'Goebbels Kemal'
2 nci Dünya savaşının önemli simalarından biriside Hitler'in sağ kolu olan Propaganda Bakanı Joseph Goebbells'dir. Goebbels, Dünya tarihinde kara propagandayı en iyi şekilde kullanıp kitleleri peşinden sürükleyen sayılı insanlardandır.
Goebbels’in görevi Nazilerin insanlık dışı uygulamalarını dünyaya haklı
göstermekti. En çarpıcı konuşmalarını içeren "Büyük Yalanlar" isimli
kitabı meşhurdur. Nazileri iktidara taşıyan yalana dayalı propaganda
tekniklerini içerir. Bu kitabın kapağında "Gelecek ya bizim olacak, ya
da ortada gelecek diye bir şey olmayacak" yazar.
Goebbels’in
kara propaganda tekniklerinden bir kaçı şöyledir: “Propaganda esnasında
yalan söyleyin, inananlar olacaktır. Şayet başarısız olduysanız devam edin. Propaganda da kullanılan yalanlar ne
kadar büyük olursa insanların onlara inanması kolaylaşır, yalanların etkisi
artar. Halkın zihni her zaman sıcak tutulmalıdır, soğumasına ve işlerin olağan
akışına dönmesine izin verilmemelidir. Propagandanın zamanı dikkatli seçilmelidir,
elverişli anda zihinlere yerleşmeli ve orada kalması için çaba gösterilmelidir.”
Dikkatle
bakıldığında CeHaPe ve şürekâsının Sayın Cumhurbaşkanımız ve Cumhur İttifakı hakkında
yürüttüğü yalan ve iftira kampanyasında Goebbels’e ait tekniklerin kullanıldığı
görülecektir. Gaye kitleleri yalanla kandırıp iktidarı zayıflatmak, ülkeyi küreselcilerin
eline teslim etmektir.
CeHaPe’nin en son yalanı ise; birkaç
gün önce T24 internet sitesinde YKS (Yükseköğretim Kurumları Sınavı)
sınavına saatler kala ortaya atılan şu haber oldu. Haberde, "Protokol
onaylandı Katarlı gençler Türkiye’de sınavsız tıp okuyabilecek" deniliyordu.
Goebbels Kemal, bu haberin önüne ardına bakmaksızın sazan gibi atlayıp aşağıdaki
twit’leri attı.
İlgililer işin aslının bu olmadığını anlatmaya çalışsalar da "Yalan
Zehirler" kaidesince müsait dimağlar çoktan zehri kapmıştı bile. Oysaki, 2 Mart 2021 tarihinde Katar’la
Türkiye arasında imzalanan protokol sadece iki ülke arasındaki askeri personel
ve öğrencileri kapsıyordu. Diğer fakülteler için durum ise farklıydı. YÖK
mevzuatına göre yabancı öğrencilerin Türkiye'de eğitim alabilmelerinde sınav
şartı gerektirmekteydi.
Yetkililerin izahatından sonra T24 internet sitesi güya hatadan rücu eder
gibi gözüküp “özür” diledi. Fakat Kılıçdaroğlu twitini silmedi...
Evvela şu tespitte bulunalım.
Dost ve kardeş ülkelerin askeri personellerinin Milli Savunma Üniversitesi
çatısı altında eğitim almaları Türk Jeopolitiğinin alt unsurlarından olan
Jeokültür ve Jeoaskeri anlam ifade eder. Bu şu demektir; Türkiye medeniyet
havzasına geri dönmüştür. Merkezi Türkiye olan yeni bir dünya kurulmaktadır. Türkiye’nin
öncülüğünde Jeoaskeri bir birlik teşekkül etmektedir. Fakat dangalaklar bunu anlayamaz.
Bu eğitimler Jeoaskeri açıdan çok önemlidir. Dost ve kardeş ülke askerlerinin
TSK’nın taktik ve tekniği ile savaş teknolojisi ve stratejilerine vakıf
personele sahip olması birlikte yürütülecek müşterek askeri harekâtlara imkân
sağlayacaktır.
Sadece bugün değil geçmişte de bu tarz anlaşmalar yapılmıştı. Libya’nın
1970’lere kadar kendi Harp Okulu yoktu. Subayları bizde yetişirdi. Kaddafi ve
Hafter’in benim de mensubu olmaktan her zaman onur duyduğum Mekteb-i Şahane-i
Harbiye’den mezun olduğu bir gerçekliktir. Yavru vatan subayları bizimle
birlikte mezun olmuşlardı.
90’lardan itibarense Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Balkan ülkeleri, Pakistan
ve birçok Afrika ülkesinin subayları bizim askeri mekteplerimizden aldıkları
eğitimlerle ülkelerine hizmet ettiler. Pakistan’ın eski Başbakanı Pervez
Müşerrev Tük Harp Akademilerinden mezundur. Ana dili gibi Türkçe konuşur.
Bugün sadece Katar’la değil, Nijer, Sudan, Azerbaycan, Bosna Hersek, K.Makedonya,
Kosova, Arnavutluk’un askeri öğrencilerini de biz eğitmekteyiz. MSÜ’nün çatısı
altında bine yakın yabacı askeri öğrenci eğitim almakta.
Şimdi ise kaderini kaderimizle bir tutan Katar, subaylarını bizim askeri
mekteplerimizde okutmak istiyor. TSK'nın taktiği ve tekniği ile askeri stratejisini
öğrenecekler. Bununla birlikte ülkelerimizin müşterek harekât kabiliyeti artacak.
Bunun Türkçesi şudur; Türkiye'nin merkez ülke olduğu yenidünyada Katar Emirliği
de yerini almıştır.
Nitekim 15 Temmuz’a kadar Türk subayları NATO gereği Amerikan askeri
okullarında eğitim alırken aynı zamanda Amerikan egemenliğinin Türkiye’deki
sigortası oluyorlardı. Bunlar darbe yaptığında “bizim çocuklar başardı” deniliyordu.12
Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan e -muhtıra,15 Temmuz ve diğer girişimler bu şekilde
gerçekleşti.
15 Temmuz
darbe girişimine katılan kurmay subayların hepsinin ABD'deki “Naval
Postgraduate School'a” gittiği tesadüf değildir. Şükürler olsun ki o günler geride kaldı ve
artık Türk subayları Amerikan askeri kurumlarından eğitim almıyor.
Kendi jeopolitik kaideleri çerçevesinde diğer ülkelere eğitim veriyor.
Bundan rahatsızlık duyan iki yer var. Birisi ABD’nin gölge
CIA’si “RAND Corporation” ve CeHaPe. RAND Corporation’ın Türkiye raporunda; Türkiye'de ABD dostu bir siyasi muhalefet ile NATO'cu
komutanlar üzerinden eskiden olduğu gibi askerden askere sürdürülen ilişkilerin
yeniden tesis edilmesinin Ankara ile ilişkilerinin geleceği açısından hayati
bir önem arz ettiğinin altı çiziliyor.
Ülkemizin geleceğiyle ilgili dört senaryo ileri sürülüyor bu raporda.
- Ankara, NATO’YA bağlı ama ABD için zorlayıcı bir
müttefik olarak kalmaya devam edecek.
- ABD destekli muhalefet ve askerler iktidara
gelince Türkiye yeniden Batı güdümüne girecek.
- Ankara, Atlantik ile Avrasya arasında bıçak sırtı
bir denge siyaseti izleyecek.
- Batı'nın daha fazla katlanamadığı Türkiye sonunda
NATO'dan çıkacak.
Özetle RAND raporu, Yeni Türkiye'nin 'kabul edilemez'
olduğunu özellikle Türk Ordusunun Amerikan çıkarlarının garantörü olmaktan uzaklaşmaması
gerektiğini ifade etmekte.
Ben inanıyorum ki asil milletimizin evlatları ABD ve onun yerli
işbirlikçisi Goebbels Kemal'in yalanlarına prim vermeyecektir.
Zariyat Süresi 10.Ayette Yüce Rabbimiz şöyle buyurdu: “Kahrolsun o
yalancılar"
Bize de Amin demek düşer.
Buyurun...