GIDA KRİZİ GELİYOR
2022'de gıdada yaşanan fiyat hareketliliğinin arkasındaki nedenlerden biri de Tahıl Kriziydi.
Ülkemiz gıda arz güvenliği konusunda sorun
yaşamasa da üreticilerin ortaya çıkan enflasyon şokundan kaynaklı yaşadığı dalgalanmalar
üretimi de etkiledi.
Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit
Kirişçi ise pandemi döneminde tüm dünyada
çiftçiler canının derdine düşerek evinden çıkmazken bizim çiftçilerin tarımsal
üretime devam etmek için çok talepte bulunduklarını ve bunun sonucu olarak da
gıda arzında sorun yaşanmadığını dile getirdi.
Bakan Kirişçi ile 2022 yılı
değerlendirmesinde bir araya geldik.
Birçok soru soruldu.
Dikkatimi çekenlerden biri ise Bakan
Kirişçi’nin, sorulara verdiği cevapların içerisindeki istatistikleri hiçbir
yerden bakmayarak hemen aklından vermesi oldu.
Bu durum, kişinin yaptığı işi ne kadar çok
içselleştirdiğini gösterir.
Sayılarla haşır neşir olmak işin teorik kısmına
hakim olduğunu gösterse de bir de işin pratik tarafı var.
Sokak hayvanlarının sayısının 8 milyon
olduğu bilgisi beni epey endişelendirirken çip takılan sahipli hayvan sayısının
500 bin, çip bekleyenlerle birlikte 2 milyona ulaştığını söylemesi şaşkınlığımı
katmerledi.
Meğerse evlerde ne kadar da çok hayvan
dostumuz varmış.
Bizde de Minnoş isimli
bir tekir var. Her ne kadar bizden çok o, bizim sahibimiz gibi olsa da
eksikliğini hissedeceğimiz ama asla fazlalık görmediğimiz, ailemizin bir
parçası artık o.
Bakan Kirişçi’den Kasım ayında tüm
taraflarla yaptığı görüşmelerde sokak hayvanları konusundaki çalışmayı son
aşamaya getirdiklerini ve yakında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sunacağını dinlesem
de en çok dikkatimi çeken 8 milyon sokak hayvanının 6 milyonunun
kısırlaştırılacağı açıklamasıydı.
Bu inanılmaz bir sayı...
Kısırlaştırma dediğiniz işlem bildiğiniz
ameliyat...
Halihazırda ülkemizde 30 bin dolayındaki
veteriner hekimlerin 8 binden fazlası kamuda çalışıyor.
23 Veteriner Fakültesindeki imkânların da
dâhil olacağı bir organizasyonla her gün iki tane ameliyat yapılsa kabaca 8
ayda tüm işlem biter.
Bu kaba hesap tabii ki yetersiz.
Esas olan ameliyathane sayısı ve ameliyat
sonrasındaki yoğun bakım imkânları...
Bu yeterliliği sahip 6 binden biraz fazla
yer olduğu düşünülünce ve sahipli 2 milyon hayvanın ihtiyaçlarının da bu
kliniklerde görüldüğü hesaba katılınca aslında böyle bir çalışmanın
yıllarca süreceği daha iyi anlaşılabiliyor.
Tabii bu sürede popülasyonun ne kadar daha
artacağı belirsizliğini korumaya devam edecek.
Bu hayvanlar giderek daha büyük bir tehdit
olarak hayatımızın içinde yer alıyor.
Öyle kolayca çözülemeyeceği açıkça
görülüyor.
Avrupalılar gibi bu canları katledecek
hâlimiz yok tabii ki...
Ama bir çözüm bulmak da şart!
Minnoş’a
verdiğim söz gereği bu konuya değindikten sonra biraz tarım
ekonomisine girelim.
Bakan Kirişçi’nin
birçok önemli açıklaması oldu.
Sanırım bunların arasında benim en önemli
gördüğüm Tarım Koridoru'nun geleceğiyle alakalı olan kısımdı.
Bu zamana kadar Ukrayna’nın satışa konu
edilen 35 milyon ton dolayındaki buğday, arpa ve yağlı
tohumunun 17 milyon tonu koridordan geçti.
Kara ve
demiryoluyla da Avrupa’ya doğru 8 milyon ton geçtiği düşünülüyor.
Tüm dünyanın konuştuğu bu rakamların
yanında Bakan Kirişçi esas sorunun Rusya’da
olduğunu söylemesi gerçekten ona hak vermeme neden oldu.
Rusya’da satışa hazır 150 milyon
ton stok var.
Ürünleri satmak istemesine rağmen taşıyan
gemilerin yaptırımlardan korkması nedeniyle bu ürünleri taşımaya yanaşmaması
Rusya'nın bu ürünleri dünya pazarına ulaştıramamasına sonucunu ortaya
çıkarıyor.
Bu durumun dünyayı büyük bir krize
sürüklemek üzere olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Hem enerji hem de tarımda büyük bir aktör olan
Rusya'nın bu gücü küreselleşen dünyada bu ihtiyacın hemencecik
başka bir yerden karşılanmasının imkânsız olmasıyla birleşince Rusya'nın elinin
epey bir güçlendiği görülüyor.
Bu zaviyeden bakınca gıda fiyatlarının
yükselmesi ve bu gıda ürünlerine bağlı olan sanayi alanlarındaki üretim
süreçlerinin bazılarının aksaması sonucunun uzak
olmadığı bir ufuk karşımızda duruyor.
Ukrayna işgalinde
amaçlarına ulaşamayan Rusya’nın telaşa kapılmamasının arkasında
yatan en büyük sebep Rus Merkez Bankası'nda bolca bulunan ABD
Doları ile dünyanın ihtiyaç duyduğu iki temel üründeki büyük üretici
olması...
Nasıl ki, ABD çip
konusundaki bağımlılığını gidermek için yüz milyarlarca dolarlık
teşvik ile Çin'igeride bırakmaya
çabalıyorsa Rusya’nın da gittiği yolun bu olduğu ortada...
Bu tehdide rağmen hiçbir devlet ne
alternatif enerji kaynağına ne de alternatif gıda üretimine yöneliyor.
Putin’in
rahat tavrı ise gelen krizin farkında olduğunu gösteriyor.
İşte Akıldaki Sorular:
-Dünya hem resesyon hem
de enerji ve gıda kriziyle nereye kadar
boğuşabilir?
-Ukrayna’yı barışa zorlamak
demokrasinin kaybı demek olacak mı?
-Türkiye’nin alacağı pozisyon hem savaşan
iki devlet arasındaki durumun kadük kalmasını hem de dünyanın olası krizleri
ötelemeyi sağlar mı?
Sanırım ilk iki sorunun cevabı üçüncü
soruda saklı...
Türkiye için arabuluculuk rolü
daha da kârlı bir safhaya doğru gidiyor.
Rusya ile
ekonomik ilişkilerin önlenemez bir biçimde artacağı ve dünyanın da Türkiye’ye
diş sıkarken bir yandan da minnet duyacağı zamanlara doğru gidiyoruz.
Bu kadar karışık dünya düzeninde her şey
belli...
Kalan tek mesele ise kervanın önündekinin
kim olacağına kalmış aslında...