Gezi'nin karanlık ruhu barışı zedeleyemez!
Gezi kalkışmasının birçok yazar-çizeri ve siyasetçiyi korkuttuğu, tedirgin ettiği doğrudur. Aynı korkuyu/korkaklığı 17 ve 25 Aralık darbe teşebbüsünde de şahit olduk. Gezi'nin ilk 20 günü tek bir satır yazmayan tecrübeli yazarlarımız vardı! Siyasetçiler ve bazı bakanlar dahi bir müddet ortalıkta görünmemeyi tercih etti. Güç, makam-mevki tutkunları için zor zamanlardır bunlar. Bereket versin ülkede sayıca diğerlerinden üstün özgürlükçü, cesur bir kitle var. Bu kesim 27 Nisan muhtırasının verildiği gün karşılarında cesur bir hükümet yetkilisini gördüklerinde derin bir nefes alan kesimdir. Gezinin ilk günlerinde Kemalizm'in direnişi " adlı bir yazımda Gezi için psikolojik ve siyasal algısı oluşturulmuş uluslararası boyutu da olan bir operasyonun hayata geçirildiğini tanıklık etmekteyiz. Burada mesele başbakanın üslubu değildir mesele başbakanın gözünün üstünde kaşının olması meselesidir. Çok boyutlu, çetrefilli, kirli ve samimiyetsiz bir ortamın içindeyiz. Kendilerini ülkenin sahibi ve halkın sözcüsü gibi gören buyurgan elit bir kesim var karşımızda" demiştim.
Barış tehdit altında" başlıklı bir başka yazımda da şöyle seslenmiştim. "Bilsinler ki bize rağmen her ne çevriliyorsa bunlar gelecek demokratik ve zengin bir ülkenin ayak sesleridir. Çünkü her gün birilerini daha tanıyoruz. Biz onları tanıdıkça daha çok özgürlük, demokrasi, hukuk, adalet ve hoşgörü talep ediyoruz. İnadına yeni anayasa, inadına özgürlük, inadına barış, inadına halkın iradesi ve inadına sandık diyoruz. Artık ne tür numara çevirirlerse çevirsinler hiçbir engelleme operasyonları tutmayacaktıru2026" Yanlışanlaşılmasın lütfen. Basit, bayağı ve ucuz bir kahramanlık nişanesi olsun duygusuyla yazmadım bunları. Bu konuda haddimi bilirim. Normalde her duyarlı yurttaşın göstermesi gereken tepkilerdi bunlar. Gezi ciddi bir kalkışmaydı. Kabataş hadisesinden daha beterlerini de şahit olduk. Gözü dönmüş nefret sahibi bir kesimin ağaç gibi saçma sapan bir bahanenin ardına saklanarak bilinçli ve planlı bir şekilde sivil iradeye, özgürlüklere ve demokrasiye dönük bir başkaldırısıydı yaşananlar.
Ahmet Altan yaşanan bu şiddete Türk tarihinin en etkileyici halk direnişi olarak takdim ediyordu. Ne var ki sevgilileriyle el ele tutuşan apolitik gençlik ve no pasaran şeklinde yapılan romantik güzellemeler bu kalkışmayı aklayamadı. Çünkü ortada Gladyo'nun emir erliğini yapan kirli yapıların ülkenin bahtına, barışına ve özgürlüklerine yönelik yaptıkları çok ciddi bir saldırısı söz konusuydu. Bunu 28 Şubat 2015 tarihinde bir kez daha anladık. Kabataş üzerinden güya Gezi'deki vandalizmi aklamaya çalışıyorlar. Başörtülü bir hanım kardeşimizi sözlü ve fiziksel şiddet uygulayarak metrodan yaka paça dışarı atanlar sanki başkalarıydı. Otobüsleri yakanlar, ülkenin seçilmiş başkanının temsili mezarını yapıp üzerine bevledenler, küfredenler, yakıp-yıkanlar sanki başkalarıydı. Kimse bana Gezi'nin bir hak hukuk arayışı çerçevesinde kendiliğinden doğan bir tepki hareki olduğunu söylemesin.
Bu ülkenin tecrübe sahibi vatandaşları olup bitenleri, yerel bazda değil resmin genelinebakarak bir tutum ve tavır geliştirir. Gezi, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin temel hedefinde çözüm süreci vardı. Ülkenin ehl-i vicdan sahibi cesur insanları başından beri ülkeleri için iyi bir mücadele örneği sergilediler. Tam anlamıyla bir istiklal mücadelesiydi bu. Gladyo'nun içerideki ihanet şebekesiyle başlattığı bir savaştan bahsediyoruz. Ne yazık ki bu savaş henüz bitmiş değil. Bu bakımdan zafer sarhoşluğuna bürünmesek iyi ederiz. Kuşkusuz derslerini verdik. Güçlerini kırdık. Bir netice elde ettik. Bu coğrafyanın kolay yutulur bir lokma olmadığını cümle aleme gösterdik. İmparatorluk bakiyesi bir ülke olmanın gereğini yaptık. Eski Türkiye zihniyetinin tüm çarpıklığını, ihanetini/satılmışlığını, ucuzluğunu, kalitesizliğini gözler önüne serdik. Yıllarca bizlerle aynı safta namaza duranların, gözyaşları içerisinde dini vaazlar verenlerin, yani bizden sandıklarımızın, yani dost bildiklerimizin arkamızdan vurduklarına şahit olduk. Onları bir boğa yılanı gibi ülkeyi sindire sindire midelerine götürürken suçüstü yakaladık. Kolay değil, tam anlamıyla bir meydan savaşıydı bu. Gelinen nokta yadsınamaz. Lakinu2026
Çözüm süreciyle birlikte gözümüzden bile sakındığımız barış için son viraja girildi. Türklerle Kürtlerin yaşadığı topraklardan esaslı bir vatan inşa ediliyor şimdi. Silahların susmasıyla birlikte yeni bir dönem başlayacak. Gladyo'nun en önemli kozunu elinden almaya çalışıyoruz. İhanet şebekesine rağmen yeni bir Türkiye kuruluyor. Bu yüzdendir ki Türkiye'de asıl savaş şimdi başlıyor. İnşa süreci sancılı geçecek. Bu süreçte korkarım iki tarafla mücadele etmek durumunda kalacağız. Bir taraftan çözüm istemeyen ve uluslararası boyutu da olan organizeli bir şebeke. Diğer taraftan da her şeyi bitmiş gözüyle bakan ve ganimet derdine düşen bir kesim. Zihnin işleyiş biçimini değiştirmeden büyük lokmadan pay almak derdine düşenlerin, barıştan bile medet uman ve bunu makam, mevkiye dönüştürmek isteyenlerin ülkeye vereceği zarar daha büyük olacaktır. Zaman yan gelip yatma zamanı değildir. Önce büyük devlet olmanın gereğini yapmalı ve zihni bir yenilenme yaşamalıyız. Bir derinlik ve kalite katmalıyız bu sürece. Kürtlerle Türklerin yaşadığı topraklarda medeniyeti sözle değil üretimle, projelerle ve yeni anlayışlarla inşa etmeliyiz. Yeni düşünceler geliştirmeli, 100 yıllık zihnin işleyiş biçimini terk etmeliyiz. Yeni bir ufuk kazandırmalıyız ülkeye. Ortak bir aklın ortak bir vicdanın ve yeni bir ilim dilinin inşası için kolları sıvamalıyız. Biz ne kadar düşünce üretir ve bunu ahlaki ve insani zeminde parlatırsak düşmanlarımızın eli o kadar zayıflayacaktır.
twitter.com/sivildemokrat