Dolar (USD)
32.45
Euro (EUR)
34.70
Gram Altın
2437.43
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Şubat 2023

Göçükten kurtarılmış kelimeler

Fay hatları, tarifsiz acıların yaşanmasına sebep olsa da bizi ortak bir değer etrafında toplayarak birbirimizi daha iyi anlamamızı da sağlıyor. Acı ile yoğrulan her tecrübede olduğu gibi bu tarihi tecrübe de ne yazık ki teorideki tanımlamaların sağlamasına dönüşüyor: “Millet olabilenler yalnızca aynı toprak üzerinde yaşayanlar değil, bununla birlikte aynı milli ve manevi duyguları paylaşabilenlerdir.”

Çok şükür ki Yaradan hayatı, her şeye rağmen devam etmek zorunda olan temel bir nizam üzerine oturtmuş. Fakat Kahramanmaraş Pazarcık merkezli deprem, 40 binin üzerinde yarım kalmış hayatla beraber en çok ihtiyacımız olan kelimelerimizi de göçük altında bıraktı. Neyse ki o kelimelerin de bir Sahibi (cc) vardı. Rahman ve Rahim olan, hayat üçgenleri ve yaşam koridorları üzerinden o kelimeleri yeniden hayata döndürdü. İşte onlardan bazıları…

Diğerkâmlık

Depremin olduğu ilk dakikalarda göçük altından kurtarılan diğerkâmlık, deprem öncesinde yaptıkları sayesinde hayatta kalmayı başardı. Kendi ailesini bırakıp giden, enkazda test kitabı gördüğünde kendi oğlu aklına gelen, her boyama resmi gördüğünde kızı aklına gelen veya evlilik fotoğrafları çıktığında kendi eşi aklına gelen arama kurtarma ekiplerinin ruh hali, diğerkâmlığın en bariz göstergesi.

Yardımseverlik

İstisna kuralının hala geçerli olduğunu varsayarsak, gençlere -özelde Z kuşağı olarak adlandırılan kesime- veya başka başka kesimlere yönlendirilen eleştirilerin hepsinin bu depremle boşa çıktığını görebiliriz. Arama kurtarma görevlileri, asker, polis, STK’lar, farklı mizaçta ve fiziki özellikteki gönüllüler, yardım kuruluşları, Uluslararası kuruluşlar… Toplumun her kesiminin kendi yetenek ve imkânları ile katkı sağladığı, bunları yapamayanların ise Allah’tan yardım ve inayet talep etmesi, yardımseverliğin zirve noktası.

Merhamet

Merhamet de moloz yığınları arasından ilk kurtarılan kelimelerden oldu. Depremin ilk anlarında binlerce gönüllüyü, yardımseveri harekete geçiren güdüydü merhamet. Zaten merhametimiz olmadan nasıl insan olabilir ve insan kalabiliriz ki? Tekrar ortaya çıktı ki merhamet, çocuk, yaşlı, sokak hayvanı, tabiat hatta eşya da dâhil her yeri kapsayan yanıyla insana bahşedilmiş en büyük ve onurlu nişan.

Cesaret

Bir mezar tahtası üzerine kızının babasına yazdığı şu cümle hala gözlerimin önünde; “Sen benim süper kahramanımsın!”. Hem bölgedeki arama kurtarma faaliyetlerinden hem de basına yansıyanlardan anlaşılıyor ki göçüğün altına bedenini sokanlar, dua edenler, maddi destek verenler hatta çorba dağıtanlar hepsi bu ülkenin cesaret timsali kahramanlarıdır.

Samimiyet

Göçük altında asla bırakılamayacak kelimelerden biri de samimiyet. Enkazdan her canlı insan çıkarılışında da her ceset çıkarılışında da tozlu göz pınarlarında beliren sıcak gözyaşları, samimiyetin saf halini anlatıyor. Hiç tanımadığınız birinin acısını paylaşmak, ‘kem küm’ cümlelerle de olsa onu teskin etmeye çalışmak, yalnızca samimiyetten beslenen insanların becerebileceği kutsal bir iş.

İman

“Arif olana bir işaret yeter.” Ne demek istediğimi, bilimin açıklayamadığı kurtuluş mucizelerinden veya Elazığ’lı Hatun Hanımefendi’nin göçükten çıkmadan önce arama kurtarma ekiplerine “Bana bir başörtüsü verin!” şeklindeki seslenmesinden veya kurtulanların “bizi yedirdiler, içirdiler”, “şehit gördüm”, “zemzem verdiler” gibi açıklamalarından da anlayabilirsiniz.

İnsanlık

Tam da ‘insanlık bitmiş’ dediğimiz anda dünya için yeni bir umut yeşerdi. Onlarca ülkeden can kurtarmaya gelen ekipler, depremzedelere bizim dilimizle, bizden biriymiş gibi seslendi. Dil, din, ırk farklı fakat insanın acısı ortaktı. Dünya tarihi acı tecrübelerde dolu olsa da insanlık göçük altında bırakılmadı bu sefer.

Acı

Yaşanan deprem bize hemen her şey de olduğu gibi “acı” kelimesinin de içini boşalttığımızı, onu gereksiz yere meşgul ettiğimizi öğretti. Deprem bölgelerinde yaşanan acıları görmek, kendi yaşantımızda ‘acı’ diye nitelendirdiklerimizin aslında acı olmadığını; onların hayata karşı gösterilen bir takım şımarıklıklar olduğunu anlamamızı sağladı. Orada olanların bizzat yaşıyor olduğu acılar, yakınlarını kaybedenlerin yüreğinde henüz yazılmamış cümlelerle bir sır olarak yaşamına devam ediyor.