Gölpınarlı'ya Bakış
Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar, sohbetlerinden feyz aldığım, eserlerinden istifade ettiğim, konuşmalarını kaçırmamaya çalıştığım değerli bir aydın, akademisyen ve yazar. "Üsküdar yaran"ındandır. Bir zamanlar Ahmed Yüksel Özemre, Niyazi Sayın, Memduh Cumhur ve diğer Üsküdarlı zevatın iştirak ettiği sohbet toplantılarının müdavimlerindendi. Ne yazık ki Özemre Hocanın vefatıyla bu kutlu halka dağılmış görünüyor.
İlim, sanat, kültür ve medeniyet dünyamızın mümtaz simalarıyle hemhal olmuş bir gönül insanıdır Ahmed Güner Hoca. En çok istifade ettiği zat merhum Süheyl Ünver'dir. Hemen ardından Sabri Ülgener gelir. Türkiye'nin büyük iktisat alimi. Ahmed Güner Hoca, Ülgener'in asistanı olmuştur. Ve babası Abbas Sayar. Yılkı Atı, Can Şenliği gibi güzel romanların iyi yazarı. Hocamız, bu mümtaz üç ilim ve sanat adamından ziyadesiyle istifade etmiştir, rahle-i tedrislerinden geçmiş, derinliklerinden yararlanmış, bilgisini arttırmıştır. Sahafların yakın dostu olan Güner, Raif Yelkenci gibi mütebahhir bir şahsiyeti tanımış, onun hakkında Kubbealtı'ndan çıkan Sahaf Raif Yelkenci isimli eseri yazmıştır. Aziz hocamız şimdi de seçkin bir esere daha imza atmış bulunuyor. Abdülbaki Gölpınarlı. İthafta bile bir farklılık hemen göze çarpıyor: "Enis-i ruhum efendim, dedem Yusuf Bahri Nefesli'ye minnet ve şükran duygularıyla." Eserin hikayesi uzun. Önsöz'den kısa bir paragrafı okuyalım: "Bu kitap çalışması, daha ilk gençlik yıllarına ulaşmadan vefat eden dedesini arayan bir torunun, kendisiyle açılan İslam tasavvufu penceresinden Abdülbaki Gölpınarlı'ya bakışıdır."
Kitaba varan ilk çalışma, aslında bir makaledir: "Geçmiş Kalmış Bir Yazı: Abdülbaki Gölpınarlı'nın Bir Tasavvuf Tarihçisi Olarak Portresi". Ve yazıyı okuyan Ötüken Neşriyat'ın idarecisi Nurhan Alpay'dan yerinde, zamanında bir hatırlatma: "Bu yazıdan bir kitap çıkar." Şimdi eser elimizde. Ötüken'i bir mektep yapanlar, yazarlarını da teşvik eder, hatta yönlendirirler. En büyük temennim, Ötüken gibi okul yayınevlerinin sayısının artmasıdır.
Ahmed Güner Sayar'ın, Gölpınarlı ile tanışmasının hikayesi ilginç. Bakalım bu buluşma nasıl ve hangi vesile ile olmuş: "İlkokulu bitirmek üzereydim. 1958 Martında bir gün, dedem bana iki lira verdi ve şunu istedi: 'Caddedeki kırtasiyeciden Abdülbaki Gölpınarlı'nın Varlık Yayınları arasında çıkan Mevlana kitabını al, birlikte okuyalım." Gölpınarlı'nın kaleminden bu kitaptan önce, Hz. Mevlana'nın hayat hikayesini, sonra onun Mesnevi'den yaptığı seçmeleri okumaya başladım. Ben okuyordum, dedem de dinliyordu."
Dedesinin ders halkasında bulunan ve iyi bir muhitte yetişen Sayar, daha sonra Gölpınarlı'nın Melamilik ve Melamiler isimli eserini okuduğunu ve etkilendiğini söyler. Yazarımız bu tesiri şu satırlarla ifade eder: "Abdülbaki Hoca'yı sevmiştim. Bilgisi derindi, bildiklerini cömertçe ortaya koyuyor, kanaatlerini çekinmeden söylüyordu. Hafızası fevkalade parlaktı. Türkçesinin pürüzsüz bir akışkanlığı vardı. Görülen oydu ki, Hoca'nın bana anlatacakları bir seferde bitecek gibi değildi. Samimiyetinden ve gösterdiği yakınlıktan cesaret alarak kendilerini tekrar ziyaret edebilmek için emirlerini rica edince: 'Ahmed can! Sen bize dede yadigarısın. Ne zaman istersen gel. Hani ne derler, çat kapı! İşte öyle. Burası senin.' dedi. Ben, müşküllerimi halledecek alim bir insandan gördüğüm hüsnükabulden dolayı mutluydum."
Hoca'yı ziyaretlerinin kendisi için çok faydalı olduğunu belirten Güner, "Evvela, bir insan, bir dost kazanmıştım." der. Aralarında yarım asırlık yaş farkı olmasına rağmen büyük bir yakınlık ve dostluk kurulmuştur. Bu ziyaretler, Mesnevu00ee merakı, yazarımızı Fatih türbedarı Ahmed Amiş Efendi'ye yöneltir. Bu şahsiyet ise büyük bir derya. Gölpınarlı'nın bir çok eseri var, ancak 30 yaşını tamamlamadan ortaya koyduğu Melamilik ve Melamiler'in yeri başka. Bunu Güner de altını çizerek belirtiyor ve şöyle diyor: "Melamilik ve Melamiler'in yayınlanması Abdülbaki Gölpınarlı'ya, münevver muhitinden öte, tasavvufta melamet olgusuna ilgi duyanlar ile bilhassa Monarşi'den Cumhuriyet'e geçen melamiler arasında, belki hiç beklemediği bir şöhreti peşi sıra getirmiş, ismi Şarkiyat araştırıcıları arasında duyulmaya başlamıştı."
Eser, Abdülbaki Gölpınarlı'nın şahsında Cumhuriyet Türkiyesi'ndeki tasavvuf arayışlarına ışık tutuyor. ESKADER 2013 Biyografi Ödülü'ne layık görülen eserin arka kapak yazısı şöyle: "Bir avuç insan onu gerçekten sevdiler. Onlar, Hoca'yı, kusurlarını örtüp, ateşu00een bir zeka olduğunu kabullendiler. Ondaki cevheri, Türk kültürüne katkılarını gördüler ve çalışkanlığına hayranlık duydular, engin bilgisinden istifade ettiler. Bu haliyle Abdülbaki Hoca bir kıymetti, bir estetti. Geleceğin kuşakları, sadece rasyonalizmin şekillendirdiği maddu00ee hayatın nefesleri kestiği yerde, onun eserlerinden sızan ışıklarla irrasyonel dünyanın lezzetinden alacakları felsefi keyifle soluklanacaklar."
(Ötüken Neşriyat, 0 212 2510350-2933871, internet: www.otuken.com.tr)