Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.62
Gram Altın
2493.15
BIST 100
9524.59
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Eylül 2020

Gönülden başlamalı…

Dünyayı fethedemeyebilirsiniz. Kimsenin kimseden böyle bir beklentisi de yok; lakinher biri bir âlem ve bir dünya olan insanın gönlüne bir sevda dikerek orayı fethetmek mümkündür. Görüştüklerimize, beraber çalıştıklarımıza, hizmet ettiklerimize, dost ve arkadaşlarımıza kalbimizin kapılarını açabilir, gönlümüzü insanlara yurt kılabiliriz. Çağın popüler menfaat kültürü baskısı altında her hâliyle metaılaşan insanın asırlık yorgunluğunu böylesi bir temayülle dinlendirebiliriz. Yani menfaatine mürit olan insanın kalbinde bir ışık yakmak mümkün ve iman ehli her er kişinin vazifesidir bu hüküm.

Neredeyse tüm muhabbetler gırtlaktan yukarı bu aralar. Lafı nasıl dolandırırım da asli talebime gelirim derdinde insan. Hissiyata hassasiyeti katletmenin filmini her an izlemekten usandık bıktık yahu. Kalbi yani hasbi iki kelama ömrümüzü bırakma hasretindeyiz. Tamam yaşamı idame için ekmek de gerek; ama ekmeğin kokusunu hissetmek gerek.

Derdin derununda aramalı dermanın esrarlı formülünü. Gönüller fethetmeyi kendimize vazife kılarsak şayet, açılacak olan kapıların sayısını tutmak için sayı saymayı yeniden öğrenmek gerekecektir. Öylesi bir coğrafyadayız ki, öylesi bir havanın teneffüsündeyiz ki, mirasını devraldığımız coğrafyanın büyüklüğünü bir idrak edebilsek öylesi fetihlere fatih oluruz ki, akıl akla hayret edercesine. Bize düşen elif ba’dan başlamalı, gönül denen mabetten yani. Gönülde İbrahim vardır, İsmail ve İshak vardır. Gönülde İsa ve Musa vardır. Gönülde Muhammed Mustafa Yârdır. (SAV) Gönül! Ya gönül! Ey gönül…

Büyük fatihlerin serdarı olmak mümkündür. Kendinden büyük hayaller kuracaksın; lakin önce kendinin serhadı olacaksın, içindeki ‘ene’yi gömünce ancak. Şöyle bir silkelemeli bazan insan ömrünü, ömrünün umudunu bir tartmalı evvelden insan. Neye tâlibiz, neye gayrette ve neyin hayretinde eriyor zaman, aslında esasında ömür denen sermaye ne asıl ve nasıl…

Dünyanın bütün kavga ve kaygıları sözüm ona hürriyet için, ya ruhların esaretine ne demeli. İki kelamın yok mu ey ademoğlu, içimizin en içine ebeden mahpus olduğumuz sonsuz istek ve sınırsız arzularımızın tevkifinden her an özgürlük mahrumu olduğumuzu ne an bileceğiz, bize bu hakikati kim bildirecek…

Bir sırrım var kendime ifşa etmekten korktuğum. Bir derdim var dermanını bulmaktan çekindiğim, çekildiğim. Gâyemin gayretine set çekiyorum. Hâlimin hâlsizliğine su veriyorum. Toğrağını döktüğün mezar senindir a can. Teneşirden sızan su sensizliğin, musalla sessizliğindir. Bir şeb-i arusun arefesindesin ya beşer. Hal böyleyken sen ebediyyet ikliminin fethine adaysın, tefekkürün emeğiyle, tevekkülün ikramıyle…

Hadi lütfen dönesin kendine. Kendi kendine. Varoluşun fethinde dalgalanan sancağın esrarında bir ümit var. Göndere çekilip seni dâim bekleyen umudun cihadındaki mühür senin olmalı. Gönülden başlamalı, ta en derininden ta tüm dehlizlerinden. Gönül denen mabedin varisisin sen.

Sen… Bu coğrafyanın ışığısın sen. Popülaritenin zehrine yenik düşecek o kurban sen değilsin, çağın vebasından bütün kurbanları engelleyecek olan sensin sen ey ülkemizin ülküsünün vârisi…Gönülden başlamalı, tarifsiz bir ümit ve gayret ile.