Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2418.47
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

26 Nisan 2021

Gönül dilinin Pîri: Yûnus bize ne söyler?

(Doç. Dr. Mustafa Uğurlu ARSLAN)

Ben gelmedim dava için benim işim sevi için

Dostun evi gönüllerdir gönüller yapmaya geldim (Yûnus Emre)


Asırlardır adından çokça bahsedilen, sesi bize ulaşan, devrindeki beylerin, ağaların isimleri unutulduğu halde adı gönülden gönüle erişen bir Yûnus. “Neydi Yûnus’un çilesi? Bu manevî gücü nereden almaktaydı? Yunus’un çağları aşan mesajı nedir? Antik çağın şair filozoflarından Empedokles, aşkı felsefesinin temeline yerleştirir. Aşk bir vuslat prensibidir, nefret ise ayrılık. Daha açık bir deyişle, sevgiden barışa kadar bütün birleşmeler aşkın, öfkeden, kinden, sevgisizlikten savaşa kadar bütün ayrılıklar ise nefretin eseridir.

XII. yüzyıldan itibaren dünyada nefret hükmünü yürütmeye başlamış, Endülüs; İspanyollar tarafından, Orta Asya ise Moğollar tarafından altüst edilmektedir. Her türlü fikrin rahatça gelişip serpilebildiği, her ırktan, her dinden ve mezhepten insanların bir arada ve huzur içinde yaşayabildikleri Anadolu ise, Selçuklu hakimiyetinde bir barış ülkesi ve cazibe merkezi olma hüviyetini henüz korumaktadır. Endülüs'te doğup büyüyen Muhyiddin İbnü'l-Arabî bile bu cazibeye kapılarak soluğu Anadolu'da alır. Yıl 1243... Kösedağ'da uğranılan yenilgi, Selçuklu ihtişamına son vermiş ve artık Anadolu Moğol zulmü, veraset kavgaları ve iç isyanlarla cehenneme dönmüş, trajik bir parçalanmışlığa doğru sürüklenmeye başlamıştır. O yıllarda Konya'da, Anadolu'da yaşanan kargaşayı sevgi, hoşgörü ve uzlaşma yoluyla aşmaya çalışan, din, dil, ırk farkı gözetmeksizin bütün insanları dergahına çağıran büyük bir gönül ehli, coşkulu bir şair vardır. Moğol fırtınasının Anadolu'ya sürüklediği Belhli bir ailenin kutlu oğlu: Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî...Haçlı ve Moğol tahribatından sonra Anadolu’nun bağrında şerha şerha yaraların açıldığı bir dönemde bir lutuf olarak gönderilen diğer bir isim ise gönül dilinin pîrî Yûnus Emre. Çiçek olup açan, kuş olup uçan, rahmet olup yağan, bülbül olup konuşan, aşk sevdalısı, kardeşlik sevdalısı, birlik sevdalısı Yûnus, “Bizim Yûnus”

Yûnus da Mevlânâ gibi şiirlerinde "evrensel" olanı yakalamış, sadece kendi çağına değil, bütün çağlara hitap etmiştir. “Dövene elsiz, sövene dilsiz, derviş gönülsüz gerek” diyen, “Ben gelmedim davi için/ Benim işim sevi için” diyerek yüzyıllardır gönüllerimizde taht kurandır Yûnus. Düşman olarak “kin tutmayı, ayrışmayı ve mağrurluğu” gören; dil, din, ırk ve renk ayrımı yapmadan cümle alemi bir tutandır Yûnus. Yaratılışın tüm renklerini, insanî olan tüm farklılıkları hoşgörüyle kabullenen bir gönül insanıdır Yûnus.

Adımız miskindir bizim düşmanımız kindir bizim

Biz kimseye kin tutmayız kamu âlem birdir bize

Yûnus Mütevazı idi... Büyüklüğün de tevazuda, saklı olduğunu ifade edip “Ben ayımı yerde buldum/Ne isterim gökyüzünden/Bana rahmet yerden yağar/Benim yüzüm yerde gerek, diyendir Yûnus. Daima nefsini merkeze alan ve kendi iç muhasebesini yapandır Yûnus. Bazen Molla Kasım imgesiyle perdelediği kişi belki de Yûnus’un ta kendisidir. Sîgaya çeken de çekilen de O’dur. Asırlardan beri filozofların sorguladığı, kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum, yaşama amacım nedir? gibi sorulara bir Anadolu bilgesi edasıyla cevap verir. Aşağıdaki mısralar tefekkür edilerek okunduğunda, zihin gözümüzü mecazlı söyleyişe ve dinamik imge yapısına çevirmemiz icap eder. İlk mısrada; “Yûnus sen bu dünyaya niye geldin” diyerek insanın yaratılışının hikmetini ve gayesini sorgular şair. İkinci mısrada ise bu mühim soruya sanatlı bir söylemle cevap verir. “Gece gündüz Hakk’ı zikretsin dilin” İnsan ömrü gece ve gündüzden ibarettir. Dolayısıyla “gece ve gündüz” ifadesi ile kastedilen “insan ömrü” dür. “Hakk” kelimesi hem Allah, hem de adaletin gerektirdiği ve birine ayırdığı kazanım, kazançtır. Bu mısrada geçen “dil” kelimesi de iham sanatına uygun olarak hem “gönül” hem de “dil” anlamlarına gelecek şekilde kullanılmıştır. Dolayısıyla Yûnus, insanın bir ömür hem dilinin hem gönlünün haktan, iyiden, güzelden ve adaletten yana olması gerektiğini salık verir. Üçüncü mısrada “Evliyaya Uğramaz ise Yolun” der. Evliya bizi, iyiye, doğruya, Hakka götüren “hocalarımız, erenlerimiz, okuduğumuz kitaplarımız vs.” iyiye götüren her şeydir. İşte yolumuz buralara uğramaz ise “Göçtü kervan kaldık dağlar başında” Dağ başında kalanı kurt kapar. Yûnus Emre, bu dünya kervanında gaflet uykusunda kalanları, nefis, şeytan ve dünyanın cazibevî kurtlarının kapacağını haber veriyor gibidir. İşte tüm bunlar, yaradılış sırrını çözmenin verdiği yüksek veliliğin bir tezahürüdür.

Yûnus sen bu dünyaya niye geldin

Gece gündüz Hakk’ı zikretsin dilin

Evliyaya Uğramaz ise Yolun

Göçtü kervan kaldık dağlar başında

Yaşadığı çağa silinmez izler bırakan Yûnus Emre, şiirlerinde bu dünyaya gönül yıkmak için değil gönül yapmak için geldiğimizi söyler. O bize, “İlim ilim bilmektir/ İlim kendin bilmektir” mısraları ile başlayan şiirinin sonunu“ilim, bir gönüle girmektir” şeklinde bitirerek ulvî bir mesaj verir. “Okudum bildim deme/ çok tâat kıldım deme/Eğer Hak bilmez isen/ Abes yere gelmektir/ Yunus Emre der Hoca/ Gerekse bin var Hacca/Hepisinden iyice bir gönüle girmektir” İnsan ne ile yaşar ve niçin okur? Gönüllerde bir yer edinemediysek okunanlar bir lâf u güzâf, bir kîl u kâl değil midir? Ve dahi asıl gaye Hakk’ı razı edip gök kubbede hoş bir sadâ bırakmak değil midir?