Gıda Savaşları!
Korona sonrası dünyada neler olur?
Bu soruya cevap arıyor herkes. Süreç nasıl ilerler, nereye evrilir henüz belli değil. Ama sonrasında eskiye dair birçok şeyin değişebileceği ortada. Avrupa Birliği'nin yıkılmasından, dünyadaki müttefik düşman dengelerinin farklı noktalara geçişine, "egemen sistemin" işleyişini ters yüz edebilecek bir çok hadise yaşanacak gibi.
Avrupa ülkelerinin, Müslümanlara karşı kurduğu birlik, sadece bu çıkar ilişkisine dayanan ittifak ilişkileri, parça olarak her ülkenin kendi derdine düşmesinden sonra birbirini yağmalayan, birbirinin malına, maskesine makinasına el koyar duruma getirdi. Yani aslında eskiden nasıldıysalar yine aynı
noktaya döndüler.
Halihazırda sağlık sektörü çöktüğü için maske solunum cihazı vs ihtiyaçların yağmalanması, bu durum belirli bir süre daha devam ederse gıda temiz su vs ihtiyaçların kıtlığına sebep olacak ve yakında gıda savaşlarını doğurabilecektir.
Gıda savaşları mı?
Trilyonluk arabası olan, milyon dolarlık villasında oturan da gitti makarna kuyruğuna girdi değil mi salgın başlayınca ?..
Esas olan hayatta kalmaktır. Ve yemek olmadan hayatta kalamazsınız. Elinde on bin dolarlık telefonun olması, milyon dolarlık arabaya binmen, villalarda köşklerde oturman bir şey ifade etmez. Bunlar insanın karnını doyurmaz. Asıl olan gıda ve sudur. Ve bir ülkenin kendi kendine yetebilirlik kriteri tarım üretimiyle doğru orantılıdır.
Ruso'nundu galiba çok sevdiğim ve kullandığım bir sözü var : "Ticaret ülkeleri zenginleştirir ama tarım bağımsız kılar"
Bir ülkenin kendi kendine yetebilirliği tarımsal üretimiyle alakalıdır. Bağımsızlığın ilk adımı da kendi kendine yetebilmekle başlar. Başkasına muhtaç olmazsan sana kurallar dayatamaz, seni verdikleriyle kendisine bağımlı kılamaz.
Bu yüzden bizim tarım politikamıza yıllarca çomak soktular ve tabir caizse tarımı bitirmeye kalktılar.
Halbuki biz tarıma dayalı sanayi ülkesi olabilirdik, olmalıydık. Tarımın temelini oluşturduğu zeminin üzerine inşa edilmelidir sanayi ve teknoloji..
Tarım olmadan tarımda dışa bağımlı olmadan kendi kendine yeten ülkeler bağımsız kalır. Hele de üretim de fazlalığınız varsa, diğer ürünleri de temin edebilirsiniz. Neticede, dünyada her insan yemek yemek zorunda. Birçok ülkenin tarım üretimi kendisine yetecek noktada değil.
Bugün, korona vesilesiyle milli üretimin ne kadar hayati olduğunu daha iyi idrak ettik her halde. Süper güç denilen ülkelerin basit bir maske üretiminde bile nasıl çuvalladıklarını da… Son yıllarda her alanda olduğu gibi tarım sahasında da yapılan millileşmenin, özellikle ata tohumu toplama ve üretiminin verimlerini inşallah almaya başlarız.
Cumhurbaşkanının son konuşmalarında dile getirdiği ve ilgili bakanlığın da buna dair adımlar attığını duyduğumuz "ekilebilecek her arazinin ekilmesinin gerekliliği" önümüzdeki süreçte neler yaşanabileceğini devletimizin de kestirdiğini gösteriyor. Bir yandan millete tohum desteğinde bulunurken diğer yandan ekilebilir hazine arazilerinin ekilmeye başlandığını duyuyoruz. İnşallah her bölgede aynı hassasiyetle yürütülüyordur işler.
Ama yetmez. Millet olarak ekilebilir her karış toprağını ekmeliyiz. Tarla tapanı olan tarlasını, bağı bahçe, kapısının önünde bir karış yer bile olsa orayı, yetmez balkonlar teraslar… Yani meselenin ehemmiyeti anlaşılsın diye söylüyorum. Bu normalde de böyle olması gerekiyordu. Ekime müsait olup
da ekilmeyen her arazi hem devlete zarar, hem millete hem de Allah katında vebaldir.
Çoğu bölgede bir çok sebze için ekim dönemindeyiz. Bir şekilde bu mesele duyurulmalı, vakit geçmeden kampanyaya çevrilmeli bence. Yarın bir çuval un, iki çuval patates bir kilo altından değerli olabilir…
Bu mesele çok çok önemli…