Göç Konusu
Devletlerarası göç, tarihsel bir olgu olsa da Türkiye’de gündem oluşu ‘’Arap Baharı’’ ile başlayan iç çatışmalardan sonra Suriyelilerin gelişi ile başladı. Genel olarak göç kavramı, kişilerin bir yerden başka bir yere yerleşmek amacıyla gitmeleri olarak tanımlanır. Göç hareketi hem ülke içinde hem de ülke dışında olabilir. Göç konusunu, sadece mekânsal bir yer değiştirme olarak değerlendiremeyiz. Çünkü göç, çok boyutlu bir değişimin adıdır.
Tarih
boyunca toplumlar kimi zaman savaş, sürgün, afetler gibi zorunlu olarak, kimi
zaman da daha iyi bir yaşama sahip olmak umuduyla gönüllü olarak göç
etmişlerdir. Hâlâ da devam etmektedir.
Dünyadaki
göç hareketlerini incelediğimizde 19 ve 20. yüzyılda büyük göçler yaşandığını
fark ederiz. Sadece 1815 ile 1914 yılları arasında yani yaklaşık 100 yılda 20
milyon İngiliz vatandaşı ülkelerini terk ederek başka ülkelere göç etmişti. Keza
diğer Avrupa ülkelerinde de büyük göçler yaşanmıştı. ‘’1846 ile 1930 yılları arasında Avrupa’dan başka kıtalara göç edenlerin
sayısı 50 milyondu’’(Onur Öymen-Geleceği Yakalamak)
Paul Kennedy
‘’Yirmi Birinci Yüzyıla Hazırlanmak" adlı kitabında şöyle çarpıcı bilgi
aktarır: ‘’21. yüzyıla girerken dünyada 130 milyon kişi doğdukları ülkeden başka
memlekette yaşıyordu.’’ İkinci Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda İtalya,
İspanya, Portekiz’den çok sayıda göçmen işçi olarak Almanya ve Fransa gibi
ülkelere göç etmişti.
Ancak son
yıllarda ’Ortadoğu’’ ve Afrika kökenli göçmenler Avrupa’ya daha çok gitmeye
başlayınca işler değişti. Avrupa’da göçmenlerle ilgili yapılan
değerlendirmelere baktığımızda genelde tek taraflı değerlendirmeler görürüz. Sadece
göçmenler ciddi bir sorun gibi takdim edilir. Hâlbuki esas sorun, bazı
Avrupalıların farklı kültürlere karşı negatif bir önyargıya sahip olmalarıdır.
***
İnsanoğlu
bir çevre içinde dünyaya gelir. Farklı coğrafyaları, bölgeleri ve iklimleri
tanıyarak yerleşmiştir. Şöyle bir soruyu hep kendime sormuşumdur: Eğer göçler
olmasaydı acaba farklı kültürler, diller, medeniyetler oluşur muydu? Peki, farklılığın
olmadığı bir dünya çok sıkıcı olmaz mıydı?
Bu konu
üzerinde yoğunlaşınca bazı önemli çelişkiler fark ettim ancak burada bir
tanesine dikkat çekeceğim: Küreselcilerin temel iddiası ‘’dünyada sınırların ortadan kalkacağı ve herkesin istediği yere
serbestçe gidebileceği’’ ‘’miti’’ üzerinde kurulu değil miydi? Peki, yabancılara
karşı düşmanca tutumları ile iddiaları arasında bir çelişki yok mu? Şimdi daha
iyi anlaşılıyor ki, onların kastettiği ‘’serbestlik’’
sadece sermaye sahipleri ve malları içinmiş!
Toparlayacak
olursak, ülkemizde de maalesef bazı siyasetçilerin göçmenleri istismar ettiğini
görüyoruz. 2023 seçim tarihi yaklaştıkça yabancılara karşı bir ‘’hayalet
düşmanlığı’’ yaratma çabalarına daha çok tanık olabiliriz. Oysa göç ve
göçmenler konusu günlük siyasi polemiklere konu olamayacak kadar çok boyutlu ve
kapsamlı bir konudur.
Not: Göç ve
göçmenler konusunda Sultanbeyli Belediyesi’nin çok değerli çalışmaları olduğunu
belirtmem gerekir.