Gezi Davası …14 Şubat ve 28 Şubat!..
Gezi Dâvâsı’ndan çıkan “Komple Beraat” kararı, “malûm” çevrelerde müthiş coşkuyla karşılandı.
“Zafer kazanmış” havasına büründüler, tehditleri katlandı, büyük bir “şımarıklık” fırtınasının etkisi altında kaldık.
Ne yapalım; “Sosyal Medya”daki imkânlarımızla karşı durmaya, “Gezi Olayları’ndaki sahneleri” sergilemeye çalıştık…
İstedik ki…
Bizimle birlikte hareket eden “garibanlar” dışında, memleketin “Yerli ve Milli” etiketli koca “aydın”larından, koca sivil toplum örgütlerinden güçlü destekler gelsin.
Gerçekleri hep birlikte anlatalım.
Anafordaki “gençliğe” daha gür sedayla seslenelim.
Heyhaaat, yine olmadı!
Çok az destek geldi, çoğu “görmezden” gelmeyi tercih etti.
Sanki…
“Hele bir görelim, Cumhurbaşkanı ne diyecek?” tavrı hakimdi.
Ne diyecek, ne diyeceği belli değil mi?
İşte dedi!
Grup Toplantısı’nda “Gezi Gerçeğini” en güçlü ifadelerle bir kez daha gözler önüne serdi.
Gönül ister ki…
Yük, bir kişinin veya en fazla elli kişinin sırtına binmesin.
Gönül ister ki, tıpkı 28 Şubat’ın en zorlu aylarında olduğu gibi, yürekler bir atsın, “ortak” tepkiler yükselsin.
Yok…
“Bu takıma” bir haller oldu.
İmkânların artması, “kıvamın” cıvımasına yol açtı.
Oysa içinden geçtiğimiz günler o günler değil.
“Silkinin ve kendinize gelin!” diyoruz, diyoruz, diyoruz da…
Dinleyen kaç kişi?..
Birileri “cayır cayır” vandalizmi savunurken, bir başkaları “vandalizm karşıtlığını” savunmakta çekingen…
Bir şeyleri bekler hallerde…
Tabandaki milyonlar bugün de, “İyi ki Erdoğan var!” dedi.
Yine…
Her zamanki gibi!..
********************
14 Şubat ve 28 Şubat!
Merhum Abdurrahim Karakoç der ki;
“Mezar taşları diri, mezar taşları canlı
Mezardaki ölüler bizlerden heyecanlı…
Gençlik meselesi öyle ihmale uğradı ki…
Karakoç Üstadın ismini bile duymamış “üniversiteli” nice genç görüyorum.
Birkaçı “Mihriban”dan dolayı duymuş ismini, internetten şöyle bir “Kimdir, ne yapmıştır, hangi şiirleri yazmıştır?” diye bakan yok gibi.
Müthiş “şiir” Mihriban’ın o güzelim bestesi olmasaydı, Abdurrahim Karakoç iyice bilinmez olacaktı demek!..
Yüksek lisans yapmış gençlerden ikisiyle sohbet ediyorduk;
“28 Şubat denince aklınıza ne geliyor?” diye sordum…
Biri “Şubat ayının son günü!” dedi…
Diğeri ise:
“Aynen!”
Gençlere “14 Şubat denince aklınıza ne geliyor?” diye sorsaydım büyük bir özgüvenle cevap verirlerdi herhalde…
Gülerek, “Sevgililer Günü!”
Sıkıntı varsa, elbette gençlikte değildir, bizlerdedir…
Bizlerde, biz anlatamayanlarda!..
Gençlik meselesi çok ihmal edildi çok.
“Eğitim ve kültür alanlarında istediğimiz başarıyı yakalayamadık!” şikâyetinin altında çok şeyler var.
Niçin yakalayamadık efendim, engel neydi?
İlmimiz mi, irfanımız mı, mücadelemiz mi eksikti, neyimiz eksikti?
Çocuklarımıza, 28 Şubat’ı niçin anlatamadık?
“10 yılda 10 milyon genç yaratma” iddiasındaki zihniyet, çocuklarımıza “statükonun amentüsünü” ezberletti de…
Yerli ve Milli yönetim, bu memleketin “çok yakın tarihini” anlatmakta bile niçin “başarılı” olamadı?..
Gençliğimize bizim değerlerimizi, bizim değerlilerimizi niçin anlatamadık?..
“Gezi Vandalları gençliğimizi kandırıyor!” denmesine tamam da…
Onlar yalanları “benimsetirken”…
Bu taraf, gerçekleri niçin anlatamadı?..
Eksik olan neydi?..
Ve hâlâ…
Eksik olan ne?..
Bakın, son yirmi yılda en önemli “rolleri” kapanlar…
En büyük “kazançlara” imza atanlar, “Gezi Sanatçıları!”
En çok kazanan, 28 Şubat’ın “beşli”sinden, ünlü “Patronlar Kulübü.”
Yerli ve milli “sivil toplum” örgütleri daha çok işin “arsa, bina, arazi” tarafında kaldı.
“Kültürel İktidar”ın unsurları bir türlü oluşturulamadı!..
Bunlar da gerçekler…
Görmezden geldiniz mi…
“Vandalizm” ağır basar!..