Dolar (USD)
35.45
Euro (EUR)
36.35
Gram Altın
3035.79
BIST 100
9733.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
20 Şubat 2020

Gezi’nin Ayakları

Gezi Parkı olayları, kalkışma planı, darbe düşüncesi, hükümeti düşürme planı, ihaneti, bilmem neyi… Hepsinin yolu aynı kapıya çıkıyor. Şuydu: İktidarı düşürme/değiştirme/dönüştürme planı. Başarısız olundu mu? Sosyal olayların sonucunu birden görmek mümkün değil. Gezi’nin ayakları ayakta; Berkin Elvan ve Ali İsmail Korkmaz ise toprakta.

Türkiye’de siyasî davalar bitmiyor. Çorbaya dönüyor her şey. Farklı türdeki suçlar aynı torbaya konuluyor. Zaten çıkardığımız yasalara da “torba yasa” diyoruz. Maalesef bu torbaya bir de yılan atılabiliyor. Durum daha da vahim hâle geliyor. Adâlet sistemimizde çözülmesi gereken kronik sorunlar var. Biriken binlerce dosya var, iş yükü artıyor sürekli. Hapishaneler açılıyor, yetmiyor ve yenilerinin temelleri atılıyor. Şimdi, böyle bir zeminde Türkiye çok ciddi davalarla boğuşuyor, boğuşmak durumunda bırakılıyor. Bugün olmuş 12 Eylül’e ait yargılama kararları çıkmaya devam ediyor. Olan ölene oluyor, herkes hayatına devam ediyor.

Gezi’nin çıkış amacı, hedefi çok tartışıldı. Türkiye’de büyük olaylar soruşturulurken çok senaryo yazılıyor. Efsaneler üretiliyor. Gerçekler buharlaşıyor. Gezi olayları, basit bir gençlik hareketi midir? Etkisinde kimler kalmıştır? Bunun sosyolojik, psikolojik temelleri nedir? Gençlerin çoğunlukta katıldığı ve etkisinde kaldığı bu eylemler, nasıl oldu da teröristlerin organizasyonuna döndü? Hükümetin tavrı, hamlesi ne zaman olmalıydı, müdahalede geç mi kalındı? Müdahale biçimi, zamanı, gücün orantısı gibi konular çok tartışıldı.

“Gezi Olayları” yeşili koruma düşüncesiyle başlamış olsa bile siyasî eylemdir, doğrudan meşru hükümeti değiştirmeye, yıkmaya dönük hamle idi. Bu eylemleri sadece AK Parti karşıtlığı ile izah edemezsiniz. Siyasal iktidarı yıkmanın da ötesinde ve TC’nin varlığını ortadan kaldırmaya dönük militarist yapıların kontrolünde yürüyen şiddet eylemleriyle karşı karşıya kaldık. Ancak işin içinde işler çıktı. Zaten büyük olayları planlayanlar, asıl olayı örtmek için aynı anda başka olaylar da planlar. Asıl büyük plan böylece göz ardı edilir. 15 Temmuz yargılamalarında da benzer hamleler oldu. İşler birbirine karıştı. Kişinin FETÖ ile ilişkisi yok ama başka suçları var. Şimdi, böyle olanlara FETÖ sorgulaması yaparak dava açmak işi sulandırmak oldu. Ne yazık ki adâlet mekanizmamız da meşgul edildi. Suçlu ama güçlü insanlar türettik.

Gezi, “çapulcu” zihniyetiyle yorumlanmak istendi. Bu doğru değildi. Bir yerde büyük bir toplumsal hareket varsa onu basit göremezsiniz. Gezi’yi en başta birkaç çapulcu eylemi olarak yorumlayanların yanıldığını gördük. Hiçbir sosyal olay birden doğmaz. Geçmişi vardır, birikenler vardır. Bu iş deprem gibidir. Yer altındaki gaz birikmesi, enerji oluşumu filan diyoruz. Gün gelecek patlayacak. Kaçınılmaz son budur. Toplumsal olayların çıkışı, yükselişi, yayılması ve karşılık bulması anlık olamaz.

Türkiye her görüşün beslendiği, filizlendiği, yayılma alanı bulabildiği ender ülkelerdendir. Tek tip bir toplum yok Türkiye’de. Siyasî, dinî, etnik olarak da böyledir. Konuşmaya başladığımızda yüzde doksan dokuzu Müslüman ülkeyiz, deriz ama aynı kafada insan bulmak zordur. Türkiye’nin toplumsal yapısı renklidir. Bunu iyi tahlil etmek gerekir. Herkesin bir kutsalı vardır. Gezi’nin ayaklarını da böyle tahlil etmek gerekir. Biz, sürekli sonuçları tartıştık ama sebepler görülmedi, unutuldu. Mantıklı ve aklını kullanan bireyler yetiştiremediğimizdendir belki de ama kesinlikle analitik düşünmekten uzağız. Bu nedenle siyasetimiz de el yordamıyla yürür ve kalabalıkları etkileme sanatı olarak görülür. Türkiye siyasî hayatında yedi kez gidip gelen Demirel varsa söylediklerimizi doğrular niteliktedir bunlar.

Gezi eylemleriyle açıklanan yargı kararlarını tartışmak sadece gündemimizi meşgul eder. Asıl tartışılması gereken alan gençliğin nereye gittiğidir. Başımıza düşen taşı tartışmak faydasızdır. Taşı atanı bulmak lazım. Cezayı taşa kestik, taşı atan hâlâ meydanda. Berkin Elvan veya Ali İsmail, İsrail’de doğup, büyüyüp de Gezi’yi desteklemek için gelmediler. FETÖ’ nün de Gezi’nin de ayakları daha çok tartışılır. Bugün muhafazakâr ailelerin çocuklarının da siyasî yönelimleri, yaşam biçimleri çok değişmiştir. Y kuşağını yönetmek, hamasî nutuklarla yürümüyor. Gezi bastırıldı ama ruhunu taşıyan gençler ayakta. Maalesef topluma yön veren bu yaş aralığı gençlerimiz olmuştur. Etkileşim artmıştır, değişim ve dönüşüm hızlıdır. Nasihat çağında değiliz. Herkes çok bilgili. Bugün 2023’ü hedefleyen siyasî aktörlerimiz gençliği iyi analiz etmeliler. Yeni yaralar açmadan geleceğe yürümek gerekir. Gezi, Vandalizm’in temsilci olmuştur sonuçta. Keşke dertleri, ağaçları ve yeşili korumak olarak kalsaydı, kimse ölmezdi. Berkin’in de Ali İsmail’in de katili Gezi’yi planlayanlardır.