Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.28
Gram Altın
2984.15
BIST 100
9629.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
23 Temmuz 2019

Göçmeyelim!..

Bir dost ile hasbihâl..

Aslında ‘göçebe’ bir toplumuz, hâl ve hareketlerimiz de ‘göçmeye’ ayarlı.

Mesela…

Çöpünü muhafaza edip uygun yere atmak yerine olduğu gibi bırakmak, “mekânı benimsememek”le, “mekâna ait olma” duygusunu yaşamamakla alâkalı bir durum.

Evinizin ortasına çöp atmazsınız çünkü orası “sizin”dir.

Orayı seversiniz, kirlenmesini istemezsiniz!..

Sokağın ortasında çöp atabilen birinin o sokak ile “hissî” bağı yoktur.

“Göç güzergâhınız üzerindeki” sokaklardan biridir orası; anlık, dönemlik, sezonluk bir “mekân”dır…

Öyle bir yerdir, “han veya otel” misali.

“Göçer”liğin etkileri üzerimizdedir her an… “Apartman”ın kısımlarına “daire” adını veririz.

Bu “daire”ler “daire” şeklinde değildir ama “daire” bizdeki “çadır kültürü”nden gelir.

Çadırlar “daire” şeklindedir.

Bu bir “tahmin.”

“Yanlış” diyen de olabilir, bizim “hane”lere “daire” diyor olmamızın başka sebebi de olabilir, bilen söylesin lütfen.

Sahi, “daire kaç”tı sizinki?..

Evet, yazımızın konusu:

“Göçmeyelim!”

İşlerimizi adam gibi yapalım;

“Hiç ölmeyecekmiş gibi fidan dikelim!”

İslam Medeniyeti’ne tutunan kavmimiz, yerleşik hayatın ve “mekânla bütünleşme” bilincinin en güzel misallerini vermiş…

Selçuklu ve Osmanlı, yüzyıllar sonrasındaki bizlere ne güzellikler bırakmış…

“Amaaan, ölümlü dünya boşveeeer!” yollu “kadercilik” görünümlü saptırmalara tevessül etmemiş!

“Biz buralıyız, emanet bizde!” bilincinin şahane misallerinden olan Süleymaniye Camii’nin sunduğu “mekân huzuru”na bir bakın…

Niceleri ve niceleri…

Geçtiğimiz günlerde memleketin en “mühim” mimarlarından birine sordum:

“Atalarımızın beş yüz hatta bin yıl evvel ortaya koydukları eserlerle bugün övünüyoruz. Beş yüz yıl sonraki torunlarımızın övünecekleri hangi eserimiz var, bugün inşa ettiğimiz?”

“Hiç yok!” dedi;

“Çünkü gelenek koptu!”

-Yani?..

“Büyük mimarların büyük mimarları yetiştirdiği o zincir yok artık.”

Yok…

Aslında hiçbir yerde yok…

Büyük gazetecilerin büyük gazetecileri yetiştirdiği zincir de yok, bitti!..

Hangi mesleğin ne kadar itibarı kaldı ki, herkes mesleğinden pay biçsin!

Peki…

Günümüzün “Kur’an ve Sünnet” diyen Müslümanları, geçmişle bugün arasında güzel bağlar kuramazlar mı?..

Ve yarınlara “güzel miraslar” bırakamazlar mı?..

Ümitsizlik yok ama “görünen köy”de “şimdilik” öyle bir işaret de yok!

Müslümanlığımız “muhafazaKÂR”lıkla harmanlanmış vaziyette.

“Kıl beşini bil işini!” ideolojisi veya en ulvi kavramlarla ambalajlayarak “mubahlaştırma” çabası…

Güce tamah!..

Bir “maskeli balo”, sanki herkese bir “rol” biçilmiş, ortama maskesiz girme çabası “ahengi” bozuyor.

Gizli Dünya Devleti”nin kurguladığı oyunun milyarlarca figüranı var…

“Ben bu maskeli baloda yokum!” diyenlerin de, “fikir özgürlüğü görüntüsü”nün unsurları olarak hizmet ettiği bir düzen…

Bu hep böyle mi gidecek?..

Biz hep “göçecek” miyiz?..

Bu dünyanın gerçek “şehirlileri”, “içi boş efendilik payesi” verilmiş biz “köylüleri” yönetmeye devam mı edecek?..

Biz hep “fasit dairelere” mi mahkûm kalacağız?..

“Bunun böyle olmayacağını” Yüce Kitabımız müjdeliyor ama bu sonuca “fiiliyatta” nasıl ulaşacağımızın bilgisi bizde yok, en azından bende yok

“Merhum Hak Dostu”nun feryadını tekrarlayarak bitirelim de, “dua”mız olsun:

Lutfun umar bir alay âvâreler,

Pes kapından gayrı kande varalar,

Ehl-i derde senden olur çâreler

Sen 'inâyet eyle Allah’ım meded!..

Rahmetli Süleyman Arif Emre.. Bir Güzel İnsan Daha!..

Güzel insanların gidişleri hızlandı mı ne?..

“Güzel Yürekli” Milli Görüş duayenlerinden Süleyman Arif Emre de Hakk’a yürüdü, Allah rahmet eylesin.

Uzun yıllar önce kendisiyle söyleşiler gerçekleştirmiştik…

İhmalimiz çok büyük!..

Ziyaretlerimde, avukatlığını yaptığı Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti’den bahsederdi mutlaka.

“Serdengeçmiş dâvâ adamlarına” duyulan ihtiyacın büyüklüğüne dikkat çekerdi.

Bir keresinde…

“İdam talebi”yle yargılanan Rahmetli Serdengeçti’nin “ipten kurtulmasına” vesile olan bir savunma hazırladığını anlatmıştı…

Arif Ağabey, bu güçlü ve başarılı savunmasından dolayı takdir edilmeyi beklerken, Serdengeçti’nin “Yaptığınızı beğendiniz mi Arif Bey!” yollu serzenişiyle karşılaşınca şaşırmış..

Rahmetli Serdengeçti’nin derdine bakın siz:

“Muhteşem bir konuşma hazırlamıştım, beni idamımı bekleyen zihniyetin suratına tokat gibi inecek bir konuşma. Bunu okumayı planlıyordum ki, siz tuttunuz beni savundunuz ve işi bitirdiniz!.. Ben de o konuşmayı yapamadım!.. Yaptığınızı beğendiniz mi Arif Bey!”

Yani…

“İdamdan kurtuldum, beraat ettim!” diye sevinmiyor da…

“Konuşmamı yapamadım” diye üzülüyor Merhum Serdengeçti.

Öyle bir nesildi o, öyle büyük yürekler…

Rahmetli Süleyman Arif Emre Ağabey, büyük birikime sahip bir dava adamıydı…

Bir köşede unutulan!...

Birikimlerimiz teker teker gidiyor, kendilerinden istifade etmek gibi bir derdimizin olmadığını görmenin üzüntüsüyle!..