Gönül Dağı
Kültür, bir toplumu, bir milleti ayakta tutan ortak değerler bütünüdür. Toplumun birlikte yaşamasının ve varoluşunun temel felsefesini özünde barındıran yazılı olmayan normlara dayalı kurallardır kültür. Bu kurallar, toplumun var olmaya başladığı ilk dönemlerden beri süregelen deneyimler ve toplumun değerleri ölçüsünde şekillenmiştir. Bir döneme has değil, toplumun var olduğu ilk günden beri var olan değerlerdir bunlar.
Kültür, bir
toplumun kimlik belgesidir. Toplum içinde var olan her birey kendini o değerlerle
bütünleştirir ve zaman içerisinde bir aidiyet duygusu geliştirir. Benimsenen
değerler bireyin o toplum içerisinde nasıl davranması ve yaşaması gerektiğinin
bir ölçütünü belirler.
Birey bu
değerlerle ilkin doğduğu aile içinde tanışır. Ebeveynler, kültürün ilk taşıyıcısıdır.
Birey, toplum içerisinde neyin doğru neyin yanlış olduğunu, hangi durumlarda
nasıl davranması gerektiğini önce ailesinden öğrenir. Bu anlamda aile, kültürün
ilk temsilcisidir. Sonra da arkadaş, okul, iş ve sosyal çevre ile birey o toplumun
kültürünü öğrenmiş olur ve topluma karşı aidiyet duygusunu geliştirir.
Teknolojinin
hayatımızın hemen hemen her alanına hâkim olmaya başladığı bu çağda ise kültür
yavaş yavaş deforme olmaya başlamaktadır. Televizyon bu deformasyonun başlangıç
noktalarından birisidir. Yenilikleri hayatımıza entegre ederken kültür denilen
olguyu göz ardı ettiğimiz zaman, zamanla geçmiş ile olan bağımız kopacak ve
yeni nesiller için telafisi güç sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Hayatımızda
varlığını yadsıyamayacağımız kitle iletişim araçlarını kullanırken kültürel
normlarımızı görmezden geldiğimiz zaman bu deformasyon çok daha hızlı
olacaktır. Deformasyonu önlemenin en temel kuralı ise onu dışlayamıyorsan düşmanı
kendi silahıyla vurmaktan geçer.
Hayatımızdan
çıkaramayacağımız kadar hayatımız ile iç içe geçmiş olan teknolojiyi kendi
değer yargılarımız ile donatmalıyız. Bu gerekliliği yerine getirmekte pek de
başarılı olduğumuz söylenemez.
Televizyon
programlarına baktığımız zaman toplumsal değerlerimizden uzak onlarca programın
günümüzün her anını kuşattığına şahit oluyoruz. Sabah programları adı altında
toplumumuzun örf ve adetlerine ters olan ilişkileri izlerken binlerce sitem ve
küfür ediyoruz, ancak akşam benzer durumları dizilerde hayranlıkla izliyoruz.
Yaman ve tarifsiz bir çelişki yumağı olmuş hayatımızın içinde zamanla neyin
doğru neyin yanlış olduğunu sorgulamaya başlıyoruz. Bu sorgu neticesinde ise
çaresizce doğruyu bulmaktan uzak bir şekilde yaşamaya devam ediyoruz.
Bu
çaresizlikle yanan içimize bir nebze de olsa TRT'nin programları su serpiyor.
Teknoloji çağında herkes bir yana savrulurken toplumun ortak yaşanmışlıkları
etrafında bizi toplayan TRT'de cumartesi günleri yayınlanan bir dizi içimizi
kısmen de olsa rahatlatıyor.
Bozkırda
yaşanan bir Anadolu Masalı mottosuyla karşımıza çıkan Gönül Dağı, bu toprağın,
bu coğrafyanın değerlerini ilmek ilmek işliyor içimize. Bu toplumun yaşadığı
coğrafyada güncel hayattan kesitlerle bizi bize anlatıyor.
Adını da bu
toprakların bağrında yetişmiş Halk Ozanımız Neşet Ertaş'ın hepimizin diline
pelesenk olmuş o güzel türküsünden almış olan dizi bu topraklarda hala umudun
diri olduğunun ve kendi değerlerimizin ne kadar güzel olduğunun en güzel örnekliğini
sunuyor bizlere. Gönül Dağı, diğer dizilerde yaşanan ahlakî bozulmuşluklardan
ve tasvip edilmeyen ilişkilerden ziyade bu toprakların beslendiği değerlerden
aldığı örneklerle evlerimizin baş konuğu oluyor. Yaşadığımız hayat ile birebir
örtüşen dizi, bize ait olmayan normlara özenmememiz gerektiğini hatırlatıyor.
İzleyenlere
diziyi anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum. Çünkü diziyi bir defa
izleyenlerin devamını benim gibi sabırla beklediklerini biliyorum. İzlememiş
olanlara ise bu hafta cumartesi günü ailesiyle birlikte kesinlikle izlemelerini
tavsiye ediyorum. Ailesiyle birlikte izlemek derken, şu an hali hazırda yayında
olan birçok diziyi maalesef maaile oturup izleyemiyoruz.
Bu nedenle
buradan dizi ve film yapımcılarına sesleniyorum. Bu toprağa ait olmayan
değerlerden beslenen yapımlar yerine bize ait olan ve bu toprakların sesi olan
eserler ortaya koyunuz. Reyting uğruna bir kültürü yok etmeye çalışmayın.