerek, “Suriye halkının özgürlüğünü ve bölgenin istikrarını sağlamak istiyoruz” içerikli ABD fıkrasının hedeflenen sonucunu engellemek için çok önemli...

Birinci Dünya Savaşı sonrası ellerine aldıkları cetvellerle çizdikleri sınırlar sayesinde farklı etnik köken ve mezhepleri istedikleri sınırlara hapseden “Batı”, dilediği zaman kaşıdığı bu demografi sayesinde bölgeyi daimi bir kaos içerisinde tutmayı başardı. Burada temel amaç şüphesiz İsrail’in elini rahatlatmak, varlığını korumasını ve geliştirmesini sağlamak olmakla birlikte, bölgenin toprak altı zenginliklerinden de en üst derece faydalanmaktı. Gelinen noktada ABD’nin başını çektiği sözde “medeniyet koalisyonu” kendi menfaatlerini önceleyen planlarında bölge ülkelerini de “hizaya getirmiş” durumdalar. Bölgeye baktığımızda Suudi Arabistan, Irak, Ürdün, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, büyük ölçüde Lübnan’ın ve diğer körfez ülkelerinin yönetimleri varılmak istenilen hedefe hizmet edecek şekilde dizayn edilmiş durumda...

Planın son aşaması belirgin şekilde ortadadır ki; bu son aşamada hedefler İran ve Türkiye’dir. Bu noktada Suriye kritik öneme sahiptir. “Oyun kurucular”a göre, öncelikle İran’ın Akdeniz’e çıkışının tamamen imkansız hale getirilmesi için Suriye; Kürt, Sünni ve Nusayri olarak en az üçe bölünmelidir. Bu bölünme öncelikle özerk bölgeler olarak varlığına başlayıp orta ve uzun vadede birer bağımsız ülke kimliğine büründürülmek istenmektedir. Suriye’den sonra veya eş zamanlı olarak ise İran ve Türkiye’nin kaos ortamına sürüklenmesi ve ulus devlet yapılarının zayıflatılması gerekmektedir.

Suriye’nin kuzeyinde, DEAŞ tiyatrosu ile semirtilen sözde Kürt, aslında terör bölgesi, ilk olarak yeni yazılması planlanan Suriye anayasasında alınacak bir özerklik ile tamamen meşrulaştırılmak, daha sonra ise yine orta vadede belki IBKY ile de birleştirilerek bağımsız bir sözde Kürt devleti kurulmak istenmektedir.

Bir ayrıntıya daha dikkat çekmek gerekiyor. Başta Suudi Arabistan olmak üzere BAE ve çeşitli körfez ülkelerinin söz konusu PKK/YPG terör bölgesine son dönemde artan ilgisi tesadüf değildir. ABD, bölgenin masraflarını bu ülkelere ihale ederken aynı zamanda vekalet savaşlarında kullandığı terör örgütünün hamiliğini de vekil ülkelere teslim etmektedir. Dizayn edilen bu hamiliğin bir amacı da mezhep savaşlarının da fitilini ateşleyecek olan Suudi Arabistan-İran savaşı için hazırlıktır. PKK/YPG, Suriye’de varlığını meşrulaştırırsa bir sonraki aşamada İran ile çatışmalarda kullanılacaktır. Bu tahmini adım İran’ın Akdeniz’le irtibatının tamamen kesilmesi hedefi ile doğrudan örtüşmektedir.

Özetle; bugün bölgedeki hiç bir gelişmeyi birbirinden farklı okumak mümkün değildir. Yemen Savaşı’ndan, Akdeniz rezervlerine, İran ambargolarından, Suriye’de yaşanan tüm gelişmelere hatta hatta Ukranya-Rusya geriliminden, Yunanistan’ın 12 mil çıkışına kadar tüm olaylar girift haldedir.

Bu kadar devşirilmiş bölgesel yönetim varken oyunu bozmak şüphesiz hiç kolay değildir. Ancak Fırat’ın doğusu-batısı fark etmez, Suriye’de bir terör devleti planını bozmak şu aşamada çok önemli ve değerlidir. ABD’nin tavrının değişeceğini beklemek büyük bir yanılgı olacağından yeni oyalama süreçlerine müsaade etmeden plan içerisinde gönüllü piyon olmayı onur sayan PKK/YPG teröristleri ve devşirilmiş bölgesel yönetimlerin hayalleri toprağa gömülmelidir.