Gıdıklanmak üzerine
Çocuklarda yaratıcılığı veya yenilikçiliği geliştirmede aile neler yapabilir konusunda kaynakları gözden geçirirken; onlarla anne-baba oyun oynamalı, sorular sormalı, karşılıklı hikayeler anlatmalı, yiyeceklerin tadına bakıp birbirlerine tarif etmeli gibi tavsiyelerin yanında gıdıklamaktan da söz edilmesi bana ilginç geldi. Çünkü ben de tanıdık küçük çocuklarla iletişim kurarken gıdıklamakla daha çabuk ısınma olduğunu hep müşahede ederdim.
Cildimizin altında, dokunma veya sıcak-soğuk gibi etkenlere maruz kalma durumunda, beyni uyaracak milyonlarca küçücük sinir uçları bulunmaktadır. Bu sinir uçlarını bir başkası parmakları veya bir tüy ile hafifçe uyardığında, sinir sistemimiz aracılığıyla beynimize mesaj gönderirler ve böylelikle gıdıklanma hissi ortaya çıkar.
Eşler birbirini ya da ebeveynler çocuklarını hafifçe gıdıkladığında bu hoş bir duygu oluşturur, arada sıcaklık oluşmasına sebep olur ve ilişkiler için fayda verir. Ebeveynle yavru arasında iletişimin gıdıklama ile güçlendiği düşünülüyor. Bu yüzden gıdıklama aynı zamanda bir sosyal bağlanma mekanizmasıdır.
Gıdıklama ile kan basıncı artar, nabız ve kalp atışı hızlanır, beynin uyanıklığı fazlalaşır. Gıdıklanmanın fiziksel olduğu kadar psikolojik etkileri de vardır.
Ayrıca gıdıklamakla, karşı tarafın boyun ve kaburga gibi vücutlarının hassas bölgelerini koruma refleksi geliştirilmiş olmaktadır.
Yine tenimizde gezen canlıyı fark etmemiz ve zarar vermeden uzaklaştırmamız da yaşadığımız gıdıklanma benzeri histen dolayıdır.
Hafif ve rahatsız etmeyecek boyutta olduğunda komik ve güldürücü olan gıdıklama aşırıya kaçıldığında zararlı olabilecektir.
Gerçekten gıdıklanma çok tuhaf, açıklaması zor bir durum olsa da sosyal bağların oluşmasına katkıda bulunan harika bir insani özelliğimizdir.