Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2966.68
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Haziran 2022

Göçenlerin götürdükleri

Nam-ı diğer Mahmut Efendi olarak bilinen İsmailağa Cemaati lideri Mahmut Ustaosmanoğlu’nun vefatı büyük bir kitleyi derin bir hüzne boğdu.

Bazılarını da “Bir yobaz daha gitti.” düşüncesiyle çok memnun etti.

İnsanlara düşüncelerini dayatma anlayışı eskiden beri var olan bir şey...

Ama ilginç olan kısım, tarihin ilk çağlarından bu yana hangi dine inanırsa inansın dindarların bu rolün sahibi olması...

Ortaçağ’da engizisyonun cadı avlamak, Yahudileri şişlemek ya da cennetin tapusunu satmaktan başka bir işi yoktu.

Hakeza İslâm adına kendi krallıklarını ayakta tutmak için ona buna savaş açanlar hiç de farklı bir yaklaşım sergilemiyordu.

Dinler, tarih boyunca yöneticilerin araçları olarak zaman zaman kullanıldı.

Bugün bile birçok ülkede bazı siyasetçiler tarafından "dindarlık" ve "ırkçılık" bolca kullanılan oldukça kullanışlı araçlardır.

Demokrasi ve insan hakları noktasında insanlık olarak başardığımız o kadar şeye rağmen yine de yapılacak çok iş var.

Ortalama ölüm riski yüzde 1’in bile altında olan bir hastalık salgını için tüm dünyayı kapatabildik.

Zenginler, kendi konfor alanlarında yaşayıp hükûmetleri baskı altına alarak kârlarından taviz vermemek adına kapanmaları bitirmeye tevessül bile edemediler.

Halbuki bundan sadece 220 yıl önce kârları için toplumsal hareketlerin başlangıcı sayılan ünlü Fransız İhtilali’ni hareket geçirebilmişti o burjuva sınıfı...

İki dünya savaşında güç ve para arayışının giydirildiği ulus devlet kılıfının aslında silah ve toprak tüccarlarını zengin etmekten başka bir sonucu olmamıştı.

1950’lerden sonra insanlık büyük krizlerde baş etmesine rağmen bölgesel ya da küresel bir savaşa girişmeyip insan haklarını eksiğiyle noksanıyla ayakta tutabilmesi büyük bir başarı aslında...

Hatta bu süreçte basının özgürce konuşması ve halka karşı sorumlu olması bile kabul ettirildi.

Oysaki basının halka karşı sorumluluğunun arkasında halkın gazete aldıkça maaşların garantisi olması gerçeğini herkes bilmesine ve bugün almadığı hâlde aynı özgürlük alanının devam etme istediğini taşımasına rağmen...

Para, güç toplumların üstünde her zaman belirleyici bir unsur oldu.

Çünkü buna değer veren insanlık hasletleri, yaradılıştan bu yana varlık gösteriyor.

Dinler ise bu hasletlerin çok dışında, bir şeye samimice inanmak isteyen ve kendisine "bütün içinde bir anlam" arayanların adresi oldu.

Adı ne olursa olsun, tüm dinler, insanlardaki "bilememe hâlinin" sığınağı olarak varlık gösterdi.

İradenin teslim edilmesinin getirdiği konfor yaşandı.

Demokrasilerde de böyle değil miydi sanki...

“Devletimiz en iyisini bilir!” ya da “Sistem gerekeni yapar!” cümlelerini en ehil olanlardan hiç işitmedik mi?..

Yanlışıyla doğrusuyla dünyanın geldiği şu durumda insan haklarının bir yıkılıp bir yapıldığı ama bir nebze olsa bile ileri gittiği bu zamanlarda, konuşma ve ifade etmenin önünde hiçbir engelin olmaması çok önemli...

Bırakın sarık ve cübbe giysinler, isterse şaman olsun, isterse mini etek giyip piercing taksınlar...

Kişiler kendilerini nasıl hissediyorsa öyle olsun.

Ama toplumun genel ahlâk ve huzurunu korumaya çabalayan kim varsa benim dostum olsun.

Adı, mezhebi, meşrebi, ırkı, dini ne olursa olsun. Her zaman yanımda olsun. Çünkü ben her zaman onların yanında olacağım.

Devletin laikliğini savunup halkın özgürlüğüne karışmayanların haklılığını anlayan bir toplum olmamızı da gözden kaçırmayarak bunu yapacağım.

Çünkü buralara gelirken yürüttüğümüz o yolun bizi getirdiği o tuhaf W ile Vav arasında oluşan karakterimizle aslında biz olduk.

Keşke, Türkan Saylan’ın doğruyu söylerken yanlışa bulaşmasına engel olsaydık.

Keşke, Kudüs Gecesini düzenleyenlerin neye bulaştığını anlatabilseydik.

Keşke, ülkenin zamanı olsaydı da, acil ihtiyacı olan ama özümsemek için fırsat bulamadığı inkılapların hızlandırılmasının bizleri getireceği bu çarpık hâli ortaya koyabilseydik.

Keşke, dünya treninde vagonun başlarına geçebilmek için 300 yıllık geri kalmışlığın arkasını çok iyi tahlil edebilseydik.

Keşke, keşkelerden kurtulup hakkımızı aramak için ötekiyle değil de, birbirimizle mücadele etmek zorunda kalmasaydık.

Gönülleri fethedip iyiyi, güzeli tavsiye eden herkesten Allah razı olsun, göçenlere de Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun.