Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ağustos 2024

Gizlice araştırıp yaymak suçtur

Müslümanların, hatta batıl inançlı ve yaşantılı insanların özel hayatlarının gizliliklerini araştırmak da haramdır ve kişilerden helâllik alınması dışında tövbesi de yoktur. İslâm toplumunda bu tür araştırma ve yayma günahları aynı zamanda suçtur.

Bismillahirrahmanirrahim…

Geçen hafta ele aldığımız, özel hayatı gizlice araştırmak sohbetimize bu hafta da devam ediyoruz. İslâm Dini inançları ve yaşantıları ne olursa olsun insanların özel hayatının araştırılmasını haram kılmıştır. Bu haramdan korunabilmemiz için dinimizin koyduğu üç yasaktan biri olan Tecessüsü, bir önceki bölümde açıklamıştık.

EŞİNİN TELEFONUNU KARIŞTIRMAK

Burada bilvesile ifade edeyim; birçok mail alıyorum. “Eşimin telefonunu araştırdım, yazışmalar gördüm“ deniliyor. Alın size çözümlenmesi zor bir problem. Dönemin şartları içinde Peygamberimiz, bir yolculuk sonrasında Medine’ye dönüşlerinde, sahabilere evlerine gece dönmelerini yasaklamıştır. “Bırakın eşleriniz sizin için temizliklerini yapsınlar” buyurmuşlar, ama aslında gereksiz şüpheye düşürücü bir görüntü ile karşılaşılmaması için uyarıda bulunmuşlardır.

GİZLİCE YERLEŞTİRİLEN KAMERALARLA BAKMAK

Teknolojik aletler, örneğin gizli kameralar yerleştirilerek gizlilikler araştırılıyor. Bu gibi eylemler de haramdır. Çünkü çıplak gözle görülmüş gibi sonuçlar devşiriliyor. Peygamberimiz şöylece uyarıda bulunurlar: “Kıyamet gününde, Allah’ın ve Peygamberin yasak kıldıklarına bakmaktan korunan gözler dışında bütün gözler ağlayacaktır.“

Değinilenler ahlaki kurallardır, insanlar arasında saygınlığı arttıran ölçülerdir, ilahi emirlere uyuş olarak da ibadettir. Dinimizin güzelliğine bakınız.

KALPLER DE GÜNAHKÂR OLUR

Kulaklar ve gözler gibi kalpler de tecessüs araçlarıdır. Kalbimizi de korumalıyız. Şimdilerde modern tıpta uzmanlaştık. Artık kalp ameliyatları her ilimizde yapılıyor. Bunlar güzel gelişmeler, ama kalp hastalıkları sadece kalbin ritminin bozulması vs. değildir. Sû-i zan, tutku, şüphe, haset, kibir, gösteriş, yalan, aldatma, söze ve sözleşmeler aykırılık … onlarca kalp hastalığı var. Bunları nasıl tedavi edeceğiz? Seküler eğitimli doktorlar mı tedavi edecek?

Mânevî kalp hastalıkları hayatımıza egemen oldu. Kalbi günahkâr kılan bir kalp hastalığı da sû-i zan yani kötü zandır. Zan kalp ile yapılır. Zan, kesin olmayan bilgidir. Zan ile hakikat tespit edilemez, zan ile doğru sonuca varılamaz. Allah “zannın bir kısmı günahtır “ buyurarak zan ile hareket etmeyi, yargıda bulunmayı yasaklıyor.

İslâm bilginleri, kötü zan kalbin gıybetidir, derler. Zan ile gizlilikler önce araştırılıyor. Sonuç alınamayınca kulak ve göz devreye sokuluyor. Oysaki Peygamberimiz “Güneş gibi apaçık görmediğin işe tanıklık yapma,” buyuruyor.

EMANETLERİ KORUMAK

Özel hayatın gizliliklerini araştırıp yaymayı yasaklayan dinimizin yüklediği bir görev de bize bırakılan emanetleri korumaktır. Rabbimiz şöyle buyurur: “Ey iman edenler! Size bırakılan emanetlere hıyanet etmeyin.”(el-Enfal 8/28.)

Peygamberimiz de kalpleriyle iman etmemiş münafıkları tanıtırken şöyle buyurur: “Onlar konuştukları zaman yalan söyler, söz verdiklerinde cayarlar, kendilerine bir emanet bırakıldığı zaman da ona hainlik ederler.”

Hakiki Müslüman, kendine bir mal, bir sır, özel bir bilgi bırakıldığı zaman onu ifşa etmez, etmemelidir. Çünkü ifşa etmek gizlilikleri açığa vurup yaymaktır. Veda haccı sırasında Peygamberimiz abdest alırken, Müslümanlar çevresinde toplanırlar. Abdest alırken vücuduna temas eden suları da avuçlayıp yüzlerine, gözlerine sürerler. Peygamberimiz; “Niçin böyle yapıyorsunuz?“ dediğinde, “Sizi sevdiğimiz için“ derler. Peygamberimiz şöyle buyurur: “Eğer siz Allah’ı ve Onun Peygamberini sevmek istiyorsanız, konuştuğunuz zaman doğru konuşun. Çevrenizdeki insanlara ikram edin, size bırakılan emanetlere de hıyanet etmeyin/ sırları koruyun.“

ÖZEL HAYATIN GİZLİKLERİ NİÇİN ARAŞTIRILIR?

Ana amaç insanları küçültmektir, zarar görmelerini sağlamaktır. Bu amaç bizi insanların hatalarını araştırmak gibi yaymaya da götürür. Yaymak da ayrı bir haramdır. Nur sûresi âyet 19’da şöyle buyrulur: “Müminlerin arasında çirkinliklerin yayılmasını isteyenler yok mu, onlara dünyada ve ahirette elem verici bir azap vardır…“

Özetlersek Müslümanların, hatta batıl inançlı ve yaşantılı insanların özel hayatlarının gizliliklerini araştırmak da haramdır. Her haramın hesabı verilecektir. Özel hayatın gizliliklerinin araştırılıp yayılmasının -kişilerden helâllik alınması dışında- tövbesi de yoktur. Gerektiği şekilde tövbe edilmediği sürece bu tür kul haklarına ilişkin günahlar cezayı gerektirir. İslâm toplumunda bu tür araştırma ve yayma günahları aynı zamanda suçtur. İslâm toplumunda dünyevi cezaları da gerektirir.

Yeryüzünde hatasız insan yoktur. Bizim görevimiz, hataları araştırmak değil, uyarılarda bulunup onları örtmektir. Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurur: “Bir mümin diğer bir müminin ayıbını, hatasını örterse kıyamet günü Allah da onun hatalarını örter.“

Bunun tek bir istisnası vardır, o da kamu yararıdır. Adaletin sağlanması için kamu menfaatleri gereği, yalnızca ve sadece yargı yoluyla araştırmalar, gözetlemeler, dinlemeler yapılabilir.

HZ. ÖMER’İN ÜÇ HATASI?

Hz. Ömer halife olduğu dönemde, bir akşam tebdili kıyafetle gece teftişine çıkar, bir evden sarhoşluk sesleri işitince, bahçe duvarından atlayıp eve dalar, alkol alındığını bizzat görünce de yermeye başlar. Ev sahibi de şöyle der: “Tamam, alkollü içki içip ileri geri laflar ederek hata ettim ama sen de üç büyük hata işledin. Allah “ tecessüs etme/hataları araştırma” diyor, sen araştırıyorsun. Allah “evlere kapılarından girin” diyor.(el-Baraka2/189) Sen duvardan atlayarak giriyorsun. Allah “Evlere izin almadan girmeyin” diyor sen izin almadan giriyorsun.”

Hz. Ömer böyle üç tane haramı birden işleyebilir mi, elbette işleyebilir, o da bizim gibi insan. Biz sahabe-i kiramı melekler düzeyine yükseltiyoruz, oysaki onlar da bizim gibi insan, onlar da hata ederler. Hepimiz hata edebiliriz.

EVLERE İZİNSİZ GİRİLMEZ!

Özel hayatın gizliliklerini araştırıp yaymayı haram kılan dinimiz, tecessüsün yanı sıra evlere izinsiz girmeyi de yasaklamıştır. Nur 27’de Rabbimiz şöyle buyurulur: “Ey iman edenler! Başkalarına ait olan evlere ancak ve ancak sizi yürekten kabul etmek istedikleri zaman selam verip barış mesajları ileterek girin, Düşünürseniz bu uygulama sizin için gerçekten hayırlıdır.”

Âyette ‘İsti’nas’ gibi yürekten kabul edilme anlamına mucizevî bir tabir kullanılıyor. Örneğin, evine gittiğiniz kişi sizi görünce, içeri buyur edip etmekte tereddüt edyorsa girmemeliyiz. Bizi yürekten buyur ederse girebiliriz. Bir de selam vererek gireceğiz. Selam vermek iyi niyet göstermek, barış mesajları götürmektir. Girilen evin içinde bize müsaade edilen yerlere girmeli ve ev halkına süzer gibi de bakmamalıyız.