Gizli İşler Bizi Sever/Çocuk Dilinden
Eskiden çocuklar için talim ve terbiye geniş bir alana nüfuz ettiğinden olsa gerek çocuk edebiyatından bahsedilmiyordu. Sadece çocuklarda bu edebiyat gerek mani ve ninnilerde gerekse de masallarda yaşatılıyordu. Ne zaman ki modern eğitim araçları ile eğitim ve öğretim verilmeye başlanınca bu edebiyatın da malzemleri oluşturulmaya başlandı ve eğitim sistemimize entegre edilmeye başlandı.
Ülkemizde ilk zamanlar Batılı anlamda çocuk edebiyatı örnekleri ilkokul ders kitaplarında yer almıştı. Bu da ister istemez kültürel farklılıklar ve kuşak çatışmaları dediğimimiz olumsuz rol modelleri beraberinde getirmiştir.
Günümüzde Çocuk Vakfı Kurucusu Mustafa Ruhi Şirin gibi, Bestami Yazgan, Mevlana İdris Zengin gibi yazar ve şairlerin sayısının çoğalması ve onların edebi ürünleri ilkokul derslerinde örnek olarak verilmesi kısmi olarak bu olumsuz tabloyu ortadan kaldırmıştır.
Aşağıda büyüklerin küçüklerle iletişim kanalını açık tutması bağlamında çocuk dilinden yazılmış bir hikaye örneği sunuyorum.
Bu dönem başında bizim okula yeni bir öğretmen geldi. Onun çok iyi bir öğretmen olduğunu söylüyorlardı. İçimde onunla tanışmak için bir merak oluştu. Bir fırsatını bulup hemen tanışmalıydım. Öğle arasıydı, pencereden bahçeye baktım. Kim var, kim yok, diye. Bir de ne göreyim. Bahçede bir bankta yeni öğretmenimiz tek başına oturuyordu. Vakit kaybetmeden yanına gittim.
Merhaba öğretmenim. ben Osman Eren, dedim. Önce duymadı beni. Tekrar, merhaba öğretmenim, dedim. Ben Osman Eren, Urfa ili Karaköprü ilçesindenim, yani buralıyım. Merhaba, benim de ismim Eyyüp Sabri... Memleketim Bursa’nın Yıldırım ilçesi. Benim bir de köyüm var. Zeyniler köyündenim...
İlk tanışmamızda bu yeni öğretmenimiz biraz tuhafıma gitmişti. Önce onun kulaklarında bir sıkıntı olduğunu düşündüydüm. Meğer bir başka öğretmene seslendiğimi düşünmüş. Fakat yanında başka bir öğretmen yoktu. İkinci defa merhaba öğretmenim dediğimde göz ucuyla da olsa etrafına bakınmıştı. Yanında banka başka öğretmenlerin oturmadığını görmüştü. Yoksa yanında başka bir öğretmen vardı da birbirleriyle konuşmuyorlarmıydı. Ve kalkan öğretmen vedalaşmadan mı ayrıldı. Vedalaşsa da yeni öğretmen onu duymamışmıydı. Demek ki derin bir hayale dalmıştı yeni öğretmen. Memleketini mi özledi acaba? Ailesini mi, annesini, babasını mı, yoksa başka birini ni?....
Yeni öğretmenimiz derin bir hayel daldığını itiraf etmişti. Öğle arasında onunla çok şey konuştuk. 1976 doğumlu olduğunu daha önce Malatya ve Erzurum’da görev yaptığını anlattı. Ayrıca çocuklar için kitaplar yazdığını da söyledi. Yeni öğretmenin bu sözleri üzerine çok heyecanlandım. Onun derin bir hayale dalması acaba yeni kitabın habercisi miydi. Kitabında benden de bahsedecek miydi? Onun ilgisini çekebilecek davranışlarda bulundum mu? Bir yazara karşı nasıl davranılmalı da onun ilgisini çekmeliydim. Aman Allah’ım bunları düşündükçe bir yandan heyecanlanıyorum öbür yandan da benden bahsetmyecek diye üzülüyorum. Keşke yanına giderken Türkçe öğretmenime sorsaydım, nasıl davranmalıyım. Ama yeni öğretmenin bir yazar olduğunu yeni öğrenmiştim. Artık bundan sonra Türkçe öğretmenime söylemeliyim. Bir de ne yapıp yapıp okul kütüphane koluna ya da kültür-edebiyat koluna kendimi yazdırmalıyım. Yoksa işim zor.
Bir sonraki gün yeni öğretmeni bizim sınıfın olduğu koridorda gördüm. Hemen yanına koştum. Öğretmenim ben Osman Eren, dün bahçede sohbet etmiştik. Evet Osman Eren Merhaba. Bugün bu koridorda nöbetçiyim. Asayiş berkemal... Affederseniz öğretmenim bu ne demek “asayiş berkemal”. Eskiden osmanlı döneminde huzuru sağlayan kolluk kuvvetleri amirlerine her şeyin normal olduğunu söylemek için bu sözü kullanır. İşte o günden kalma bir deyimdir bu. Öğretmenim bir de siz yazarsınız ya! Kitaplarınız var...Buna rağmen nasıl nöbet tutarsınız. A! Osmancığım olur mu hiç. Yazarlık ayrı bir şey. Öğretmenlik ayrı bir şey. Benim bir arkadaşım vardı. Dünya Bilek güreş şamiyonu. Ona devlet büyüklerimiz ödül verdiler, en üst düzeyde karşılandı bu bilek güreşçimiz. Cumhurbaşkanımız onu tebrik etti. Fakat arkadaşımız okul vaktinde okula geldi, dersine girdi, nöbet de tuttu.