Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.15
Gram Altın
2967.04
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Temmuz 2022

Gitmekten başka çözüm

Pandemiyle birlikte bozulan ekonomik göstergelerin artık düzelmeyeceğine olan inanç, birçok gencin ülkeyi terk etme kararı alması sonucunu beraberinde getirdi.

Genç işsizler arasında pay almak yerine başka diyarlarda yeni bir kader arayanlara alternatif sunamamanın getirdiği o kahredici durumu içinde yaşayan bir avuç insan dışında bu konuya içerlenen de olmadı.

Ama konu ne zaman ki doktorlara, askeri teknoloji geliştiren mühendislere geldi, işte o zaman işler değişti.

Savunma sanayi konusunda son altı yıldır hiçbir şeyden geri durulmayarak her türlü teşvik verildi.

Dolar/TL dengesinin bozulmasından önce gerek ASELSAN gerek ise savunma sanayinin özel sektör ayağında stratejik projelerde yer alan beyinlere yurtdışından gelen sözde yüksek maaşlı davetlerle ülkemizin askeri yükselişine ket vurulmaya çalışıldı.

Hemen gereken tedbirler alındı ve maaş skalası düzeltildi.

Bunun iyi şeyler hanesine yazıldığını savunma sanayi projelerinin hızla devam etmesinden ve ardı ardına envantere katılan yeni silahlardan anlayabiliyoruz.

Benzer bir durum yabancı akademisyenlerin başta bir araştırma üniversitesi olma misyonu ile kurulan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi ve İbni Haldun Üniversitesi’nin gelişim planlamasında kadrolara eklenmesi sürecinde de yaşandı.

Şu an geldiği nokta itibarıyla amaçlarından bir ölçüde uzaklaşan bu üniversitelerinin yabancı öğretim üyesi taleplerini karşılayacak düzenleme konusunda YÖK’ü ikna etmek epey bir zor oldu.

Yapılan zamlar ise yeterli düzeyde olmadı.

Bırakın yabancı nitelikli akademisyenlerin gelip ülkemizdeki bilimi ileri taşımasını, olanları da kaybeder hâle geldik.

Artık ülkeden gitmenin bir “seçenek”ten ziyade “zorunluluk” olduğuna inanan büyük bir kitle var.

Bence bu ülkemizin kötümser bir tabloya hapsedilmek istenmesinden gelen yaklaşım sadece...

Tüm bu yaşananlara baktığınız zaman diğer devletlerin “kollarını açmış bizleri bekliyor” olduğunu düşünmemek gerekiyor.

Bakın size başka bir örnek daha...

Türkiye dünyada dizi ihracında ikinci sırada...

Artık neredeyse Türkiye’nin yumuşak gücü hâlini alan bu diziler ile çok ciddi bir Türk kültürü aktarımı yapılıyor.

Peki dizilerde kültürümüz ne kadar yansıtılıyor?

İşte sorun tam da burada başlıyor.

Yurtdışında “Osmanlı, Barbar, Cani” sıfatlarını bizlere yaftalamayı kendi ülkelerindeki gayri insani merhaleleri örtmek için kullanan Şemsipaşa Pasajında sesi büzüşesi zihniyetleri ahlâksızlığın kol gezdiği ve kültürümüzden neredeyse hiçbir şey barındırmayan dizilerle mi dize getireceğiz?

Ekonomik getirisinin yanında kültürel değil daha çok dil getiri olan bir sektör olduğu gerçeğini kabul etsek bile yine de Türklere sempati duyulduğunu düşünmek gerçekten kopuk naif bir düşünce olur.

Bu bilgiyle bakınca yeni kader yazmak isteyenlerin gitmek istediği ülkelerde çoğunlukla İslâmofobi ile Türkofobi’nin aynı olarak algılandığı görülüyor.

İslam tarihi diye yazılanlara bakıldığınız zaman yüzde 80’inin Türk tarihi içinde yer aldığı görülür.

Müslüman denildiği zaman ilk akla gelen Türktür.

İslamofobi denildiği zaman da bizim düşüncemizin aksine Türkler ele alınmaktadır.

Yıllardır karşılanmayan Türk-Alman Üniversitesi’nin Almanya Şubesine bir ilahiyat açılması talebinin karşılanmaması gibi ne örnekler var ki sormayın.

Özgürlükler diyarı olarak adlandırılan Avrupa’nın yaşayan dini geleneği kendi devletleri kontrolünde yeniden inşa etmek istekleri olduğunu kabul etmek isteyenlere DİTİB’i incelemesini tavsiye ederim.

Sadece geçen hafta LGBTİ desteği adı altında Berlin’deki İbni Rüşt Goethe Camii’nde belediye başkanı ile cami imamının verdiği görüntü bile yeterli olur.

Türklerin kültür ihracı yaptığı düşüncesini unutun.

Batılılar kendi değerleriyle uyum gösterilmesini istiyorlar.

Kendilerinden olmayan düşüncelerin tümünü buna uydurmaya çalışıyorlar.

Bu zihinsel asimilasyona tabi olan Türkler için ise neredeyse hiçbir şey değişmiyor.

Müslüman ismiyle CV verirseniz işi alma oranınız yüzde 25 daha düşük.

Yabancı isim kullanmazsanız restoranda kötü bir yer veriliyor.

Kültürler ve medeniyetler birbirlerinin rakibi değildir.

Parayla oluşturulan algı kalıcı değildir. Memleketimizin sorunları var.

Göçüp gitmek yerine el ele verip düzeltmek için çaba harcayalım.

Unutmayın! Ancak böyle kazanan her zaman Türkiye olur.