'Gönüller Sultanı' tekbirlerle uğurlandı
Günlerden 23 Haziran (24 Zilkâde 1443)
Perşembe’ydi... Semadan bir melek süzülüyordu... Aziz misafirin ruhunu
istiyordu... O da, emaneti itirazsızca teslim ediyordu...
93 yıllık mücadele, çile dolu ömür
mühürleniyor; ölümsüz bir hayat başlıyordu. Bütün sosyal ve görsel medya gece
saat 01.50’deson dakika haberi olarak “ömrünü
Kur’an ve Sünnet’e adayan Allah dostu Mahmûd Ustaosmanoğlu”nun vefatını
veriyordu...
Bu vuslat sadece İsmailağa (Çarşamba)
Cemaati’ni değil, bütün Ümmet-i Muhammed’i derinden sarsıyordu. Hocaefendi
sevenlerine en zor zamanlarda metaneti öğretmişti, hiç kimse de isyan
etmiyordu. Sadece hüzün yüklü gözyaşlarını rahmet olsun diye akıtıyordu.
*
Şebi Arûs gecesinde zaman akıyor,
vuslat için hazırlıklar yapılıyordu. Gün Cum’a vaktine evrilirken, Fatih Camii
sabah namazına her zamankinden başka bir hâlle erişiyordu.
Allahû Ekber!..
Atan şafakla birlikte Macar Kardeşler,
Fevzipaşa, Halıcılar, Akdeniz, Karadeniz, Yavuz Selim Caddeleri’nden yatağını
bulmuş nehir misali insan seli akıyordu. Fatih Camii’ne çıkan bütün cadde ve
sokaklarda olağanüstü hâle bürünüyordu. Bu olağanüstü hâl, tıpkı Üstad Necip
Fazıl Kısakürek, Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Millî Görüş Lideri Prof. Dr.
Necmeddin Erbakan’ın vuslatındaki gibi bir kez daha tekerrür ediyordu.
*
Vakit zevâle ererken, güneşin yakışına
aldırış etmeyen cemaat Dersaadet’in camilerinden yükselen salalar eşliğinde
Fatihalarla, Yâsinlerle, tekbirler, salavatlarla, tesbihatlarla sükût
ediyordu. Cum’a namazı edâ ediliyor, helallik vakti geliyordu...
“Ömrünü
Kur’an ve Sünnet’e adayan Allah dostu” Beykoz Yavuz Selim Mahallesi’ndeki
evinin önünde helallik alınmasının ardından geriye dönüşü olmayan yolculuğa
çıkıyor; bir tarafta dualar okunurken, bir tarafta ruh şâd olmuş bedeni
seyrediyordu...
İstanbul kendine sığmıyor, Fevzipaşa’dan,
Malta’dan, Darrüşşafaka’dan, Haliç’ten, Vatan’dan dahası surlardan taşıyordu.
Şarktan, garbtan, şimaldan cenupdan gelenler Fatih’in mekânındaki “Ömrünü Kur’an ve Sünnet’e adayan Allah
dostu”nu soruyordu. Aziz misafir ise musalla taşında yatıyordu. Her zamanki
gibi yine en önde duruyordu. Fakat bu defa yanında duran milyonlara
suskunluğuyla ders veriyordu.
O susuyordu; hafızlar konuşuyordu...
O susuyordu; şâhidler konuşuyordu...
O susuyordu; tekbirler, salavatlar,
dualar konuşuyordu...
O susuyordu; Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’ın, Numan Kurtulmuş’un, Süleyman Soylu’nun, Mustafa Varank’ın, O
susuyordu; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Numan Kurtulmuş’un, Süleyman
Soylu’nun, Mustafa Varank’ın, Ahmet Davutoğlu’nun, Ali Muhyiddin
el-Karadaği’nin, Ahmet Ustaosmanoğlu’nun, Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu’nun, Ali
Rıza Ustaosmanoğlu, Mahmud Eren’in, Ahmet Mahmut Ünlü’nün yüreklerinden
katreler damlıyordu.
Ahmet Ustaosmanoğlu Hocaefendi, aziz
misafirin önünde “er kişi niyetine”
diyordu; milyonlar kıbleye yöneliyordu. Hocaefendi helallik istiyordu; milyonlar
“helal olsun”la semayı inletiyordu.
Sevenleri, “o son nefesine kadar
canıyla, malıyla cihad etti” diyordu; insanlık şahidlik ediyordu.
Fatih Camii’nde tekbirler yükseliyor;
“Gönüller Sultanı”nın gönlüne
dokunduğu milyonlar omuz veriyordu. Cumhurbaşkanından bakanlara, siyasi parti
liderlerindenmilletvekillerine, belediye reislerinden bürokratlara kadar herkes
özlenen tabloyu Mahmûd Ustaosmanoğlu
Hocaefendi’nin sayesinde bir kez daha sergiliyordu.
Tekbirler aziz misafir için
yükseliyor; gözyaşları Asya’yı, Afrika’yı Ortadoğu’yu, Balkanları, Malta’yı,
Fevzipaşa’yı, Halıcıları, Akdeniz’i, Vatan’ı, Edirnekapı’yı dahası İslâm
coğrafyasını ıslatıyordu. Caddeler, sokaklar mahşer yerine dönüyordu. İstanbul,
uzun bir süreden sonra ilk defa böyle bir insan seli görüyordu.
Aziz misafir, “tekbirler”le, Fatih Sultan Mehmed’in huzurundan Malta, Yavuz Selim,
Atikali, Karagümrük, Edirnekapı’dan geçerek, mürşidi Ahıskalı Ali Haydar
Efendi’nin medfun bulunduğu Sakızağacı Şehitliği’ne ulaşıyordu.
Telkinler verilirken, “Allah dostu”nu hasretle bekleyenler “hoş geldin aziz misafir” diyordu.Aziz
misafir sonu olan bir dünyadan, sonsuzluğun kapısını aralıyordu. Bütün hüzün ve
dahi acıları diniyordu.
Makâmı âlî, mekânı Cennet olsun.
***
MAHMÛD USTAOSMANOĞLU KİMDİR?
Mahmûd Ustaosmanoğlu, 1929 yılında
Trabzon’un Of ilçesine bağlı Tavşanlı köyünde dünyaya geldi. genç yaşta
etraftaki köylerin hocalarından ders aldı. 16 yaşında icazet aldıktan sonra
köyünde ders vermeye başladı. 1951 yılı Ramazan ayında, Sivas ili Divriği
ilçesine vâiz olarak atandı.
1952 yılında mürşidi Ahıskalı Ali Haydar
Efendi ile tanıştı. Askerlik dönüşünde Ali Haydar Efendi tarafından İsmailağa
Camii’nde imamlık yapması üzerine davet aldı. 1954 yılında İsmailağa Camii’nde
imamlık görevine başlayan Ustaosmanoğlu, bu görevini 1996 yılında emekli olana
kadar sürdürdü. 2010 yılında İstanbul’da düzenlenen “Uluslararası İnsanlığa Hizmet Sempozyumu”ndan sonra kendisine “İslâm’a Üstün Hizmet” ödülü verildi.
Nakşibendi Tarikatı’nın İsmailağa
Cemaat şeyhi olan Mahmûd Ustaosmanoğlu, böbrek rahatsızlığı nedeniyle tedavi
gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu. 93 yaşında vefat eden din âlimi
Mahmûd Ustaosmanoğlu, son yolculuğuna 3 milyon civarındaki seveni tarafından uğurlandı.