Göçükten kurtarılmış kelimeler
Fay hatları, tarifsiz acıların yaşanmasına sebep olsa da bizi ortak bir değer etrafında toplayarak birbirimizi daha iyi anlamamızı da sağlıyor. Acı ile yoğrulan her tecrübede olduğu gibi bu tarihi tecrübe de ne yazık ki teorideki tanımlamaların sağlamasına dönüşüyor: “Millet olabilenler yalnızca aynı toprak üzerinde yaşayanlar değil, bununla birlikte aynı milli ve manevi duyguları paylaşabilenlerdir.”
Çok şükür ki Yaradan hayatı, her
şeye rağmen devam etmek zorunda olan temel bir nizam üzerine oturtmuş. Fakat Kahramanmaraş
Pazarcık merkezli deprem, 40 binin üzerinde yarım kalmış hayatla beraber en çok
ihtiyacımız olan kelimelerimizi de göçük altında bıraktı. Neyse ki o
kelimelerin de bir Sahibi (cc) vardı. Rahman ve Rahim olan, hayat üçgenleri ve
yaşam koridorları üzerinden o kelimeleri yeniden hayata döndürdü. İşte onlardan
bazıları…
Diğerkâmlık
Depremin olduğu ilk dakikalarda göçük
altından kurtarılan diğerkâmlık, deprem öncesinde yaptıkları sayesinde hayatta
kalmayı başardı. Kendi ailesini bırakıp giden, enkazda test kitabı gördüğünde
kendi oğlu aklına gelen, her boyama resmi gördüğünde kızı aklına gelen veya evlilik
fotoğrafları çıktığında kendi eşi aklına gelen arama kurtarma ekiplerinin ruh
hali, diğerkâmlığın en bariz göstergesi.
Yardımseverlik
İstisna kuralının hala geçerli
olduğunu varsayarsak, gençlere -özelde Z kuşağı olarak adlandırılan kesime-
veya başka başka kesimlere yönlendirilen eleştirilerin hepsinin bu depremle
boşa çıktığını görebiliriz. Arama kurtarma görevlileri, asker, polis, STK’lar,
farklı mizaçta ve fiziki özellikteki gönüllüler, yardım kuruluşları,
Uluslararası kuruluşlar… Toplumun her kesiminin kendi yetenek ve imkânları ile
katkı sağladığı, bunları yapamayanların ise Allah’tan yardım ve inayet talep
etmesi, yardımseverliğin zirve noktası.
Merhamet
Merhamet de moloz yığınları
arasından ilk kurtarılan kelimelerden oldu. Depremin ilk anlarında binlerce
gönüllüyü, yardımseveri harekete geçiren güdüydü merhamet. Zaten merhametimiz
olmadan nasıl insan olabilir ve insan kalabiliriz ki? Tekrar ortaya çıktı ki merhamet,
çocuk, yaşlı, sokak hayvanı, tabiat hatta eşya da dâhil her yeri kapsayan
yanıyla insana bahşedilmiş en büyük ve onurlu nişan.
Cesaret
Bir mezar tahtası üzerine kızının
babasına yazdığı şu cümle hala gözlerimin önünde; “Sen benim süper
kahramanımsın!”. Hem bölgedeki arama kurtarma faaliyetlerinden hem de basına
yansıyanlardan anlaşılıyor ki göçüğün altına bedenini sokanlar, dua edenler,
maddi destek verenler hatta çorba dağıtanlar hepsi bu ülkenin cesaret timsali
kahramanlarıdır.
Samimiyet
Göçük altında asla
bırakılamayacak kelimelerden biri de samimiyet. Enkazdan her canlı insan çıkarılışında
da her ceset çıkarılışında da tozlu göz pınarlarında beliren sıcak gözyaşları,
samimiyetin saf halini anlatıyor. Hiç tanımadığınız birinin acısını paylaşmak, ‘kem
küm’ cümlelerle de olsa onu teskin etmeye çalışmak, yalnızca samimiyetten
beslenen insanların becerebileceği kutsal bir iş.
İman
“Arif olana bir işaret yeter.” Ne
demek istediğimi, bilimin açıklayamadığı kurtuluş mucizelerinden veya Elazığ’lı
Hatun Hanımefendi’nin göçükten çıkmadan önce arama kurtarma ekiplerine “Bana
bir başörtüsü verin!” şeklindeki seslenmesinden veya kurtulanların “bizi
yedirdiler, içirdiler”, “şehit gördüm”, “zemzem verdiler” gibi açıklamalarından
da anlayabilirsiniz.
İnsanlık
Tam da ‘insanlık bitmiş’
dediğimiz anda dünya için yeni bir umut yeşerdi. Onlarca ülkeden can kurtarmaya
gelen ekipler, depremzedelere bizim dilimizle, bizden biriymiş gibi seslendi. Dil,
din, ırk farklı fakat insanın acısı ortaktı. Dünya tarihi acı tecrübelerde dolu
olsa da insanlık göçük altında bırakılmadı bu sefer.
Acı
Yaşanan deprem bize hemen her şey
de olduğu gibi “acı” kelimesinin de içini boşalttığımızı, onu gereksiz yere
meşgul ettiğimizi öğretti. Deprem bölgelerinde yaşanan acıları görmek, kendi
yaşantımızda ‘acı’ diye nitelendirdiklerimizin aslında acı olmadığını; onların hayata
karşı gösterilen bir takım şımarıklıklar olduğunu anlamamızı sağladı. Orada
olanların bizzat yaşıyor olduğu acılar, yakınlarını kaybedenlerin yüreğinde henüz
yazılmamış cümlelerle bir sır olarak yaşamına devam ediyor.