Gevşeklik göstermeyin…
Ünlü Fransız yazar ve düşünür Albert Camus’un dilimize “Sisifos Söyleni” diye çevirisi yapılan denemede; Yunan Mitolojisine göre Kral Sisifos, tanrılar tarafından sonsuza kadar sürecek bir cezaya çarptırılır. Ceza şudur; büyük bir kayayı bir dağın en yüksek tepesine çıkartacaktır. Sisifos, zirveye vardığında taş her defasında aşağı yuvarlanıyor. Tekrar tekrar deniyor. Hiç yılmıyor ve her defasında taşı tekrar tekrar zirveye çıkarıyor ve taş tekrar aşağı yuvarlanıyor! Albert Camus’ye göre bu döngüyü trajik yapan şey Sisifos’un her defasında taşı zirveye taşıma azmi ve kararlılığıdır. Taşın tekrar tekrar aşağı yuvarlanacağını bile bile bunu yapıyor.
Bunu şunun için anlattım. Türkiye’yi zirveye taşımayı görev
edinenler her defasında cezalandırıldılar. Evet, geçmişten bugüne kadar
Türkiye’de zorlu mücadeleler verildi ve bunun için büyük bedeller ödendi. Büyük
emekler sonucunda bugünlere kadar gelindi. En büyük bedellerden birini de Cennetmekân
Erbakan ödemiştir. Nasıl “Gerici ve yobaz” diye suçlandığını, ağır sanayi
hamlesi ile nasıl engellenip aşağılandığını bilmeyen yoktur. Buna CHP sebep
olmuştur.
Ancak büyük engelleri aşmayı göze alabilenler için engel yoktur.
Erbakan’dan sonra bayrağı öğrencisi Erdoğan almış ve zirveye taşımıştır. Güçlü
bir inanca sahip olmanın verdiği güç ve kararlılık sayesinde o karanlık günler
aşılmıştır. İnanmışlar için müjdedir. “Gevşeklik
göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz” (Al-i İmran süresi, ayet: 139)
Ana Muhalefet lideri atıp tutuyor. Boş kepçeden dağıtıyor. Onu dinlerken
eski Türkiye’yi hatırlıyorsunuz. “Biz iktidara gelince sizi Erdoğan zulmünden kurtaracağım.
Yaşayacağınız mutlu günler için bana dua edeceksiniz” diyor. Halkın cevabı
ise, gölge etmeyin başka ihsan istemiyoruz oluyor.
Bu öyküyü bilirsiniz…
Bir adam evinin
bodrumunda yaralı bir yılan bulmuş. Yılana bakmış onu iyileştirmiş. Süt verip
beslemiş ve sonunda yılanla adam dost olmuşlar. Adam her sabah elinde bir çanak
sütle bodruma inermiş. Yılan sütü içer ve her gün bir altın bırakırmış. Adam
her gün gelen bir altın sayesinde rahat bir hayat sürmeye başlamış.
Adamın bir oğlu
varmış. Hem aptal hem de açgözlü bir çocukmuş. Babasının hiç çalışmadan nasıl
böyle rahat hayat sürdüğünü merak etmiş. Babasının her hareketini izlemeye
başlamış. Bir gün bakmış ki, babası her sabah aynı saatte bodruma elinde bir
çanak sütle iniyor. Gizlice olayın sonrasını izlemiş. Babasının süt çanağını
yere koymasını sonra bir yılanın delikten çıkıp bu sütü içtiğini ve yere bir
altın bıraktığını görmüş.
Düşünmüş…
-Ben bu yılanı
öldürürsem altınların hepsini ele geçiririm demiş.
Ertesi sabah erken kalkmış. Bir çanak süt ve bir balta almış.
Bodruma inip süt çanağını yere koymuş. Yılan süt kokusu alınca delikten çıkmış.
Çocuk baltayı yılanın başına vurmuş. Yılan çevik davranmış ama kuyruğunun ucu
kopmuş. Dönmüş, çocuğu ısırıp zehrini bırakmış. Çocuğu öldürmüş! Daha
sonra bodruma inen adam yılanın kuyruğunu ve oğlunun cesedini bulmuş. Acısını
yüreğine gömüp süt dolu çanağı yere bırakmış ve yılanı beklemeye başlamış.
Birazdan yılan delikten çıkmış.
Adama bakmış:
-Artık dostluk
bitti. Bende bu kuyruk acısı ve sende de bu evlat acısı varken dost kalamayız
demiş!
Halktan dua isteyen
Dersimli Anamuhalefet liderine tavsiyemiz, siz önce Dersimliler ve dindarlar ile
helalleşin. Onların CHP’nin sebep olduğu acılarını ve evlat acılarını gidermeden
dualarını alamazsınız.
CHP’nin affı
Allah’a kalmıştır.