Gıda enflasyonu, enerji ve para politikası
Türkiye Ekmek
Üreticileri İşverenleri Sendikası tarafından yapılan açıklamaya göre ekmek
fiyatlarında artış yapılarakekmeğin yeni fiyatının 3-4 TL’ye satılacağı ilen
edildi.
Gerekçe olarak ise piyasada un bulunamadığı için fiyatlardaki
4 kata varan artışlar gösterildi.
Talep tarafında bir büyüme olmamasına yani vatandaş daha
fazla ekmek almamasına rağmen un fiyatlarındaki bu artışta akayakıt, doğal gaz
ve elektrik başta olmak odun ve kömürdeki neredeyse 10 kata varan fiyat
artışlarının bir sonucu...
Doğal gaz ve akaryakıtta devlet destekleri olmasına rağmen
odunda böyle bir destek yok.
Enflasyonist bir piyasada fiyatların dalgalanması yani
paranın değerinin sabit kalmaması her şeyin ardı ardına zamlanmasına neden
oluyor.
Piyasalar için öngörülemezliği beraberinde getiren bu durum stokçuluğu artırıyor.
Fiyatların sabit olmadığı dönemlerde malların satılmak
yerine stok yapılması zamları kaçırma korkusunun bir sonucu.
Bunun dışında piyasayı kasıtlı bir şekilde manipüle edecek
kadar mal stoklayanlar zaten yasal olarak suç işlemiş oluyor.
Bu örnek pek sık olmasa da bazen ortaya çıkabiliyor.
Ama esnafın, tüccarın kârını korumak için mal stoklama
refleksini geliştirmesi ortak bir reflekse dönüştüğü için piyasa üzerinde bir
manipülasyon etkisine neden oluyor.
Enflasyon döneminde stokçuluğu aşmak zor.
Her işletmenin başına bir denetçi dikilemeyeceği için
üretimi artırmak enflasyon ile mücadelenin en temel yolu.
Bir diğer yol da para politikaları...
Merkez Bankası’nın faizlere ilişkin alacağı karar ile para
arzında değişiklik yapılması yani likidite bollaşması ya da daraltılması
yoluyla fiyatlarda istikrar sağlanmaya çalışılıyor.
Para politikasındaki sıkı duruşta bir gevşeme olur ve
likidite artırıcı tedbirler devreye alınırsa fiyatları baskılamak için üretimi
artırmaktan başka bir çare yok.
Bunu sağlayacak teşvikleri vermek hükümetin sorumluluğu iken
yatırımları yapmak da iş insanlarının sorumluluğunda olan bir konu.
Kâr olmasına rağmen iş insanlarının yatırımdan uzak durması
volatilitenin yani fiyat dalgalanmasının yüksekliğinden kaynaklı bir durumdur
esasında.
Sanayi ürünlerinde üretimi artırma için nispeten daha kolay
yatırımlar yapılabilirken tarım ürünlerinde ise bu durum maalesef pek de mümkün
değil.
Çünkü ne kadar kaynak aktasanız dahibuğday elde etemezsiniz.
Tarım ürünlerinin net bir zaman maliyeti var.
Bunu aşmanın yolu tarımsal teşviklerle ve üretim
planlamalarıyla doğru orantılı politiklar geliştirmek.
Türkiye serbest piyasa ilkesine olabildiğince bağlı kalmaya
çalışıyor.
Tarım sektöründe de serbest piyasa şartlarını oluşturmak
için birçok kanuni düzenleme yapılmasına rağmen köylünün üretim refleksinde bir
değişim meydana gelmiyor.
Koopeatifçilik yaygınlaştırılamıyor.
Bu da her yıl bir türlü çözülemeyen gıda enflasyonu sorununu beraberinde getiriyor.
Tarım konusunda biraz daha devletçi bir yönelim kısa zamanlı olarak daha çok fayda sağlayabilir.
Enerji maliyetlerini azaltmak için üreticiler arasında
kurulan rekabet ortamının yanında tüketciler arasında da rekabet ortamının
oluşturulması verimliliği artıracaktır.
Elektrikte tüketime bağlı faturalandırma çalışması bugün
komisyonda konuşulacak.
Muhtemelen Çarşamba günü de Meclis’te yasalaşacaktır.
İlgili kanunda şarj istasyonlarından tutun da diğer enerji
türlerinde de farklı tarifeler oluşturulmasına imkan sağlayacak birçok yeni
adımın atılması için EPDK’ya yetki veriyor.
Eşel mobil sistemindeki desteklerin tükenmesiyle akaryakıtta
sağlanan fonlamanın sonuna gelinmesi yeni bir fonlama modeli olmazsa enerjideki
yükselmeye bağlı olarak yeni bir zam dalgasını da getirebilir.
Enflasyonla mücadele ve doğrudan yabancı yatırım için fiyat
istikrarını sağlayacak adımların atılması çok elzem.