Gizli sorunun cevabı dostlukta
Erdemli olmak için dost olmayı öğrenmek zorundayız. Dost olmak için de sevmeyi…
Sevmek içten gelen, gelişinin güzelliği sorgulanmayan, her zaman her yere, duruma, şeye izinli olan, kimlik belirtmeden geçebilen bir şeydir evet. Fakat sevmenin de bir adabı var. İlkeleri var. Kurallar çerçevesine yatırıp sevgiyi delik deşik etmek değil, “ilkeleri var” dememizin sebebi.
İlke daha genel ve kendi kuralını kendisi koyan, itaatini de gönüllü eden üst bir çatıdır. Bütünü kuşatır ve detayı olur olmaz kurallarla huzursuz etmez.
Boşa çırpınmamaktır bilgelik. Sakince niyete alıp eyleme koyulmak ve hedefe vurulmaktır.
Bir denizin açıklarında daima süzülmek, uzanıp gitmiş bir sahili dalgaların küçük sözlerle fısıldaşmasına olan ahenkle adımlamak gibi bir şey.
Hep henüz çiğ damlasını uyandırmamış bir seher veya hep yıldızların bile uyukladığı gece olmak.
Bilgelerin dostluğu, der Çiçero, bizzat yaşayanlara huzur verdiği gibi, etrafına da huzur dağıtır.
Laelius’a göre insanları mutlu etmenin yolu, onlara salt erdeme dayanan dostluğu öğretmektir, mutlu yaşamanın tek formülü budur. Çünkü erdemli bir dostluk saf iyiliğin kendisidir.
Aslında hepimizin taşıdığı en üst hayaldir, erdemli olmak. Hepimiz farkında olalım ya da olmayalım hep erdemin o üst, o mavi, o duru raflarına dokunmak ve oralardan kendimizi almak için daima ayak uçlarında yükselen ve illa düşen çocuklar gibi değil miyiz?
Hepimiz “olmak” isteriz. Ermek, erişmek isteriz. Bu yüzden şu soru gündelik gezinir içimizde. Bizimle rüya görür. Bizimle kalkar. Kahvaltıdan akşam yemeğine kadar güneşi kırmış bir cisim gibi biraz suçlu, daha çok masum gezinir durur. Çimdirir bizi kalbimizden.
Hangi soru?
“Ben erdemli bir insan mıyım?” sorusu.
Bu soruya cevap olacak nitelikte gözlem yapabileceğimiz en iyi bağ ise dostluk bağımızdır. Bilerek bağlandığımız o ağda nasıl durduğumuza bakılırsa kendimiz hakkında birtakım veriler elde edeceğimiz çok açık. İşte! Olacaksak tam da bu bağda dürüst olacağız. Tam da bu bağda erdemli olacağız. Çünkü daha en başından hiçbir çıkarın bu sevginin içine girmesine izin vermedik. Sıkı muhafızdık. Gözümüzü dört açtık. Hiçbir maddi çıkarın sevgimize sızmasına izin vermedik.
De Amicitia, Cicero’nun ömürlük dostu Titus Pomponius Atticus’a adanmıştır. Cicero bu kavramı fikir ve eylem yoldaşlığı yönü ile ele alır. Dost böyle olmalıdır diye tanımlar. Cicero’ya göre insanlar arasındaki sevgi denilen bağ ve bunun sonucunda oluşan ciddiyet-dürüstlük olmaz ise hiçbir iş düzgün yürütülemez. Yürütmeyi bırakın başlaması için sağlam bir karar da alınmaz.
Her şeyden önce hakiki bir dostluk oluşmalıdır ki bir iş tam anlamıyla yürütülebilsin.
Bu yüzdendir dostluk kavramı; eylem yoldaşlığıyla, fikri birliktelikle, ortak bir ilerleyişle iç içedir.