Gitmekten başka çözüm
Pandemiyle birlikte bozulan ekonomik göstergelerin artık düzelmeyeceğine olan inanç, birçok gencin ülkeyi terk etme kararı alması sonucunu beraberinde getirdi.
Genç işsizler arasında pay almak yerine başka diyarlarda
yeni bir kader arayanlara alternatif sunamamanın getirdiği o kahredici durumu içinde yaşayan bir avuç insan dışında bu konuya içerlenen de olmadı.
Ama konu ne zaman ki doktorlara,
askeri teknoloji geliştiren mühendislere
geldi, işte o zaman işler değişti.
Savunma sanayi
konusunda son altı yıldır hiçbir şeyden geri durulmayarak her türlü teşvik
verildi.
Dolar/TL dengesinin
bozulmasından önce gerek ASELSAN
gerek ise savunma sanayinin özel sektör ayağında stratejik projelerde yer alan beyinlere yurtdışından gelen sözde yüksek maaşlı davetlerle
ülkemizin askeri yükselişine ket
vurulmaya çalışıldı.
Hemen gereken tedbirler alındı ve maaş skalası düzeltildi.
Bunun iyi şeyler hanesine yazıldığını savunma sanayi
projelerinin hızla devam etmesinden ve ardı ardına envantere katılan yeni silahlardan anlayabiliyoruz.
Benzer bir durum yabancı
akademisyenlerin başta bir araştırma
üniversitesi olma misyonu ile kurulan Ankara
Sosyal Bilimler Üniversitesi ve İbni
Haldun Üniversitesi’nin gelişim planlamasında kadrolara eklenmesi sürecinde
de yaşandı.
Şu an geldiği nokta itibarıyla amaçlarından bir ölçüde
uzaklaşan bu üniversitelerinin yabancı
öğretim üyesi taleplerini karşılayacak düzenleme konusunda YÖK’ü ikna etmek epey bir zor oldu.
Yapılan zamlar ise yeterli düzeyde olmadı.
Bırakın yabancı nitelikli akademisyenlerin gelip ülkemizdeki
bilimi ileri taşımasını, olanları da kaybeder hâle geldik.
Artık ülkeden gitmenin bir “seçenek”ten ziyade “zorunluluk”
olduğuna inanan büyük bir kitle var.
Bence bu ülkemizin kötümser
bir tabloya hapsedilmek istenmesinden gelen yaklaşım sadece...
Tüm bu yaşananlara baktığınız zaman diğer devletlerin “kollarını açmış bizleri bekliyor”
olduğunu düşünmemek gerekiyor.
Bakın size başka bir örnek daha...
Türkiye dünyada dizi
ihracında ikinci sırada...
Artık neredeyse Türkiye’nin yumuşak gücü hâlini alan bu diziler ile çok ciddi bir Türk kültürü aktarımı yapılıyor.
Peki dizilerde kültürümüz ne kadar yansıtılıyor?
İşte sorun tam da burada başlıyor.
Yurtdışında “Osmanlı,
Barbar, Cani” sıfatlarını bizlere yaftalamayı kendi ülkelerindeki gayri
insani merhaleleri örtmek için kullanan Şemsipaşa
Pasajında sesi büzüşesi zihniyetleri ahlâksızlığın kol gezdiği ve
kültürümüzden neredeyse hiçbir şey barındırmayan dizilerle mi dize getireceğiz?
Ekonomik getirisinin yanında kültürel değil daha çok dil
getiri olan bir sektör olduğu gerçeğini kabul etsek bile yine de Türklere sempati duyulduğunu düşünmek gerçekten
kopuk naif bir düşünce olur.
Bu bilgiyle bakınca yeni kader yazmak isteyenlerin gitmek
istediği ülkelerde çoğunlukla İslâmofobi
ile Türkofobi’nin aynı olarak
algılandığı görülüyor.
İslam tarihi diye
yazılanlara bakıldığınız zaman yüzde 80’inin Türk tarihi içinde yer aldığı görülür.
Müslüman
denildiği zaman ilk akla gelen Türktür.
İslamofobi
denildiği zaman da bizim düşüncemizin aksine Türkler ele alınmaktadır.
Yıllardır karşılanmayan Türk-Alman
Üniversitesi’nin Almanya Şubesine bir ilahiyat
açılması talebinin karşılanmaması gibi ne örnekler var ki sormayın.
Özgürlükler diyarı
olarak adlandırılan Avrupa’nın yaşayan
dini geleneği kendi devletleri
kontrolünde yeniden inşa etmek istekleri olduğunu kabul etmek isteyenlere DİTİB’i incelemesini tavsiye ederim.
Sadece geçen hafta LGBTİ
desteği adı altında Berlin’deki İbni Rüşt Goethe Camii’nde belediye
başkanı ile cami imamının verdiği görüntü bile yeterli olur.
Türklerin kültür
ihracı yaptığı düşüncesini unutun.
Batılılar kendi
değerleriyle uyum gösterilmesini istiyorlar.
Kendilerinden olmayan düşüncelerin tümünü buna uydurmaya
çalışıyorlar.
Bu zihinsel
asimilasyona tabi olan Türkler için ise neredeyse hiçbir şey değişmiyor.
Müslüman ismiyle CV verirseniz işi alma oranınız yüzde
25 daha düşük.
Yabancı isim
kullanmazsanız restoranda kötü bir yer veriliyor.
Kültürler ve medeniyetler birbirlerinin rakibi
değildir.
Parayla oluşturulan algı kalıcı değildir. Memleketimizin
sorunları var.
Göçüp gitmek yerine el ele verip düzeltmek için çaba
harcayalım.
Unutmayın! Ancak böyle kazanan her zaman Türkiye olur.