Gönül Terazisi
İçinin huzurlu ve sıkıntıdan uzak kalması, gönül açmakla olur. O zaman mutluluk verici şeyler iç sıkıntıları giderir, ruhu ve bedeni ferahlatır; beşeri, gönül insanı yapar. Şer olaylar, hoşgörü sahibinin rızasıyla hayra çevrilir.
Alçak gönüllü tevazu sahiplerine gelince, onlar bütün insanların gönüllerini hoş tutmaya bakarlar. Kendilerini üstünlük ve gururun iticiliğinden korurlar. Güzel söyler ve güzel davranırlar, kırgınlıkları gidererek, gönülleri sevindirirler. Çünkü onlar, kalpleri temiz, gönülleri sıcak ve samimi Allah dostlarıdır. Küsmek, darılmak ve gücenmek, onların kalplerinde yer bulmaz/tutmaz.
Gönül borcu, bütün borçların en ağırıdır. İyilikler karşısında kendisini borçlu hissetmek, minnet(tarlık) göstergesidir. O zaman gönüllere dayanmak gerekir. Düşünmek ve hatırlamak, iyilikler karşısında yeni hayırların kapısını açacaktır. Bu vakit, gönüllere girme zamanıdır.
Gönül evine girmek, ‘yürek devleti’ni kurmaktır. Gönül gözü, yürek devletinin anahtarıdır. Gönül adamı, temiz kalbiyle yürek devletinin gönül eridir. O, gönülleri gözetir, yürekleri şenlendirir, aklı kalpten koparmaz/ayırmaz.
Sezgi ve basiret, gönül gözetmekle elde edilir. Yürekten gelerek sevmek ve saymak, gönül hoşnutluğunun işaretidir. Gönül hoşluğuyla amelleri ve iyilikleri yapmak gönül kandilini yakmak demektir. Bu kandilin yakıtı ise, aşktır, sevgidir.
‘Gönül kimi severse güzel odur.’ Gönlün sevdiği güzellik, aşkın samimiyetiyle ölçülür. Aşkın kıymeti, gönül terazisiyle ölçülür. Bu terazi, sevindirmek ve sevilmekle dengelenir. Aşk, şevk ve heyecan gönülleri hareketlendirir ve imar eder. Neticede huzurlu bir toplum inşa edilir ve oranın insanları en yüksek mutluluğu elde ederler/yaşarlar.
İki cihan mutluluğunu bulmak da, gönül rızasıyla gerçekleşir. Hiçbir baskı ve tesir altında kalmadan severek isteyerek gönüller vermek istikametin işaretidir. Bunun sonucunda gönül huzur ve rahatlığıyla keder ve sıkıntılar sona erer. Mutluluğun gerçekleştiği gönül devleti, söz ve davranışla sevindirerek ve iltifat ederek inşa edilir.
Ancak gönül dilini kullanmayan kalpleri pas tutanlar ise, karanlığın ve karamsarlığın soğuk yüzüyle bakarlar. Onların baskı ve zulümleri gönülleri yıkar, kalpleri kırar. Gücendirmek, üzmek, gönül yıkmak, gönlü kapalı olanların fiilleridir. Onların kalpleri ve gönülleri keder, tasa ve vesveseyle kaskatı kesilmiştir. Katı kalpliler, kasavet vermek ve ruhu daraltmakla gönüllere acı ve ıstırap taşırlar.
Halbuki gönül kuşunun taşıdığı aşk ilacı, rahmetin habercisi olmaktadır. Birbirinin yareni olan gönültaşlar, yakın dost ve ahbaplığı birbirine taşıyan yürekli sevgi ve merhamet insanlarıdır. Bu insanların lisanı, gönül dilidir.
Kelimeler ve cümleler, gönül âlemini anlatamaz. Gönülden gönüle giden yol, yaşanan ama ifade edilemeyen muhabbet diliyle inşa edilir. Hakikatte bu dil, âriflerin ve âşıkların dilidir.
Sahtelik ve gösterişin olmadığı görünmeyen âlemin sâkinleri, sükunetin dilini kullanır. Sükûnet ise, kalbi ve gönlü diriltir. Görünen madde âlemi ise, geride gönülleri boşaltarak dünyeviliği kalplere doldurur. Gönlü ve kalbi boşalan kimse, umutsuzluğa düşer ve yalnızlaş(tır)ır.
Gönüllerin buluşması, tevhidin bereketidir. Kalpler, gönüllerin tevhidiyle birleşir. Nifak ve fitne, bir olan yüreklerde barınmaz. Farklı bedenler, bir tek kalp gibi çarptığında vahdet gerçekleşmektedir.
Kâdir olan Hakk’tan başka, hiçbir güç ve kudret bir olan bu toplumu/ümmeti bölemez ve parçalayamaz. Allah’ın ipi, akıl, kalp ve gönülleri birleştiren ilahî bağdır. Bu bağ, madde ile manayı, ruh ile bedeni birleştiren ilahî kenetlenmeyi (tevhidi) ifade etmektedir.
Hâsılı, gönülleri ayrıştırmadan birleştirmek, tevhid ve vahdet toplumunun vasfıdır. Böylece gönül ve kalpler bir olarak Vahdaniyetin insan ve toplumdaki tezahürleri haline gelir.